English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ D ] / Dilsiz

Dilsiz translate Portuguese

478 parallel translation
Anladığım kadarıyla sağır ve dilsiz.
- Ouvi dizer que ela é surda-muda.
Sen de kimsin? Sağır ve dilsiz olduğunu söylemişti.
Quem diabos é você?
Kör bir adam ve dilsiz bir kaçıktan başkası kalmadı.
Só sobrou um cego e um surdo lunático.
Sağır ve dilsiz bir Sangali yerlisi kılığına giren bir adam, mahkumların zincirlerini... kesmelerine yarayacak aletlerle hapishaneye girmeyi başardı
Um homem fazendo-se passar por um nativo de Sengali mudo, soltou as correntes dos presos.
Dilsiz bir Sangali yerlisiyle çölde yaptığım yolculuğun ufak bir hatırasını... mektubumla gönderiyorum.
Junto envio uma lembrança, de uma viagem pelo deserto com um nativo de Sengali mudo.
Ona hak ettiği şansı tanırsan... benim sandığım kadar... dilsiz olmadığını... göreceksin.
Dá-lhe a oportunidade que merece. Verás que ele não é... tão mudo, como eu achava que era.
Sağır... dilsiz de olabilir.
Surdo... se calhar também é mudo!
Seni dilsiz geri zekalı!
Seu idiota mudo!
Dilsiz olanın o sekretere kazancından pay verdiğini de gördünüz.
Viu como o mudo deu uma parte dos lucros à secretária.
Ve sizler, bu olanlar karşısında tüyleri ürperip, yüzleri sapsarı kesilenler, sessiz oyuncuları, dilsiz seyircileri bu oyunun, biraz vaktim olsa- -
Vós estais pálidos e trémulos perante a fatalidade, são mudas testemunhas deste acto, se tivesse tempo...
Yalnızca bir çok dilsiz şovu yapıyorlar.
Só fazem um espectáculo mudo.
Yalnızca bir sürü dilsiz şovuydu.
Só uma parte dum espectáculo parvo.
- Sağır dilsiz.
- Surdos e mudos.
Dilsiz rahipler mola verdiler.
Os sacerdotes mudos estão mortos.
O ve dilsiz rahipler.
Ele e os sacerdotes mudos.
- Nedenini ona sor. O bir dilsiz.
Pergunte-lhe ele.
- Hayır, Tanrı sizi inandırsın, tek kelime etmediler. Dilsiz heykeller gibi, soluk alan taşlar gibi, sapsarı ölü suratlarıyla birbirlerine baktılar.
Não, assim Deus me ajude, não disseram nada, mas como estátuas mudas ou pedras que respiram olharam-se uns aos outros e pálidos de morte se tornaram.
Ne dilsiz budalalarmış ama!
Eram mudos esses estúpidos?
- Dilsiz, içkileri hazırla.
- Quem não joga prepara os drinks.
Bu sadece kör, dilsiz şansı.
Foi pura sorte.
- Dilsiz miydi?
- Nada. - Era mudo?
Dilsiz gibi davranmaya başlamıştın.
E você começou a fazer-se passar por mudo.
Majesteleri dilsiz olmalı.
Sua alteza terá que ficar muda.
Dilsiz... başka bir yolu yok mu?
Muda... não há outra maneira?
- Bir mevzu var, dilsiz gibi davranabilir misiniz?
- A falar assim, pode ficar muda?
Aramızda, dilsiz gibi yapıp yapamayacağınızı konuşuyorduk...
Estávamos a discutir se poderia ficar muda...
Bir keresinde yakalanmış ve dilsiz gibi davranmıştım.
Fui capturado uma vez e fingi ser mudo.
Dilsiz olduğum vakit, Hayakawa'ya kadar ağzımı açmayacağım.
Uma vez muda, não falarei até Hayakawa.
Dilsiz olabilir ama konuşulanları duyuyor.
Ela é muda, mas pode ouvir.
Dilsiz biri, konuşamadığı için duyamaz da!
Um mudo não pode falar porque é surdo.
- Dilsizdir. - Dilsiz mi?
- Ela é muda.
- Kalbimi de dilsiz yapamazsın ya!
- Não. - Não pode calar o meu coração também.
Dilsiz, dilsiz kız!
A muda. A menina muda.
Maluk'u dilsiz, beni ise cansız bacaklarla.
Malluch sem língua e eu, sem vida nas pernas.
Sağır dilsiz birisi var. Tek bir ses bile çıkaramıyor ve kan travması var.
É uma surda-muda que näo emite sons e tem pavor a sangue.
Sağır ve dilsiz biri atamaz.
Os surdos-mudos näo podem gritar.
Eğer yoksa, ben de sizi kamunun hizmetçisi ve okul komisyonunun dilsiz uşağı olarak yaşamaya mahkûm ediyorum.
Se não, eu condeno-o a uma vida de servidor público a ser um carneirinho dócil, ao serviço da directriz escolar.
- Sağır olduğumu mu sanıyorsun? Sağır ve dilsiz?
- Pensa que eu sou surdo?
Gördüğü insanlar sadece zindancı ve ağır başlı ve dilsiz bir çocuk olan küçük kızdı.
As únicas pessoas que ele via eram o carcereiro e a sua filha... uma menina muito séria que não conseguia falar.
Sağır mıydık? Dilsiz miydik?
Estávamos surdos?
Dilsiz olma ihtimalin yok değil mi?
Não será por acaso mudo, ou é?
Dilsiz bir deli Pulitzer Ödülünü kazanacak.
Um mudo e louco irá ganhar o Pulitzer.
Çok sadık bir hizmetkar ama dilsiz.
É um excelente criado mas mudo.
Ben düşündüğün gibi dilsiz değilim, baba.
Não sou tão parvo como julga, pai.
- Sanırım dilsiz değilsiniz.
- Espero que não seja muda.
Boşa kürek çekiyorsun dilsiz. Silahıma davranmamı bekliyorsun, değil mi?
Escuta mudo, espera que desentranhe primeiro.
Dilsiz arkadaşın bizi takip edip, beni arkamdan vurabilir.
Seu amigo o mudo pode nos alcançar e me disparar pelas costas.
- Dilsiz mi?
- Muda?
Prenses! Dilsiz olmak sinir bozucu bir şey.
É frustrante ser uma muda.
- Dilsiz mi?
- O meu irmão diz... - Ele é mudo?
Sakın az önce sakarca ve körlemesine telaffuz ettiğim birkaç kelime o büyük dilsiz söyleminin oyuncularını ve dekorlarını benim içimde ve benimle birlikte arayarak dünya tiyatro üretiminin işçisi olan bendenizin içinde tamamlanmamış anlamının peşine düşen büyük ve bilinmedik bir oyunun parçalarından öte bir şey olmasındı? "
"se as palavras que acabo de pronunciar, " à minha maneira desajeitada e cega, " não passavam de fragmentos de uma grande peça desconhecida,

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]