English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ D ] / Dadır

Dadır translate Portuguese

352 parallel translation
En iyi evlerde duşlar hep dışarıdadır.
As melhores casas têm-nos fora.
Belki iyi bir kadındı, belki Noel de Temmuz'dadır. Ama ben inanmıyordum.
Talvez ela fosse legal... talvez o Natal fosse em julho, mas eu não acreditava.
En güzel hapishaneler Avustralya'dadır.
As melhores prisões são as da Austrália.
Yukarıdadır.
- Lá em cima.
Eğer barda değilse, yukarıdadır.
Se não estiver no bar, está em um dos quartos.
Umarım dışarıdadır.
Espero que tenha saído.
Almanlar çoktan yukarıdadır.
Os alemães estão na rede de esgotos!
Pekala, dışarıdaysa, dışarıdadır.
Bom, se ele saiu, saiu.
Bunun için... banker marangoza gider, ve bir gün... kadere bakın ki... marangoz El Paso'dadır.
Para o fazer o banqueiro deu o trabalho ao nosso carpinteiro, e um día por coisas do destino o carpinteiro encontra-se em El Paso.
Sorun yok, aşağıdadır.
Tudo bem. Está lá em baixo.
- Telefon yukarıdadır?
- O telefone fica lá em cima?
Kuşlarıyla birlikte çatıdadır.
Está no tecto, com os seus pássaros.
Cecilia Metella'nın mezarı Appia Antica'dadır.
O túmulo de Cecilia Metella na Via Ápia Antiga.
Umarım Meksika'dadır.
E está no México, espero.
Belki de dışarıdadır.
Talvez esteja lá fora.
Belki Jade Garden'dadır. - Jade Garden...
Talvez no Jardim de Jade, Senhora.
Gece olunca bütün hayvanlar dışarıdadır.
Os animais saem todos de noite.
Çünkü denetim Gallagher'dadır.
Porque Gallagher está no comando.
Bir şimşekle benzer yapıdadır.
O trovão tem uma origem semelhante.
Üç boyutlu yaratık artık Düzdünya'dadır ancak sadece düz ve kısmi olarak görülebilmektedir.
Ora uma criatura tridimensional só pode existir parcialmente na Planilândia, só se lhe vê um corte, um plano.
Evet. Herhalde Probe'dadır.
Anda, deve estar no Probe.
Noel yemeği her yıl saat 4 : 30'dadır.
A ceia de Natal sempre foi às 16 : 30h. É estranho!
Ama bilirsin ki uçak daha İzlanda'dadır. Geri dönüp bir grup... Kapa çeneni.
Continuam a dizer-nos que não vai levar mais de uma hora, mas sabemos perfeitamente que o nosso avião ainda está na Islândia, porque teve de voltar para trás, tentando levar um grupo de suecos...
Belki de onlara kamyon çarpmıştır ve şimdi yukarıdadırlar.
Talvez tenham sido atropelados, e estejam agora lá em cima.
Benny Alvarez'i tanır mısın? Tucson'dadır.
Conheces o Benny Alvarez?
- Adamım, malın kralı Victor'dadır.
- Meu, o Victor tem o melhor.
Belki daha fazlası aşağıdadır.
Bem, talvez haja um pouco mais abaixo.
New York Amerika'dadır, seni s.kik.
Nova Iorque é na América.
Aşağıdadır.
É lá em baixo.
Ama güç ve para kıyıdadır.
Mas o dinheiro e o poder estão aqui ao pé do mar.
Mersin ağaçları güzeldir ve kameriye yukarıdadır.
A murta nem se move e nem palpita o louro...
Belki de yukarıdadır.
Talvez lá em cima.
İtalya'da. O hep İtalya'dadır.
- Em Itália, como sempre.
İngiltere'nin en iyi koleksiyonlarından biri Bay Hardman'dadır.
O Sr. Hardman tem uma das maiores colecções de Inglaterra.
Ya konferanstadır ya toplantıdadır.
Ou está numa conferência, ou numa reunião.
Belki yukarıdadır.
Talvez daí de cima.
Aydınlanmaya giden yol Orta Yol'dadır.
O caminho da Iluminação é o Caminho do Meio.
Belki yukarıdadır, belki de değildir.
Talvez esteja, talvez não esteja, não é?
Katılıyor musunuz... dilli sandviç tatmin edici bir gıdadır?
O senhor concorda que uma sanduíche de mortadela é uma refeição satisfatória?
Eğer asa ormanda değilse belki Daimyo'dadır.
Se o ceptro não estava na floresta talvez o Daimyo o tenha.
- Aramayı denedim zaten, bugün izin günü, dışarıdadır.
Eu ligo-lhe. - Eu já tentei, meu. Ela saiu.
Hayır, dadı odasındaydı. Uyuyordu herhalde.
Não, a ama estava no quarto dela a dormir, acho.
Oburluğu kesmezsen, dadı kadar şişman olursun. Ben de senden boşanırım.
Se não deixas de ser tão gulosa, ficas gorda como a Mammy e depois divorcio-me.
Harika bir dadıdır. - Babam der ki...
Ela é uma ama maravilhosa, embora o pai diga...
Hayır, dadılık yapıyorum.
Não. Sou governanta.
Hayır Katie Dadı, gitme.
- Nao, Katie Nanna, fique.
Dadı Robinson'u yıllardır görmedim.
Há anos que não vejo a ama Robson.
Sadece annem ve dadım bu isimle çağırırlardı beni.
Apenas minha mãe e a minha ama chamavam-me por ele.
- Orada yukarıdadır.
- Ele está la em cima.
Eğer gün ve saati vermemiş olsalardı, çocuğu daha kolay bir şekilde dadısının yanındayken kaçırırlardı.
Caso não especificassem uma hora e uma data, seria fácil esperar a oportunidade de levar a criança quando ela estivesse com a ama.
Gomez, sanırım yeni bir dadı bulduk.
Gomez, julgo que talvez tenhamos uma nova ama.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]