English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ B ] / Boyun

Boyun translate Portuguese

2,824 parallel translation
Bu şantaja boyun eğmeyeceğim.
Não vou cair nisso.
"Tanrı'ya duyduğunuz saygıya istinaden onlara içtenlikle boyun eğmeli."
sinceridade no coração e referência ao Senhor.
Boyun eğmekten bıktım.
Não me vou mais curvar.
Benim adım Marshall Eriksen. 33 yaşındayım. Müstakbel işverenim Garrison Cootes bunu izliyorsa Biraküs'e boyun eğsin.
Meu nome é Marshall Eriksen, tenho 33 anos, e se meu futuro patrão, Garrison Cootes, estiver vendo, curvem-se ao Beercules.
Bunlar oldukça kötü boyun yaraları.
Estes ferimentos do pescoço estão feios.
Daha önceki vakalarda, kurban önemli bir yükseklikten ölümcül bir düşüş yaşadığında, rutin olarak boyun deliği çevresinde eşmerkezli bir kırık bulurdum.
Em casos anteriores, onde há uma queda fatal, de uma altura substancial, eu costumo encontrar fracturas concêntricas em volta do "forame magno".
Kurbanın bedenini açtığımda,.. ... omurgasının üst tarafındaki bıçak yarasının kısmen omuriliğinin soluna doğru 3. ve 4. boyun omurları arasına çaprazvari kesilmiş olduğunu keşfettim.
Quando abri o corpo da vítima, descobri que a ferida no alto da coluna transfixou parcialmente o lado esquerdo da medula entre a 3ª e 4ª vértebra cervical.
Otopsi masasında kullandığımız mekanizmanın boyun omurlarına yaptığı etkiyle insanlara da çok daha konforlu bir uyku sağlayabileceğimizi fark etmeden edemedim.
Não pude deixar de notar como os encostos de cabeça, que usamos para os corpos nas autópsias, fornecem um nível de suporte para as vértebras cervicais e pode também oferecer um alto grau de conforto às pessoas enquanto descansam.
Boyun omurlarını artı 18 ayrı kas ve tendonu da koparmanız gerekir.
Tinha de cortar a vértebra cervical, e mais 18 músculos e tendões.
Pekâlâ, millet, boyun hassasiyeti söz konusu o yüzden dikkatli olmamız lazım.
Há sensibilidade no pescoço, por isso, cuidado.
Bu bir çift boyun kasına benziyor. - Buyur, çekinme.
Isto parece uma fatia do músculo esternocleidomastoideo.
Silah her neyse sağ boyun kasından vurulmuş ve sağ köprücük kemiğinin orayı parçalamış.
- Exacto. Seja qual for a arma atingiu a porção direita do músculo esternocleidomastoideo e cortou a artéria subclávia direita.
Böylece bandın bir parçası boyun kasının içinde gömülü kaldı.
E deixou a fita no músculo esternocleidomastoideo.
Boyun kısmım zarar görmememesine rağmen,... eğer faal halde bir solunum sistemim olsaydı,... ciğerlerim sıvılaşmış haldeki insan dokusuyla dolmuş halde olacaktı.
Embora a porção cervical da minha coluna vertebral esteja intacta, se eu tivesse um sistema respiratório funcional, os meus pulmões estariam cheios de tecido humano liquefeito.
İki yıl önce bir trafik kazası geçirmiş ve bu boynuna daha da zarar vermiş. Bu yüzden biz de üç günde yapacağımız üç kısımdan oluşan bir ameliyatla ona yeni bir boyun yapacağız.
Teve um acidente de carro há dois anos em que lesionou mais o pescoço e nós vamos dar-lhe um novo numa cirurgia tripartida em três dias.
Sana iyi bir sonuç gerek. Callie'yle aptal bir boyun ameliyatına gireceğim.
Precisas de um bom resultado e eu estou numa cirurgia estúpida ao pescoço.
Aptal boyun ameliyatı diye bir şey yoktur.
Não há cirurgias estúpidas ao pescoço.
Sonra da üniversite... Sonraysa bu boyun meselesi baş gösterdi ama artık bitti.
Depois, foi a universidade e, depois, foi o meu pescoço, mas acabou.
Güçlü boyun kasları, üst çenesini avına doğru hareket ettiriyordu.
Os fortes músculos do pescoço empurravam a mandíbula superior na presa.
Kalça kemiğinden karın aortuna sekti ve kalbine otostop çekti,.. ... sonra köprücük kemiğine doğru ilerledi ve boyun kasından çıktı.
Fez ricochete no osso do quadril, passou pela aorta abdominal, apanhou boleia até ao coração, e passou pela clavícula antes de sair no músculo trapézio.
Tılsımı Uther'ın boyun çevresine koymalısın.
Precisa colocar no pescoço de Uther.
İşte sana kırık bir boyun.
Isso é que é um pescoço partido.
