Cowboys translate Portuguese
717 parallel translation
Bizim bir çift muz kovboyu olduğumuzu mu sandın?
Acha que somos um par de cowboys das bananas?
Bizler ne kovboyuz ne de taşımacılık yapıyoruz.
Não somos'cowboys'neste Posto... nem transportadores com uma carga de alfalfa.
Kovboyların ve haydutların dışında tabi.
Cowboys e bandidos.
Kovboylar ve ırgatlar kasabaya gelince o odalarda kalıyorlar.
A cowboys, trabalhadores de ranchos para quando vêm à cidade.
Bu odaların kovboylara ait olduğunu söyledi.
Disse que estes quartos eram para nós, cowboys.
Gelecek başka kovboylar varsa odamı boşaltıyorum.
Se está à espera de mais cowboys, o meu quarto está livre.
Birazını çocuklara gönderirim. Ayrıca kızılderili ve kovboy resimleri yollarım.
Vou mandar algum para as crianças, e fotografias de índios e cowboys.
Gittiğin yerde kovboylar olmaz.
Talvez não haja cowboys no sítio para onde vais.
Bir gün bir filme gitmiştim, bir kovboy filmi biri bir laf etmişti.
Sabes, há um filme de cowboys em que um tipo diz " Bastante calmo ali fora.
Deli kovboylar.
São uns cowboys malucos.
" Hoş geldiniz kovboylar.
" Bem-vindos, cowboys.
O kovboylar çok yalnız kaldılar.
Os cowboys começam a sentir-se sós.
Kovboy palyaçoların işi de eğer kovboy düşerse, boğanın dikkatini dağıtmak.
Cowboys-palhaço distraem também o touro... quando o cowboy é arremessado.
Sizce o kovboyları da uyandırmamız gerekmez mi?
Não devíamos acordar aqueles cowboys?
- Orada kovboylar...
- É onde os cowboys...
Haydutları vururken kovboyların giydikleri şapka.
É o chapéu que os cowboys usam quando atiram no bandito.
Çobanlar kasabaya gelmeden Bat bizim adamlarla döner umarım.
Oxalá o Bat volte com os delegados... antes de os cowboys chegarem à cidade.
Çobanlar kasabaya gelince silahlarını alacağım.
Vim tirar as armas aos cowboys mal eles cheguem à cidade.
İlgilendikleri Superman ve kovboylar.
Só pensam no super-homem e em cowboys.
İçine etmediği zamanlarda da sürekli kovboylardan ve Hintlilerden bahsediyor. Hiç yorulmaz mı...
E quando não estão a disparatar os dois, grita como os cowboys e os índios.
Sütünü iç ve kompartmana gidip diğer kovboylarla birlikte dinlenmene bak, tamam mı?
Bebe o teu leite e depois vamos para a nossa cabina para descansares os teus ossos, como fazem os cowboys. Isso!
Kovboylarla ilgili mi?
Sobre cowboys?
Kovboyların kullandığından, değil mi Bay.
Tal como os que os cowboys usavam, não é, Sr. Kilmer?
O vahşi kovboylardan biri sinirlenip sizi vurabilir.
- Esses cowboys malucos... podem resolver dar uns tiros nele.
Kadınların siz kovboylara bayılmasına hayret ediyorum.
Não percebo o que é que as mulheres vêem nos cowboys.
Kovboyculuk oynayalım.
- Vamos lá. Vamos brincar de cowboys.
Buraya gelip adamlarımızı öldürüyor.
Obrigada a esconder-se por aqueles cowboys assassinos.
Bu kowboyların resimmlerini etrafa dağıtmakla işe başlıyabiliriz.
Sugiro que comece aimpedir a entrada de todos os cowboys de San Pablo.
Anladığım kadarıyla da, siz de yasaların işlemesinden yanasınız.
Daquilo que me parece, o senhor actua fora da lei, tal como aqueles cowboys.
O adamlar, neden kasabaya geliyorlar?
Porque têm aqueles cowboys de entrar na vila?
Ona söylermisin, dışarıda, onu öldürmek için üç tane kowboy bekliyor.
Podia informar-lhe que estão três cowboys assassinos na vila?
Tıpkı Sen Pablo'da kurulan kowboylar meclisi gibi, değil mi?
Seria o Conselho de Cowboys para a Protecção de San Pablo.
Warlock'a gelmek, marshal olmak, bir araba kowboyu çekinmeden öldürmek koruyucu ünvanı almak, sonra bizim sizi öldürmemiz, sonra başka bir marshal'ın gelmesi ve onun daha çok adam öldürmesi, ve böylece...
A vila de Warlock designa um marechal, ele mata um grupo inteiro de nós, cowboys, que nomeamos reguladores e matamo-Io, e a vila arranja outro marechal que mata mais cowboys, e nós nomeamos...
Büyük silahşörümüz nerde.
Aquele assassino de cowboys fabuloso.
Ben bütün zamanların en büyük, katiliyim.
Eu sou o campeão assassino de cowboys de todos os tempos!
Pekala, gördüğün kowboylar çok şık değilmi.
Bem, repara, os cowboys não são muito inteligentes.
Bak, güzel kızım, sanırım sana biraz kovboylardan bahsetmeliyim.
Olha, minha querida, é melhor eu ter uma conversa contigo sobre cowboys.
Kovboylar kalan gerçek erkeklerdir ve yabani tavşanlar kadar güvenilirdirler.
Os cowboys são os únicos homens verdadeiros que restam no mundo mas são tão fiáveis como lebres.
Kovboyların budala oldukları düşünülür, bilirsin.
É suposto que os cowboys sejam burros, sabes.
Kovboylar onlara gülüyor, bunun farkında bile değiller.
Os cowboys riem-se delas, e elas não fazem a mínima ideia.
- Kovboyları hiç anlayamam.
- Nunca hei-de compreender os cowboys.
Kovboyların atlarını mezarlarda otlatmalarını önlemek için.
Para impedir que estes cowboys venham pastar os seus cavalos nas sepulturas.
Kovboylar ve Kızılderililer!
Cowboys e índios!
Sanki kovboyculuk, kızılderilicilik oyunu gibi!
É como brincar aos cowboys e índios.
Bunu kovboy filmlerinden mi öğrendin?
Aprendeu isso nos filmes de cowboys?
Geçip giden üç kovboy.
Não é preciso fugir desses cowboys vagabundos.
Bizi gelip geçen çobanlar sandılar, hepsi bu.
Não, acham que somos cowboys e que estamos de passagem.
- Bizim çoban olmadığımızı anladılar.
- Sabem que não somos cowboys.
Kovboy?
Cowboys?
Yetişmiş kovboylar gerek.
Para isso, precisa de cowboys com experiência.
Filmlerde hiç böyle kovboylardan bahsedilmemişti.
O cinema nunca nos revelou este lado dos cowboys.