Dei translate Portuguese
18,245 parallel translation
Seni terk etmeden önce verdiğim parça.
O pedaço que te dei antes de te deixar.
Hazreti Meryem, Mesih'in Anası.
Sancta Maria, Mater Dei.
Ayrıca, iyi niyetle de olsa, fark etmemiş de olsam,.. ... Esther, Peter ve küçük Pius'a karşı günah işlemiş olmalıyım.
Além disso, apesar de em boa fé, nunca me dei conta, mas devo ter pecado com Esther,
- Diğerlerine geride kalmaları emrini verdim.
Dei ordem aos outros para ficarem atrás.
Ama ben takımıma geride kalın emri verdiğim zaman beni hiç dinlemezler.
Quando dei à minha equipa a ordem de ficar para trás, eles não me deram ouvidos.
Ne biriktirdin? ! Evi çevirmen için verdim, değilmi?
O dinheiro que eu lhe dei para cuidar da casa certo?
- Bu dava için her şeyimden vazgeçtim.
Dei tudo por este caso.
İnancın elle tutulur işaretler için her şeyi göze aldıklarından elimden geleni onlarla paylaştım.
Estavam desesperados por sinais tangíveis de Fé. Assim, dei-lhes os que pude.
Hristiyan Japonlar ve onların papazları için, "Ad maiorem Dei gloriam."
Dedicado aos cristãos japoneses e seus pastores. A Maior Glória de Deus.
Sonra anladım ki tıpkı onun gibiyim.
E então dei-me conta. Eu era como ele.
Sana beni terk etmen için binlerce sebep sundum ama sen henüz terk etmedin.
Dei-te mil razões para me abandonares. Mas não abandonaste. Ainda.
Şimdi gerçek şu ki.. Marcel serumu ona sunduğum.. .. anda aldı.
Mas a verdade é que o Marcel tomou aquele soro no momento em que lho dei, sem sequer hesitar.
Hepsine farklı bir saat ve buluşma noktası verdim.
Dei a cada um uma localização e um horário diferentes.
Onları oraya koydu çünkü ona tüm verdiğim onlardı. Peki, neden bana kızıyorsun?
Ele "postou-as" porque foi só isso que lhe dei.
Operasyonun detaylarını gözden geçirdim.
Dei outra olhadela nos detalhes da operação.
Sana bu kadar tolerans göstererek büyük yanlış yaptım.
Cometi um erro consigo, dei-lhe muita liberdade.
- Bana ilk ipucumu verdin.
Deste-me a minha primeira pista concreta. - Dei?
- Saklaması için bir hafıza iblisine verdim.
Dei-as a um demónio da memória, por segurança.
Size görevlerinizi verdim, yerine getirin.
Dei-vos as vossas missões, agora cumpram-nas.
Sizlere umut ve daha iyi bir yaşam sunuyorum.
Eu dei-vos esperança e a oportunidade de uma vida melhor.
Diyorum ki, Noel paramı Milli Radyo'ya bağışladım.
O que estou a dizer é que dei o meu dinheiro de Natal para uma ONG.
Ben de onlara Hector'u verdim.
Por isso dei-lhes o Hector.
Size isteyebileceğiniz her şeyi verdim.
Dei-vos tudo o que queriam.
Ona yedinci doğum gününde almıştım.
Dei-lho quando ele fez sete anos.
Neden başarısız olduğunu bilmiyorum, ama bir fırsatımız olduğunu biliyorum bilhassa da seni korumak için kıçımı yırttığım için.
Não sei o que correu mal, mas tivemos hipóteses, sobretudo porque dei o litro para te substituir.
Serbestçe dolaşman için bir şans verdim sana.
Dei-lhe uma hipótese de sair em liberdade.
Yani, evet operasyonu halk ve trafik varken başlattım.
Portanto, dei luz verde à operação, com civis pelo meio.
Kusura bakma ama polis olmayacak diye söz verdim.
Desculpa, mas eu dei minha palavra... Nada de policias.
Kendini korumak için şans bile vermedim.
Nem sequer lhe dei hipótese de ela se defender.
O kızı yanıma aldım ve ona bir iş verdim o da gitti beni en iyi müşterimden etti.
Eu acolhi aquela rapariga e dei-lhe um trabalho e então ela afastou-me da minha melhor cliente.
Cevabı zaten verdim ya Dedektif.
Bom, eu dei-lhe a resposta, detective.
Bu sorularla canımı sıkmayı bırak da sana verdiğim göreve geç.
Agora, pára de me incomodar com essas questões e apenas faz a tarefa que eu te dei.
Vurdum maalesef.
Infelizmente, dei.
Sana verdiğim hayatın tadını mı çıkarıyorsun?
A apreciar a vida que eu te dei?
Sana verdiğim hayatın tadını mı çıkarıyorsun?
A apreciar a vida que te dei?
Ki ben çok şey yapmıştım.
E eu dei-lhe bastante.
Polislere eşkalini verdim.
Dei a descrição dele à policia.
Ya da yaşama şansı verdim.
- Ou dei-lhes hipótese de viver.
Yıllar önce başka şeyleri ondan daha mühim gördüğüm için Adam'ı kaybetmiştim.
- Perdi o Adam há muitos anos, porque dei maior prioridade a outras coisas.
İşleri düzeltmek için her şeyi denedim.
Dei uma hipótese a todos nós para darmos a volta a isto.
- Sana iki hafta önce falan verdim.
- Dei-ta há duas semanas.
Bizi bir arada tutabilmek için elimden geleni yaptım.
Dei o meu melhor para manter-nos unidos.
Daha bir yudum bile içmedim.
Ainda não dei nenhum gole.
Yıllarca onu memnun etmeye çalıştım, ona verebildiğimce çok şey verdim kendimden çünkü yaşamam gereken övünülecek o hayatın anahtarını elinde tuttuğunu düşünüyordum.
E durante muitos, muitos anos tentei agradar-lhe, Dei-lhe tudo o que podia porque pensei que ele tinha a chave para quem viria a ser, e ter uma vida grandiosa.
Birisine annemi nasıl tatmin etmesi gerektiğiyle ilgili tavsiye vermeyeli uzun zaman olmuştu ama...
Dennis, já passou algum tempo desde que dei conselhos sobre satisfazer a minha mãe na cama, mas...
-... sana verdiğim at.
- O cavalo que te dei. - Sim.
Taraf değiştirmemeniz bize ihanet etmemeniz için size verdiğimiz her şey uğruna...
Por tudo o que lhe dei, Para não mudar de lado. Não nos trai-a.
Söz verdim ve yerine getirdim.
Dei-lhe a minha palavra, e a mantive.
- Kötü bir imaj olduğunu biliyorum. Bay Anderson. - Evet.
Sei que dei uma má imagem e era por isso que não queria ir.
Kendine ait anahtar verdim.
Dei-lhe uma chave.
Evet, belirttim.
Dei.