- Ruhun boyun eğiyor
- Tu resistes, mas a tua alma obedece
- Ruhum boyun eğiyor
- Ainda assim a minha alma obedece
Gerçekten çok çalışkanımdır. Çocuklarla aram çok iyidir. Boyun ipi bile yapabiliyorum.
Sou muito trabalhadora, óptima com crianças, e posso até fazer artesanato.
Eh, artık boyun kasılması gibi görünüyor.
Agora parece um espasmo no pescoço.
Bir de boyun uzun olursa her şeyin olur.
Se cresceres, terás tudo.
Açıkçası, Bay Zschau, ne yazık ki, Birleşik Devletler yemekleri ifşa olanlara boyun eğmeyecektir.
Sr. Zschau, infelizmente os EUA terão que enfrentar a exposição das refeições.
Bitiklere ve hayvanlara kendi isteğimiz doğrultusunda boyun eğdirdik.
Aprendemos a submeter plantas e animais à nossa vontade.
Benim yerimde sen olsaydın, bu insanların geride bıraktığımız dünyaya yaptıklarını Terra Nova'ya da yapmalarına boyun eğer miydin?
Se estivesses no meu lugar, ias vergar, e deixavas aquelas pessoas fazer com Terra Nova o que eles fizeram com a Terra que deixamos?
İstedi mi trafik durur problemsizce karşıya geçer arabalar önünde boyun eğer, durur.
"O trânsito parará a seu capricho" "E pode atravessar a rua sem problema" "Porque os carros se curvam em frente dele"
Boyun masajı sonra da içeceğimi getireceksin.
Massagem no pescoço. E depois ofereces-me a tal bebida.
Koşullara yalnızca buz boyun eğmiyor.
Não é só o gelo que as produz.
Annen çocuk olduğunu söylemişti ama boyun neredeyse benim kadar.
A tua mãe disse que eras um miúdo, mas és quase do meu tamanho.
Bakın, kolları arkasında bağlanmış yazının üstünde aşırı derecede boyun fleksiyonu var havayolunu kapatmış.
Os braços estão presos atrás das costas e a drástica flexão do pescoço sobre o cartaz fechou-lhe as vias aéreas.
Evet ama boyun uzun olup da, elmacık kemiğin mükemmel olunca ironik olarak yapıyor olursun.
Sim, mas quando se é alto e se tem boas maçãs do rosto é irónico.
Kimseye boyun eğmeden dur yerinde... Artık geçiyorsun harekete...
daichi o fumishimete kimi wa mezameteiku tenshi no hohoemi de
Bay DiNozzo'nun parmak izleri sadece şişenin gövde kısmında, yani şişenin boyun kısmında değil ki eğer şişeyi sıkıca kavrayıp silah olarak kullanmak istersen boyun kısmından tutmalısın.
As impressões do Sr. DiNozzo estavam apenas no lado da garrafa e não no fundo, onde estariam se tivesse sido usado como arma
İşte o boyun kısmıda şüphe uyandırıcı bir şekilde tertemiz.
Essa parte estava particularmente limpa
Her seferinde ona boyun eğmenden nefret ediyorum.
Odeio o facto de tu cederes a cada dificuldade.
Boyun yediğin sandiviçler kadar değil, küçük kız!
Eu como sandes maiores que tu, miúdinha!
Eski boyun öpme numarasını yaparsın göğsünü okşar içine uzanırsın ve güm.
Então, quando lhe fizeres o velho "beijinho no pescoço", acaricia-lhe o peito, esticas a mão e "pimba"!
Onlar ve diğerleri bilmeli ki ABD, uluslararası terörizm ya da şantaja asla boyun eğmeyecektir.
Eles e todos os outros têm de saber que os Estados Unidos não cederão ao terrorismo internacional ou à chantagem.
Ve biz kimseye boyun eğmeyiz.
E nós não nos rebaixámos a ninguém.
Bu arada Jimmy ve diğerleri boyun eğdiler. Ve Wardell'le anlaşma yaptılar.
Por essa altura, o Jimmy e os outros cederam, e chegaram a acordo com o Wardell.
Mahalle baskısına boyun eğme.
O que estás a fazer?
Kaderime boyun eğmiştim.
Tinha-me resignado a isso.
Düşündüm ki... Belki de umdum kalbi dayanamaz ve boyun eğer diye.
E pensei... "bem, espero que o teu coração te abandona."
Rüzgarla yol alıp, zorbalığa boyun eğmiyorsun?
Só quer ventos livres e a ausência de tirania.
- Boyun ne kadar?
- Qual é a tua altura?
Uçup gidebilirsin uzaklara... Dünya hazır göz alıcı ışığına... Kimseye boyun eğmeden dur yerinde...
sekai wa kimi no kagayaki o materu daichi o fumishimete kimi wa mezameteiku tenshi no hohoemi de tsuredashite!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]