Eflatun translate Portuguese
111 parallel translation
Eflatun bluzun ne kadar güzel!
É uma blusa bonita, cor de alfazema.
- Rengi eflatun değil, leylak!
- É lilás.
" Eflatun çiçekler döken leylakları düşünüyorum
" Estou a pensar nas árvores lilases que abanam as suas plumas púrpuras
Eflatun.
Platão.
Annen bu gece nerede Eflatun?
Onde está a tua mãe esta noite, Platão?
Eflatun, ödlek yarışı nedir?
Platão, o que é uma corrida-medricas?
Eflatun'u ne zamandır tanıyorsun?
Há quanto tempo conheces o Platão?
Mesela kimse ondan hoşlanmadığı halde Eflatun'un dostu olman.
Como ser amigo do Platão quando ninguém gostava dele.
Eflatun, senin neyin? ...
Platão, o que...
Kim? Eflatun, benim! Bak bana.
Não, não, Platão, sou eu.
Sen benim dostumsun Eflatun.
És meu amigo, Platão.
Şimdi silahı alabilir miyim Eflatun?
Posso ficar agora com a arma, Platão?
Bana güvenmiyor musun Eflatun?
Não confias em mim, Platão?
Eflatun'la mı?
Platão?
Eflatun.
Lilás.
Yüzümdeki eflatun renk silindi mi?
- Sim, está. E a minha cara, já não está roxa?
Eflatun'un yorumları, oyunlar, tarih kitapları.
Os comentários Platónicos, as peças, as histórias.
Biraz daha, biraz daha eflatun, Teddy.
Um pouco mais. Um pouco mais de violeta.
Üzerinde eflatun rengi boncukları olan mavi bir elbise, 265 dolar!
É azul pálido, com contas cor de alfazema. 265 dólares!
Eflatun, pembe
Púrpura-rosa
Güneş ışığı zayıflamış, eflatun renge bürünmüştü.
A luz estava a ficar púrpura e leve lá fora.
Hey, baksana şuradaki kadını görüyor musun? Sarışın, eflatun gömlekli, eldivenli!
Olhe, conhece aquela rapariga ali em cima... loira, com o vestido cor roxo claro e luvas?
Evet, şu eflatun gömlekli kadının resimlerini...
Quero fotos daquela rapariga ali em cima, usando luvas.
Düğündeki eflatun gömlekli kadını acaba tanıyor muymuş?
Se ela conhece uma mulher no casamento... que usava um vestido lilás.
Eflatun gömlekli kadını nereden hatırlayayım ki?
Quem se iria lembrar de uma rapariga vestida de lilás?
Yani, şu eflatun gömlekli kadının kim olduğunu bilmiyor musun?
Então, não sabes quem é ela... a mulher vestida de lilás?
Sana şöyle anlatayım : Hiç Eflatun, Aristo, Sokrates isimlerini duydun mu?
Deixa-me colocar a questão assim : ouviste falar de Platão, Aristóteles, Sócrates?
Eflatun, matem rengi.
Roxo, a cor do luto.
Peki ya Eflatun Ekmek?
Que tal O Pão Púrpura?
"Eflatun Felsefesinin Keşfi".
Uma Exploração da Filosofia Platónica ".
Eflatun'a göre, hayata çember olarak başladık.
Exacto! Portanto... Platão diz que começámos como círculos.
Eflatun der ki kendimizi yaşamın akışına bırakıp kaderimizi izlersek tekrar birbirimizi buluruz.
Platão disse que, se parássemos, vivêssemos a vida e seguíssemos o nosso destino, ele conduzir-nos-ia à outra metade.
Eflatun sandaletimi giydim.
Estive mais confortável nos meus socos rosa.
Tabii, eminim nefis sohbetlerin olmuştur Eflatun ya da Aristo ile.
Não teve mais conversas fascinantes com Platão ou Aristóteles?
'Eflatun Dağlar'şiirini hatırlayın.
Falar sobre a "grandiosidade das montanhas púrpura".
Al yapraklar, eflatun dağlar... yeşil tarlalar.
Folhas vermelhas, montanhas púrpura, campos verdes.
İlginç, çünkü Eflatun'dan ilk duyduğumuzda bile mistikti dokuz bin yıldır denize batık haldeydi ve bu yüzden beraberinde büyük bir tarih ve geçmişle ilgili çağrıştırmalar getiriyor.
Não estarias aqui se o teu amo não confiasse em ti. É verdade. Mas e se eles não se importam que ouçamos tudo, porque depois de comer os simbiotes planeiam colocá-los dentro de nós?
Ve eflatun, ve leylak.
E o fúscia e a malva
Eflatun okuyarak dolaşan senin gibilerde var.
Como se tu lesses Platão.
Eflatun olsun.
Encarnada, amarela, verde, azul.
Eflatun dumanı az sonra yakıyoruz ve ışıma Moya'ya nüfüz etmeyecek.
Se acendermos o gás roxo muito cedo... a radiação não vai penetrar Moya.
İnci beyazı. Çok da güzel eflatun çizgileri var.
São branco pérola com uma linda tira violeta.
İçi dolu eflatun bir fil istediğimi düşünüyordum, pembe değil.
Eu queria um elefante roxo, e não um cor de rosa...
Eflatun ve Aristo için her zaman bir yer vardır.
Há sempre espaço para Platão e Aristóteles.
Kahverengi saçlı, eflatun T-shirtlü kahverengi pantolonlu, çorapları olmayan?
Cabelo castanho, camisola roxa, calças castanhas, botas?
İlkbaharda eflatun gibi kokuyor.
Cheira a clírios na primavera.
Eflatun'u Batı Avrupa'ya tanıttı.
Introduziu o pensamento platónico na Europa Ocidental.
Ortaçağlarda Eflatun, Avrupa'da hiç tanınmıyordu.
Platão era desconhecido na Europa, na Idade Média.
Arap dünyası Eflatun'u biliyordu.
O mundo árabe conhecia Platão.
Eflatun bundan...
O Platão não...
Eflatun mu?
Lilás?