English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ E ] / Ehm

Ehm translate Portuguese

76 parallel translation
Ehm, görmek...
Sabes...
Doktor istiyor, ehm... bilmem neye dayanarak...
Geneva Convention? Chama-se a Convenção de Genebra! - Cada vez está a ficar mais estúpido.
Su kesinlikle buraya ulaşmayacaktır, değil mi?
- A água nunca chegará aqui, chegará, ehm?
Ehm,... hayat orada bir ritim içinde geçiyor.
Os dias parecem ter um bom ritmo.
- Ve, ehm,... - Ve?
- E, um...
Sonra da şey vardı... ehm...
Depois entrou no...
Çok yazık size. Olağan şartlarda, orijinal ATH programı kısa süreli kullanımı için tasarlanmıştır. Ama şimdi Yıldız Filosu bir tam zamanlı doktor olarak çalışmak üzere tasarlanmış bir program istedi.
Em todo o caso, o programa EHM foi feito para uso em curto espaço de tempo, mas a Frota Estelar pediu que o programa possa ser usado a tempo inteiro.
Ve gösterişli bir dil kullanır.
E.. ehm... utiliza uma linguagem pomposa.
Ehm...
Hã...
Ehm, Dünyada bir zamanlar yamyamların olmasına alışkınız zaten.
Bom, tivemos canibais, na Terra.
Ehm, aslında, algılıyoruz, fakat bunu davranışları inceleyerek, birisini tanıyarak yapıyoruz.
Na verdade, detetamos, mas através da observação do comportamento, conhecendo alguém.
Tamam, peki... Ehm.
Ok, foi um...
Ehm, bu iş açılışını nasıl bulduğuna emin değilim, ama maalesef -
Não faço ideia como descobriu sobre este trabalho mas, infelizmente...
Ehm, diğer adayımız Isabella.
A nossa próxima candidata é Isabella.
Ehm, Kreiter.
Um... Kreiter.
Ehm, kocam, Tom, bunda biraz takıntılı olduğumu düşünüyor gibi... ama, biliyorsun, dünya değişiyor.
O meu marido, Tom, acha que ando um pouco obcecada com isto... mas, sabe, o mundo está a mudar.
- O Poncho'nun kız arkadaşı idi. Ve dışarda bir top ile oynarken bu vardı, ehm, ağaç yontucusu.
Era a namorada do Poncho e... estava lá fora a brincar com a bola, e havia uma gadanha de corte.
- Hayır, bu ehm - - ah, Hattie Mae Pierce.
- Não, esta é... - Hattie Mae Pierce.
- Burada, ehm-buralarda sörf yapacak güzel bir yer neresi?
Qual é... o melhor lugar para se surfar aqui?
- Aw. - Ehm Malcolm, bunlar neden yapılmış?
Malcolm, isto é feito de quê?
Pekala. Ehm -
Está bem... ora...
Ehm... Tamam, Tamam.
Um... muito bem, muito bem.
Ah, belki. Ehm, ama onu ona geri verdiğimi biliyorum.
Uh, talvez, mas eu sei que to devolvi!
ehm, Afedersin. bağışla.
Um, desculpe. Com licença.
Ehm, kemerimde - bir jilet var.
Tenho uma... tenho uma lâmina na minha cinta.
Ehm, iffetimi korumak için.
Para proteger a minha virtude.
Ehm, teşekürler.Benim yanımda yer aldığınız için teşekkür ederim.
Obrigado. Obrigado por me ter defendido.
İğrençsin!
Ehm... Hail! Não encontrámos.
- Ben söyleyebilir miyim?
- Ehm. posso?
Ehm! Natasha?
Natasha?
Hamileydim ve biri bana RU-486 verdi.
Ehm... estou grávida, e alguém me deu a RU-486.
- Aslında Jason'a bakıp gelene kadar kalabilir misin?
Na realidade... ehm... Se importaría ficar, so até tratar do Jason?
Seninle yatabilmesi için sekiz bira.
Ehm, digamos cerca de oito antes de ela te fazer a ti.
ve, ehm, o işlere ben bakmıyorum.
E eu não faço desses.
Ehm... bu işin içinde olmak istemiyorum, eve gitmek istiyorum.
Quero ir para casa. Não quero estar envolvida em nada... como isto.
Hey, hiç parmaklarının, ehm, ellerin için bacak gibi olduğunu düşünmüş müydün?
Ei, já pensaste como os teus dedos estão tipo, ligados à tua mão.
Ehm pardon.
Peço desculpa.
Ben, ehm. Yanlış konuştum.
Não era o que eu queria dizer.
Er, "içi kadar kara gövdesi, kollarıyla, " saklıyken o belalı atın karnında. " " Şimdi daha korkunç bir renge boyanmış
Ehm... " negras como seu intento, eram semelhantes à noite, quando jazia estendido no ominoso cavalo, agora mostra manchada sua cor assustadora e sombria com escura heráldica da cabeça aos pés.
Er... no.
Ehm... não.
Hayır, korkutmadın.
Não, tu não me assustaste. Ehm...
Şey...
Bem, ehm...
İftira falandır, fakat bir şikayet oldu okul binasına alkol getirdiğin söylendi.
Vai rezando, Mas houve uma denúncia sobre, ehm... acerca de ti por trazer álcool para dentro das instalações.
Ehm, hayır.
Não.
Hey, dün gece konusunda Ehm.
Sobre... ontem à noite foi...
Ehm, cinsel eğilimin benim sorunum değil.
Eu nem tão pouco toquei em ninguém em, Grenada. Bem, a tua orientação sexual não é problema meu.
Çayı şekerle içerim.
Ehm... ponho açucar no chá
Ehm, Korkarım bay Fuller konferans odasında toplantıda.
O Sr. Fuller está numa reunião importante e não estou autorizada a incomodá-lo.
Dave, herhangi birine... hapishane kontrol odasında reaktör olduğunu söyledin mi?
Ehm, estamos a ter um problema com as armas...
Ehm, ben avukatım!
- Eu sou advogado!
-...
Ehm, malta?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]