Canon translate Portuguese
103 parallel translation
Canon Teep'ten hakınızda çok iyi referanslar aldık, Matmazel Hope.
A Elvira não faz tudo sozinha.
Onun anaçlık taslamaları ve beyanlarının Canon'da belli bir miktar vahşet uyandırması beni şaşırtmamıştır. Matmazel Hope, pek sanmıyorum ki... Ancak bütün suçu onun üstüne atmak biraz aşırı kaçıyor.
Não tem nada, a não ser queijo bolorento, leite azedo e banha!
Hey, pekala, adım Frank Canon
Isso eu gosto. Meu nome é Frank Canon.
Hatırladığım kadarıyla Canon'lar uzun süredir bunun böyle olmasını ister.
Os Canon têm sido assim desde que me recordo.
Benim adım Frankie Canon.
Meu nome é Canon.
Sam nerede?
Frankie Canon.
Pekala, beni sadece izleyin, Bay Canon.
Bom, siga-me, Sr. Canon.
Evet, efendim, Bay Canon.
Sim, Sr. Canon.
Bana bir iyilik yap, bay Canon.
Faça-me um favor, Sr. Canon.
Bay Canon sizi bekliyor. size bir oda ayırdı.
O Sr. Canon esperava-a.
- O kapıcı! Frankie Canon'ın otelinde kapıcılık yapıyor.
- É porteito do casino do Frankie Canon!
Frankie Canon, senden kendisi için bazı şeyler yapmanı istedimi? Frankie mi?
Frankie Canon não lhe pediu que fizesse algo por ele?
Ve bay Canon bana bir daha asla, yaşadığım sürece süpürge yapmam için baskı yapmayacağını söyledi. Bu kadar sohbet yeter.
E o Sr. Canon disse-me que nunca mais teria que varrer... pelo resto de minha vida.
Hey, Bay Canon!
Olá, Sr. Canon.
Suçunun, Yani eğer suçlu bulunursa cezası, kilise hukuku tarafından yargılanmak olacaktır.
Em sua culpa... se ele fosse julgado culpado... seria condenado pela Lei Canon.
Oraya "Canon Del Oro" derlermiş, yani Altın Kanyonu.
Chamaram-lhe "Cañón Del Oro", que significa Desfiladeiro do Ouro.
Canon Del Oro.
Cañón Del Oro.
Canon Del Oro, Biçare Adams.
O Cañón Del Oro, o Adams Perdido.
Canon Del Oro'ya gidiyordu.
La para o Cañón Del Oro.
Canon Del Oro diye bir yer yok.
Não existe nenhum Cañón Del Oro.
Yıl 567, Braga Konsülü, onüçüncü kilise yasası!
No concílio de Braga, em 667, Canon treze!
Herkül'le Pauline Carton'un kızı bile bu kadar hızlı karar veremez.
Filha de Hércules e Pauline Canon. Não pensei que fosse primeiro.
- Kuşkusuz, Bath and Wells'in kıdemli Başdiyakozu, bağırsak yiyici kafir Canon Jack Smulley de değildir?
- Não pode ser o padre Jack Smulley, arcebispo, comedor de tripas e herege de Bath e Wells?
Canon Kennedy'de son dönemin artık, değil mi çocuğum? Büyük oğlanların okuluna gitmek için sabırsızlanıyor musun bakalım Bud?
É seu último período na Congregação Kennedy não é, rapaz?
Aslında Willshire'a saparsan Benedict'e ulaşırsın..
Na verdade, podias apanhar a Willshire para Canon, que vira para Benedict.
Celestina, Canon'u besleyecek. Kendisi parkinson hastası.
A Celestina pode meter umas colherinhas de gelado na boca do senhor cônego, que sofre da doença de Parkinson.
Eski bir dostum Canon Saraiva sağlık sorunlarına rağmen törenimizi kutsamak için Braga'dan gelme nezaketini gösterdi.
O Cônego Saraiva, uma velha amizade, que teve a amabilidade de se deslocar de Braga, infelizmente em precárias condições de saúde, para abençoar a nossa pequena cerimônia.
Canon, mülkleri arasında Braga'daki katedralin yanında eski bir tavernası olduğunu hatırladı.
Estávamos todos a malhar no francês, quando o senhor Cônego se lembrou que uma das suas propriedades é uma antiga taberna, mesmo ao pé da Sé de Braga.
Eğer onun vücudunu bırakırsanız, köy rahibi başka bir ele geçirilmiş ruh seçebilir.
Se lhe deixar o corpo, o Canon da aldeia poderá escolher outra alma possuída.
Rahip yakında inzivasından dönecek.
O Canon chegará da sua ermida em breve.
Rahip döndü.
O Canon regressou.
Rahip bu gece kurban edilecekleri seçecek.
O Canon escolherá esta noite quem será sacrificado.
Hayır...
Não, não Canon.
Rahibe de söyledim, ama beni dinlemeyi reddediyor.
Já o disse ao Canon, mas ele não me quer ouvir.
Biliyorsun, Simon, sizin köy rahibinizin cemaate karşı davranış metodları oldukça ilginç.
Sabe, Simon, o vosso Canon da aldeia tem uma forma interessante de cuidar do seu rebanho.
Eğer yardım etmeyecekseniz, Rahip seçmeden önce, onun ruhunu temizlemek bana düşer.
Se não me quiserem ajudar, cabe-me a mim tentar limpar-lhe a alma antes que o Canon o decida.
- Rahip konuştu.
- O Canon falou.
Pachelbel Canon mu?
Pachelbel Canon?
Majesteleri... Bu kanon o kadar da şeytani değil. Parçalara ayırabiliriz.
Majestade, esse canon não é tão demoníaco.
Size çaldığım kanon... zorlayıcıydı.
O canon que lhe propus era complicado.
Peki size, o tuzaklı kanon fikrini bana bir turşu kavanozunun verdiğini söylesem ödeşmiş olur muyuz?
Se lhe disser que o canon me veio de um pote de pepinos japoneses, estamos iguais.
Canon sana bir şeyler hatırlatıyor mu?
Canhão, soa-lhe bem?
Hıristiyan papaz "Canon Brain Ribley" tarafından Yahbulon'nun İbrani tanrısı
É provavelmente o maior desafio da humanidade, parar os Maçons e os Magos Negros de acederem a estes espíritos de adulação negra.
Canon City var, Pueblo var, Cody, Denver.
Tenho Canon, Pueblo, Cody, e Denver.
Yok, Canon City'de ineceksin, paran ona yeter.
Para essa deixo-te em Canon.
Evet, bay Canon'dan Top Hill'de kalıp çiftliği işletmesini istedim.
Sim, pedi ao Sr. Cannon que ficasse e gerenciasse como uma fazenda agrícola.
- Günaydın, bay Canon.
- Bom dia, Sr. Cannon.
Diğer muhtemelen ölümlü olay ise 9 yaşındaki Brittany Canon.
Morreu na hora. A outra possível vítima fatal é Britney Cannon, 9 anos.
Hayır, Canon Kennedy'de.
- É de Vernon Street? Não, de Canon Kennedy.
Ben Canon Kennedy'denim.
"Sou de Canon Kennedy"!
Oraya Canyon Verde diyorlarmış.
Eles chamam-lhe "Cañon Verde".