Déjá translate Portuguese
237 parallel translation
Déjá vu, sanırım.
Déjà vu, acho.
Bu filmi daha önce görmüştüm.
Falando de déjá vu.
Biliyorum. Dejavu gibi.
Eu sei, é um autêntico déjá vu.
İki sene sonra benzer bir olay oldu. Başka bir kahraman polis, Süper Çocuk diye bilinen Murray Babitch... arkadaşının ölümüne sebep olan sisteme güvenmediği için... George Washington Köprüsü'nden atladı.
Passados anos,'déjá vu', outro polícia herói, Murray Babitch, conhecido por Superboy, não confiando no sistema que lhe matou o amigo, atira-se da ponte George Washington.
"Deja Vu."
"Déjá Vu."
Dejavu. Bu minik tartışmaları özledim.
"Déjá vu", já sentia falta destes encontros com a dor.
Déjá vu.
Déjà-vu...
Hey. Deja vu.
Déjá vu.
Deja voodoo.
"Déjá vus"!
İkinizi seyretmek bana çok tanıdık geldi.
Vê-los ao dois foi uma espécie de déjá vu.
Aynı şey, değil mi?
Uma sensação de déjá-vu
Kahin dejavusu gibi anlayacağınız.
Um déjá vu, dos Pré-Cogs.
- Jad buna Kahin dejavusu dedi.
- O Jad chamou-lhe déjá vu.
Deja vu.
Déjá vu.
Avant-garde, and Deja Vu.
Dé-tente... Avant-garde... e Déjà-vu.
Hoşçakal, Deja Vu.
Adeus, Déjà-vu.
Deja vu yaşıyorum.
Estou a ter um déjà vu.
Bayan Deja.
Ele é um fraco.
Nerelisin?
Miss Deja.
Deja vu!
Déjà vu!
Bir tür deja vu hissettim.
Estou a ter uma sensação de Dejá vu.
Sadece polis ve gazeteciler deja vu gibi oldu.
É a polícia e os repórteres. É uma repetição de tudo.
Baksana, aynını tekrar yaşıyor gibiyiz.
Olha. Que deja vu.
Ne diyorsun, Derek? Sidney deja-vu mu yaşıyor?
Que achas, ela estará a passar por algum "déjà vu"?
Deja vu.
Deja vu.
Garip bir deja vu hissettim.
Eu venho tendo esse estranho sentimento de deja vu.
Hiç, sadece küçük bir deja vu yaşadım.
Nada. Foi só um déjà vu.
Bir deja vu, Matrix'de bir kaymadır.
Costuma ser uma avaria no Matrix.
Aralıksız déjà vu yaşar durumdaydım.
Eu vivia num estado de permanente dejá vu.
Sürekli déjà vu.
A sensação de dejá vu novamente.
Yine bie deja vu yaşanıyordu : ben, büyük, kapı ve karışık duygular.
Era déjà vu. Eu, o Big, um vão de porta e uma confusão de emoções.
- Deja vu?
Déjà vu?
Deja vu?
Déjà vu?
Deja vu.
Déjà vu.
Garip bir çeşit déja vu yaşadım.
Tive uma sensação de déjà vu.
Bazı Freudcular déja vu'nun bastırılmış hatıraların açığa çıkması olduğuna inanır ya. Bu da olayları düzgün bir hale getirmek için ikinci bir şans olması arzusunu belirtir.
Há freudianos que explicam o déjà vu dizendo que são memórias reprimidas que escapam ao inconsciente, representam o desejo de rectificar as coisas.
Bu size birşey hatırlatıyor mu beyler?
Não vos dá uma sensação de "dejá vu"?
Deja vu için nasıl?
Que tal isto para "deja vu"?
Bu, dejavu'ların en kötüsü.
Este é o pior "deja vu" que pode haver.
Yine aynı şeyler sanki.
É mais um "deja vu".
Deja vu.
Eu já vi isto.
Yeni baştan deja vu.
Déjà-vu outra vez.
Kediyi gördükIeri... ... ve deja-vu hakkında konuştukIarı sahne icin bir fikrim vardı.
Tive uma idéia a partir da cena em que o gato aparece duas vezes... e eles falam sobre "dêjà-vu".
Deja-vu.
"Dêjà-vu".
Burada ki tek deja vu olayını ben mi yaşıyorum?
Sou a única e experimentar déja vu aqui? Do que é que você está falando?
Tamamen déja vu geçiriyorum şu anda.
Tenho uma enorme sensação de déja vu.
Bu deja vu gibi değil mi?
É como um maldito déjà vu, não é?
Afedersiniz, ben sadece... sizinle ilgili büyük bir deja-vu yaşadım.
Peço desculpa, mas estou a ter uma sensação de "déjà vu" em relação a si.
- Peki ya dejavu'daki kız? Aman Tanrım.
O que dizes da rapariga do "Dejá Vu"?
Televizyonlar Hamilton haberinden geçilmiyor. Deja vu
- Os Hamiltons estão em todos os canais.
Ben burada bulunmuştum.
Já estive aqui. "Deja Vu".