Cotton translate Portuguese
439 parallel translation
Manchester Tekstil Şirketi'yle anlaşma yapamazsak... çok kötü bir durumla karşı karşıya kalırız baba.
Se o negócio com a Manchester Cotton Company não se concretizar, ficamos numa situação muito má, papai.
" sağlanacak olması...
" para a Cotton Company...
Manchester Tekstil Şirketi'yle yapılabilecek birçok iş var.
Há muito negócio a fazer com a Manchester Cotton Company.
Şu anda gönül rahatlığıyla duyurabilirim ki, şirketimle Manchester Tekstil Şirketi... arasındaki anlaşma... başarıyla müzakere edilmiştir.
Nesta altura, posso anunciar que o acordo entre a minha firma... e a Manchester Cotton Company... foi negociado com sucesso.
Ed, Cotton, yan yolda yakalayınca hemen trene atlayın.
Ed e Cotton, mal o comboio entre no ramal, comecem a saltar.
Biz arkadaşız Cotton.
Somos amigos, Cotton.
Cotton, beni bırakma.
Cotton, não me deixes.
Cotton.
Cotton.
Benim, Cotton.
Sou eu, o Cotton.
Sağol Cotton.
Obrigado, Cotton.
" Jarrett çetesinin tanınmış üyesi...
" pertencem a Giovanni'Cotton'Valletti,
"Giovanni'Cotton'Valletti'ye ait."
"um conhecido membro do bando do Jarrett."
Cotton?
Cotton?
- Cotton Plant'den efendim.
. Cotton Plant, senhor.
- Neredeki Cotton Plant?
. Cotton Plant, onde?
Cotton Wilson.
Cotton Wilson.
Cotton, karşında Wyatt Earp var.
Cotton, é com o Wyatt Earp que estás a falar.
Cotton Wilson ödleklik ediyor deseler... hayatta inanmazdım.
Se me dissessem que o Cotton Wilson se tornara cobarde, chamar-lhe-ia mentiroso.
Tutuklasın diye Cotton'a telgraf çektim ama beni sattı.
Telegrafei ao Cotton para os prender, mas ele traiu-me.
- Cotton iyice yoldan çıktı.
- A moral do Cotton degradou-se muito.
- Cotton Wilson.
- É o Cotton Wilson.
Cotton Wilson ha.
O Cotton Wilson.
Merhaba Cotton.
Olá, Cotton.
Biliyor musun Cotton... bu küçük şehir çok güzel.
Sabes, Cotton, esta é uma cidadezinha simpática.
Ike, Finn, Cotton Wilson ve MacLowery'ler.
O Ike, o Finn, o Cotton Wilson e os MacLowery.
Sen oraya git Cotton.
Vai lá, Cotton.
Cotton, sen atların yanına git.
Cotton, despacha-te com os cavalos.
Cotton ile birlikte yedi eder.
São sete, incluindo o Cotton.
Cotton, seni ödlek herif!
Cotton, seu cobarde miserável...
Pamuk Kupası'ydı sevgili yengeciğim.
Foi na''Taça Cotton'', Sister Woman.
İki adam Pamuk Klübünde birbirlerine ateş ettiler ve - sürpriz, sürpriz - mücevherler açık kasadaydı.
Os dois tipos matam-se um ao outro no Cotton Club, como que por milagre. Com o cofre aberto e as jóias lá dentro.
Bayan Cotton onları daha geçen akşam getirmişti.
Miss Cotton trouxe-mos ontem.
Jessie Cotton'un parlak sözleri ile ilgili detaylı raporları zaten alıyorum.
Recebo um relatório exaustivo de todas as frases brilhantes da querida Jessie Cotton.
Zaten Bayan Cotton'a, kızımın bir milyonerin özel sekreteri olduğunu söyledim.
Disse a Miss Cotton que a minha filha é secretária de um milionário.
Bayan Cotton'a, kızımın erkeklere bulaşmaya ihtiyacı olmayacak kadar zeki olduğunu söyledim. Hiçbir erkeğe.
Eu disse a Miss Cotton que és muito esperta, não queres nada com os homens.
Marnie, ciddi olarak, Bayan Cotton ve kızının yanıma taşınmalarını istemeyi düşünüyorum.
Ando a pensar pedir a Miss Cotton e à Jessie que venham viver comigo.
Bayan Cotton, gerçekten çok hoş biri.
Miss Cotton é muito simpática.
Cotton'lar gerçekten çok saygın insanlar.
Os Cotton são gente muito decente.
- ¶ I wish I was in the land of cotton ¶
Quero estar na terra do algodão
Cotton Ryan.
Cotton Ryan.
Bu adam nasıl biri, Cotton?
Que acha disso, Cotton?
Pes etme, Cotton. Konuş onunla.
Tente, Cotton.
Haydi yürüyün, yürüyün.
Não me tente amolecer, Cotton.
Sırtında büyük bir yük var, Cotton.
Está com um peso nas costas, Cotton.
Sana yardımım dokunabilir mi, Cotton?
- Posso ajudar, Cotton?
- Bak sen, Cottontail Ryan.
- Ora, Cotton Ryan.
Cottontail Ryan.
Cotton Ryan.
Bu benim için özel bir mesele.
Não é uma questão particular comigo, Cotton.
Cotton Ryan mı?
Cotton Ryan.
Büyük silahşör, Cotton Ryan.
O grande Cotton Ryan.
İyi akşamlar, Cotton.
E cabelos loiros A voz dela Boa noite, Cotton.