English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ D ] / Doğrusu bu

Doğrusu bu translate Portuguese

961 parallel translation
Ah, doğrusu bu, değil mi?
É verdade, não é?
En doğrusu bu.
É melhor assim.
Durmak istemiyorum ama galiba doğrusu bu.
Custa-me parar, mas é melhor fazê-lo.
Doğrusu bu pek normal değil.
Isto é muito invulgar.
İşin doğrusu bu halin hoşuma gidiyor.
Na verdade, eu gosto dela.
- Doğrusu bu çok büyük bir sorumluluk.
- Exactament. - Certainly. É uma responsabilidade de grande magnitude!
Doğrusu bu.
É a verdade.
- Âdet olmasına âdettir, ama ben her ne kadar burada doğmuş, burada yetişmiş de olsam, doğrusu bu âdete uymamayı daha şerefli buluyorum uymaktan.
- Penso que sim. Apesar de aqui nascido e educado nesses hábitos, melhor seria reprimir que observar este costume.
- Koş, yoksa senin de popon kızarır! Doğrusu bu!
Porta-te bem ou a tua mãe também te irá virar a face.
- Peki onun için doğrusu bu.
Isso não há de ser nada, senhora.
Doğrusu bu büyük bir tesadüf oldu.
Sabe, é uma grande coïncidência.
Fakat sen mutlu olacaksınş doğrusu bu.
Mas será feliz, é isso que conta.
Buyurun hanımefendi, işin doğrusu bu size ait.
Tome, madame, isto é seu por direito.
Arazinden geçmeye hakkı var. İşin doğrusu bu.
Bick, ele tem o direito de atravessar as terras.
Doğrusu bu.
Tão simples quanto isso.
Doğrusu bu.
A sério.
Seni zorlamak istemem ama doğrusu bu.
Não te quero pressionar, mas não tenho escolha.
Gölgeler, ışıklar, onun doğrusu bu.
Sombras, luz, não passa disso.
- Doğrusu bu efendim.
- É a verdade, senhor.
Bu yine doğrusu değil.
Continua a não ser esse que quero.
Doğrusu da bu.
Exacto.
Vatanseverliği hiç bu açıdan düşünmemiştim. Doğrusu oldukça değişik bir açı.
Nunca tinha encarado a questão do patriotismo desse ponto de vista, sinceramente bastante peculiar.
Doğrusu şu ki, çok önemli bir delili saklamayı önerdi bana eğer bu zahmetinin karşılığını ödersem.
Na verdade, me propôs ocultar uma evidência vital se eu o desse uma compensação.
Doğrusu, bu tür şeyler beni çok heyecanlandırır... ne yaptıklarını öğrenene ve alışana kadar.
Para falar a verdade fico meio nervoso com estas coisas, até saber o que fazem, até me acostumar.
Gladys, doğrusu da bu.
É o espírito adequado, Gladys.
İşin doğrusu, hayatımda hiç bu kadar mutlu olduğum bir an hatırlamıyorum.
Na verdade, nunca fui tão feliz na minha vida.
Benim bütün dünyam bu bana yetiyor daha doğrusu, birkaç hafta öncesine kadar yetiyordu.
Este é o meu mundo... e isto chega-me. Aliás, era, até há umas semanas.
Evet, bu çok cömertçe bir davranıştı doğrusu.
Foi um acto muito generoso da parte dele.
Bu hiç aklıma bile gelmemişti doğrusu.
Nem tinha pensado nisso.
Bu konuda Tip Henry'yle konuşmak isterim doğrusu.
Então depois ele vai vendê-la ao Miles. Quero saber porque Tip Henry faz isso.
Doğrusu biraz çabuk oldu bu düğün.
De facto, o casamento não demorou.
Dillerine diyecek doğrusu. Bu yaşta bu zeka biraz fazla. Babam hain mi oldu anne?
Falas com toda tua inteligência, que é demais para uma criança.
Bu şaka, 10 ay boyunca çekilen eziyete ve verilen emeğe değer doğrusu.
Esta piada vale dez meses de sofrimento e trabalho!
Bu işin sırrını çözüp çözmediğimi merak ediyorum doğrusu.
Só queria saber se ainda vou aprender esse jeitinho.
Aslında bu adamı buralarda aramana hiç şaşmadım doğrusu
Não vou ao Kansas desde antes da guerra, por isso não sou capaz de o reconhecer.
Doğrusu Whitey Kincade'i bu halde görmeyi yıllardır bekliyordum.
Não perdia isto por nada.
Hiç bu kadar heyecanlanmamıştım doğrusu.
Nunca estive tão nervoso em toda a minha vida.
O bunu size bildirirken yanında bulunduğum için bu durumu size açıklamamın en doğrusu olduğunu düşünüyordum.
Acompanhava-a quando relatou o caso, achei que era meu dever vir explicar-lhe.
Tüm bu hediyeler huzur veriyor, ya da daha doğrusu, Astarte'ye huzur veriyor olmalı.
É confortável para si receber todos estes presentes, ou melhor, deve confortar Astarte em receber todos estes presentes.
Bu yaşta bu akıl, şaşılacak şey doğrusu.
Maravilha é, tão jovem e tão sagaz.
Bu korkunç belirsizlik beni çıldırtıyor doğrusu.
É essa terrível incerteza que estáme enlouquecendo!
Ama bir şeyi bu kadar özleyebileceğimi düşünmezdim doğrusu.
Mas nunca imaginei que pudesse sentir tanto a sua falta.
- Doğrusu ne... Kaptan haklı. Ona gerekli olan bu.
Direito de Capitão É o que ele precisa.
- Bu katillerle tanışmak isterdim doğrusu.
- Acho que vou querer conhecer esses assassinos.
Ben yazdım. Daha doğrusu, bu hanıma yazdırdım.
Ou melhor... esta Sra escreveu-a.
Eğer çirkin olsaydı, farketmezdi. ama güzel kadın doğrusu Bu bir sıkıntı.
Se ela fosse feia, não me sentiria tão mal, mas bonita como ela é, é um grande desperdício.
Doğrusu, bu işi yapan her kimse ben buradayken yapmamalıydı.
Para ser franco, a pessoa que fez este trabalho... não o devia ter feito enquanto eu cá estava.
Doğrusu, ben ayarladım bu işi.
Ordenei que fosse para lá.
Doğrusu da bu.
Tenho de estar.
- Bu sabahın doğrusu nedir?
- Que se passou hoje de manhã?
Doğrusu, zenginliğiyle başta onu sersemleten şu tarihsiz dünyanın ortasında emin olduğu tek şey bu.
Na verdade, é a única coisa de que tem certeza no meio deste mundo atemporal que a principio o atinge com a sua opulência.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]