Descanso translate Portuguese
2,712 parallel translation
Cerrahlar boşveren insanlar değildir... ayaklarımızı uzatıp öylece oturamayız.
Os cirurgiões não são pessoas complacentes. Não temos descanso.
- İzin gününde dalıyormuş.
- A mergulhar no dia de descanso.
Ve şimdi de, izin ver Yüce İsa'nın kutsal kabrine saygıyla...
E agora, deixa-me contemplar com reverência o sitio sagrado de descanso que...
Yani, bakın beyler, bedel ödeyen biri varsa o da bu adamdır.
Quer dizer, se há alguém que merece um pouco de descanso, é este tipo.
Neden onu kendi haline bırakmıyorsun?
Porque não dá descanso à mosca?
- Ama kötüler tatil yapmaz.
Não há descanso para os maus.
Haydi, çocuğu rahat bırak.
Vá lá, dá um descanso ao rapaz.
Biraz dinlenmeye vakit yok.
Nâo há descanso para os cansados.
Bu yüzden mola veriyoruz değil mi? Bütün o şeyler koridorun sonunda.
Isto é porque temos uma sala de descanso... toda equipada, lá ao fundo do corredor.
Ve Flynn Cherie'yi yepyeni.. ... Sevecen mola odamıza götürdü.
E Flynn está com Cherie... na nossa agradável nova sala de descanso.
Madem ki sorgulamak istiyorsun Kendini hazırlasan iyi edersin. Çünkü avukatı burada.
Bem, vai ter que se contentar... com uma entrevista com o seu advogado... que está à sua espera na nossa nova sala de descanso.
Mola Odası.
Sala de descanso.
Mola odası... Şu taraftaydı.
A sala de descanso é por ali.
İçimizi rahatlatacak bir şey lazım. Yardıma ihtiyacı olan bir adam var ayrıca.
Precisamos de descanso e temos um homem doente que precisa de ajuda.
Adil olacağını düşünüyorum. Evet.
Darei algum descanso.
Önce bitkinlik gelir, ardından da uzun bir uyku.
Uma pequena fadiga e depois um longo descanso.
Jinekolog seni sevk etmiş.
Se calhar, desmaiei por descanso a mais.
Sürekli serum ve devlet malı antipsikotikler uzun bir dinlenmişlik hissi veriyor.
Soro contínuo e antipsicóticos receitados pelo governo são um descanso instantâneo. - Parece divertido.
Sadece dinlenmeye ve iyi bir Brooklyn dozuna ihtiyacımız var.
Só precisas de descanso e uma boa dose de Brooklyn.
"Akılları fikirleri" gözle ve harekete geç "de olduğu için, izin günlerini iple çekmezler."
A ideia de trabalho é "Observação e Execução," por isso não tiram normalmente dias de descanso.
Dinlenmedin mi hiç?
Não há descanso para os cansados, não é?
Şu çığlıklardan biraz uzaklaşmalıyım.
Preciso de descanso dos miúdos a gritar.
Bir mola için mükemmel.
Perfeito para um descanso.
Jasper'ı bulunca mola veririz.
Temos de descansar. Descanso quando encontrarmos o Jasper.
Törene ben katıldım.
Tirei um dia de descanso do trabalho, para estar presente.
Bakın, yalvarma biraz soğutuyor insanı kızlar.
Ouçam, queria um pouco de descanso, meninas.
Nur içinde yatsın.
Deus a tenha em descanso.
İyice dinlenebildin mi?
Tiveste um bom descanso?
- Bebek ortamından kaçmak istiyorsun.
Precisas de um descanso da terra dos bebés. - Sim.
Beş dakika ara verelim.
Descanso de 5 minutos.
- Kahve odasındakini mi?
- Na sala de descanso? - Não.
Denizcilere maaşlar veriliyor, izne çıktıklarında da...
Os marinheiros são pagos, vêem para cidade no descanso...
Biraz izne çıkın, Ajan Lattimer.
Tire algum descanso, agente Lattimer.
Vazgeç artık şu sevdadan be.
- Podes dar um descanso? - Agora não!
Tanrım, anne! Rahat ver!
Deus, mãe, dá-me descanso.
Bakın, inanın ki ekibimiz bu olayı çözmek için gece gündüz çalışacak.
Ouçam. Posso prometer que estamos a trabalhar sem descanso por justiça neste caso.
"Tanrı onu korusun." dedim.
Eu... eu disse Que Deus dê descanso à sua alma.
Tomografiye, dikişlere ve bolca dinlenmeye ihtiyacı var.
Precisa de um TAC, pontos e descanso.
Ara vermen sana iyi gelecektir.
Será bom para ti teres um descanso.
Köprüdeydim. Sigara molasında.
Descanso para um cigarro.
Dinlenmek için kötü bir yer seçimi değil mi?
Lugar mórbido para um descanso.
Geceleri bile rahat yok insana.
Nada de descanso à noite.
Huzur içinde yatsın, kardeşin Ebor'a bunu söylememe hiç gerek olmazdı.
Nunca o faria se tivesse que dizer isso ao teu irmão Ebor, descanso à sua alma.
Dinlenme odasında, tv izliyor.
Está na sala de descanso a ver televisão.
Dinleniyorum sadece.
Só descanso.
Belki de birkaç gün izne ihtiyacın var.
Talvez precises de uns dias de descanso.
60.
60 em descanso.
Onlar yakalanınca dinlenebileceğim.
Descanso quando os apanharem.
- Gece gündüzmüş.
Sem descanso.
Başından beri senin yanındayım.
Não descanso enquanto não estiveres em casa.
Gitme zamanı, dostum.
Bom descanso, irmão.