Bodur translate Portuguese
249 parallel translation
Gün bitmeden o şişko bedeninin yağı eriyecek, bodur dostum.
Vais perder a banha, antes do dia acabar, gorducho.
- Bu kiloyla mı, bodur tavuk?
- Você não, rechonchuda.
Sağ ol, bodur tavuk!
0brigada pela instrução, rechonchuda.
Bu nehirde inip, bakir doğanın içinde kaybolmuştum medeniyetten uzak, yerleşilecek bir yer aradım Bodur ağaçlar bölgesi sırtlarında yaşanacak bir yer.
descendo este rio, regressando à natureza... longe da civilização, procurando um lugar onde me fixar... um lugar onde viver, de volta aos bosques do interior.
- Ben Bodur Fisher.
- Shorty Fisher.
- Değil mi Bodur?
É isso mesmo.
- Değiştirmem gerekti. Bodur, bisiklet kullanamıyor.
Teve que ser, o Shorty não sabe andar de bicicleta.
- Neden Bodur öğrenemiyor?
- E não pode "ensinar" o Shorty?
Hey, Bodur!
Shorty!
Görünen o ki bodur Monika kendine yeni birini bulmuş.
Monika tem um namorado novo.
Bodur, şişko Monika!
Monika rechonchuda e gorda!
Meksikalılar şişman ve bodur kadınları severmiş.
Dizem que os mexicanos gostam das mulheres gordas e atarracadas.
Küçük, kahverengi tüylü, kısa, bodur bacaklı, büyük burunlu yaratıklar.
Criaturinhas castanhas e peludas com pernas curtas e grossas e grandes narizes compridos.
" Benden sana kocaman ve yapış yupuş bir bodur-çocuk öpücüğü!
"E dá-lhe um grande e molhado beijo rapaz-pónei por mim".
"Bodur Joey" di değil mi? - Tony!
- Joey o "Rapaz Pónei"?
Dianthus caryophyllus, teknik adı bu, fakat o.... kenar karanfili, onlar... onlar çiçekçi karanfillerinden daha küçük ve biraz da bodur olurlar.
São uma variedade mais pequena que os cravos das floristas.
Hey, bodur, onu nerede besleyeceksin?
Vem com a patroa. Não me importo. É a tua mulher?
Ben olsam işi orada bodur bir meşede bitirirdim.
Eu teria feito isto no primeiro carvalho.
İşte süngerin ve bezin çalışma yerin de orada ve sakın saati başlatmayı unutma bodur.
- Toma tua esponja e teu trapo. Esse é teu lugar. E não te esqueças de marcar o relogio, pirralho.
İyi fikir bodur.
- Boa idea, anão.
Küçük bodur bir arkadaş.
Um agachadinho.
Kraliçenin kadın kurbanını çalmaya cesaret eden Dünyalı Den senmişsin. Bodur bir herifti.
O que se atreveu a roubar o sacríficio feminino da rainha.
Sizin gibi beceriksiz ve bodur şeylerden ne beklenebilir ki?
Não importa. O que se poderia esperar de um idiota e de um camarão esquisito?
- Bodur?
- Camarão?
Nursie de hala bodur bohça çıkını. - Möö!
Percy continua desempregado e à Amazinha ainda falta um parafuso.
Sizin ailenin kurnazca planları "Bodur" Oleg McBacaksız'ın, Harborough pazarı maratonunda birinci olması kadar etkileyici.
a história de sua família no que se refere a planos astuciosos é tão impressionante como o recorde de Stumpy "Perna McSemPerna" na maratona do Mercado de Harborough.
Evet, yanılmıyorsam, bütün Britanya'nın En Bodur, En Şişman ve Asık Suratlı Kadını Yarışması'nın galibisiniz.
- Sim, a menos que esteja muito enganado, é a vencedora do concurso da mulher mais baixa, gorda e porca de Inglaterra.
Seni bodur çekik gözlü, "ben sizin dilinizi bilmemek" diyen New York'taki bütün manav tezgahlarının sahibi pislik Papaz Sun Yung Moon 88 Yaz Olimpiyatları Kore Kick boksçusu, hergele.
Seu olho puxado, "não falo americano"... dono de todas as barracas de frutas em Nova York, Reverendo Moon... Olimpíadas de 88, coreano faixa preta duma figa!
Polonya asıllı bodur satış temsilcisi.
É um representante comercial.
Git kendini becer, bodur piç.
Vai-te lixar, seu bastardo.
Senin yüzünden isyan var. seni yavşak bodur!
You couldn't control the situation, so there's the riot.
Seni geri zekalı bodur! Ne cüretle bize saldırırsın!
Seu arbusto atarracado, como te atreves a atacar-nos?
Ayrıca bodur arkadaşımız Costanza'ya takıma tekrar hoşgeldin demek istiyorum Her ne kadar iyi bir sene geçirmese de.
Gostaria ainda de dar as boas-vindas ao nosso amigo George Costanza embora não tenha tido um ano muito bom...
Bart, benim bilgiç ama bodur arkadaşım, Joshua`nın kitabında der ki...
Bart, meu pequeno amigo aprendiz, o Livro de José diz...
Bodur kardeşlerim, özgürlüğe oluk oluk akın!
Meus irmãos corpulentos, aproveitem e atirem-se para a liberdade!
Elinden geleni yap, bodur!
Dê o seu melhor soco, verme.
Bodur benimle eğlenebileceğini sanıyor.
O verme acha que pode se meter a besta.
Hiçbir yere gitmiyorsun, bodur!
Verme, você não vai a lugar nenhum!
Bodur biri, orası ayrı.
Não há dúvida é de que é enfezada.
Gözlüklü kısa bir adam geldi. Karpuz kafalı bodur bir şeydi. Ama gitti.
Esteve cá foi um tipo baixinho, de óculos, parecido com o Humpty-Dumpty, com cabeça de melão mas foi-se embora.
Tamam, bodur, oyun oynamayı bırakalım.
Já chega de brincadeiras, gordo.
Altının Fazio'da lanet bodur!
O Fazio está com a tua moeda!
Sadece "Bodur" çikolatası ambalajı buldum.
Até debaixo do sofá. Mas só encontrei esta porcaria dos papéis das Chunky.
"Bodur" çikolatası ambalajı mı dedin?
Disseste papéis das Chunky? !
Bu "Bodur" u hangi bodurun yediğini biliyorum.
Já sei quem foi o atarracado que deixou lá isto.
- Bilmiyorum. Bodur?
Não sei, "pernas curtas"?
Şu bodur aşağılığı bulalım ve bakalım bir anlaşma yapabilecek miyiz.
Vamos tentar encontrar esse pequeno bastardo e ver se conseguimos fazer algum acordo.
- Hangisi, bodur olan mı, bıyıklı?
- Qual? O baixote, de bigode?
Hey dinlemiyor musun bodur?
Eles estão a se desculpar.
Kısa boylu, bodur, kafası az çalışan, kel bir adamın giyeceği tarzdan bir şey gibi.
Parece um blusão que alguém baixote, atarracado, obtuso e careca era bem capaz de usar.
Bodur, çirkin...
- Baixo, feio...