Dua translate Portuguese
11,388 parallel translation
"Sir Chadwick'in dizlerinin üzerinde dua ettiği."
"Sob a qual Sir Chadwick reza de joelhos dobrados." Chadon Beni.
Gözünü üzerinize dikmemesi için dua edin çünkü bakışlarındaki güç sonsuzdur.
Reza para que os seus olhos não se virem para ti, pois o seu olhar tem poder destrutivo.
Kralın karısı benim için dua ediyor ve Tanrı onu sever.
A mulher do rei reza por mim. - Deus gosta dela.
Dua edelim de haklı ol.
Esperemos que estejas certo.
Sağlığınız ve güvenliğiniz için hepimiz dua ediyorduk.
Temos todos rezado pela sua saúde e segurança.
Dua ediyor olmalıydım.
Devia estar em oração.
20 parmağınla sadaka gelmesi için dua ediyorsun.
Estás a fazer figas com todos os dedos à espera de uma esmola.
Ben Morty'nin matematik öğretmeniyim. Ayrıca beraber dua etmek için insanları kiliseye davet etme timindeyim.
Sou o professor de Matemática do Morty e sou parte da equipa que anda a chamar gente para ir à igreja rezar.
- Dua etmek nasıl yardımcı olacakmış?
Como é que rezar nos vai ajudar?
Su ve topraktan oluşan azimli küçük topta, ki adını da bunlardan alıyor spagetti yemeyi seven ve kangurulara dua eden primat soyundan gelen 7 milyar yerli hüküm sürmekte.
Aquela bolinha de água e solo, de onde vem o seu nome, é dominada por sete mil milhões de nativos descendentes de primatas que adoram comer esparguete e rezar a cangurus.
Onları mağlup etmek için güçlenmek adına dua ediyoruz.
Rezamos por força para os derrotar.
Dua et ki yanılıyor olasın... yoksa bu geceyi sağ çıkartamazsın.
É bom que estejas errada, ou podes não passar desta noite.
"Tanrım, beni iyi biri yap... Ama hemen değil" diye dua eden kimdi?
Quem costumava rezar : "Senhor, torna-me bom, mas ainda não."?
Hiçbir şey olmaması için dua ediyorum ama o zamana kadar senden dikkat çekecek bir şeyler yapmamanı istemek zorundayım.
Rezo para que não dê em nada mas, até lá, tenho de lhe pedir para se manter discreta.
Beerus-sama ile dövüşmek isteyen biri çıkmaması için dua etmekten başka çaremiz yok.
Fico preocupado de que alguém possa desafiar o Sr. Bills para uma luta.
Murphy dua etsin de ben 9999'a ulaştığımda etrafımda olmasın.
Apanhem-nos ". É melhor o Murphy não estar por perto quando eu chegar aos 9999.
Bu genç adam için dua edelim.
Oremos por este jovem.
Ya da yağmurun dinmesi için dua edebilir.
Ou reze para a chuva passar.
Dua mı ediyorsun hakikaten?
Estás a rezar?
Hayır, bunlar dua değil dostum.
Não são rezas, amigo.
Dua ve ona sunduğumuz hediyeler onu durdurmak için yeterli olmayacak.
Orações e presentes não serão suficientes para impedir.
- Dua et bu söylediğin doğru olmasın.
É melhor esperar que isso não seja verdade.
Her gün bu sokaklardan gezip duruyorum. Hayatım boyunca sürekli insanlarla, ailelerle çocuklarla dolu sokaklar. Şimdiyse boş parklar boş parklar görmek için dua ediyorum.
Eu conduzo para trás e para a frente nestas ruas todos os dias, ruas que, a minha vida inteira, estiveram cheias de pessoas, famílias, miúdos, e, agora, eu rezo para que os parques e os recreios estejam vazios.
Kimseyi görmemek için dua ediyorum ve bundan nefret ediyorum.
Rezo para que não veja vivalma, e odeio isso.
Doğru bir arzu için dua ettiğimi biliyor muydun?
Sabes que rezei para sentir o tipo de desejo certo?
- Ruhsuz onlar! Dua etmeliyiz.
Não têm alma.
- Kurtuluşumuz için dua etmesi için rahibe talimat vermek zorundayız!
Temos de dizer ao padre para rezar pela nossa salvação!
Ölmesin diye Tanrı'ya dua edeceğim.
Queira Deus que ele não morra.
Kızı şahsî hizmetime verip benim için dua edin.
Traga-a para me servir pessoalmente... e reze por mim.
Hazır olmalı ve dua etmeliyiz.
Devemos estar preparados.
- Dua edip görelim. Çekilin!
Oremos e veremos.
- Yanında olup babam, kral için dua etmeye geldim.
Vim rezar pelo meu pai, o rei, para estar ao seu lado.
Dayanmak ve zihnimi dolduran bu fena düşünceleri silmek için dua etmem gerek.
Tenho de partir, rezar pelas minhas forças e banir estes pensamentos sujos que me enchem a mente.
Lordum acaba kralın ölümü için dua ederken bana katılmak ister misiniz?
Senhor, quererá rezar comigo, talvez, pelo defunto rei?
Dayanmanız için birlikte dua edelim Lordum.
Oremos juntos, senhor. Pediremos forças.
Lütfen! Kral geldiğiniz için hepinize minnetar ama burada yani dışarıda dua etmelisiniz!
Por favor, o rei agradece-vos a todos por terem vindo, mas terão de rezar aqui, no exterior.
Lordum buradaki sancak beyini şükranlarını sunarak dua etmesi için aramıza davet etmek isterim.
Senhor, gostaria de convidar este nobre para se juntar a nós, nos agradecimentos e orações.
Senin için dua edeceğim.
Eu rezarei por ti.
Wessex işgal edildi ama bize söylenen dua edip beklememiz.
Wessex está a ser invadido. E dizem-nos para esperar enquanto ele reza.
Wareham'a yürüyüp kale düşmeden ulaşmak için Tanrı'ya dua etmekten başka seçeneğimiz yok.
Não temos escolha, temos de seguir para Werham. E rezar que cheguemos antes de tomarem a fortaleza.
- Peder Beocca ayrılmadan önce dua edeceğim.
Padre Beocca! - Rezarei antes de partirmos.
Hem ikimizin hem de dördümüzün hayatta kalması için dua ediyorum.
Rezo para que sobrevivamos. Rezo pelos quatro.
Seni özledim Mildrith ve her gün senin için dua ettim.
Senti a tua falta, Mildrith. Rezei por ti todos os dias, coitadinha.
- Hamileler için yemek ayarladım ama dua için acele etme.
Preparei uma refeição para grávidas. - Mas não apresses as orações.
Senin en mütevazı ve dindar kulun değil ama onu güvende tutman için dua ediyorum.
Senhor, ele não é o Seu servo mais humilde nem devoto, mas rogo que zele pela sua segurança.
Tanrı'ya niye dua etmiyorsun?
Porque não rezas a Deus?
Ben de her gün dua ederim Lordum. Ancak sessizlik içinde.
E rezo todos os dias, em silêncio.
- Uhtred dua ederken yanımda olacaksın.
Uhtred, vem ter comigo depois das orações.
- Peder Selbix sen de benimle dua edeceksin.
Padre Selbix, reze comigo.
Onunla birlikte dua ederdim.
Eu rezava com ela.
- Dua, evet.
- Rezar, sim.