Ekmek translate Portuguese
4,166 parallel translation
Tam porsiyon kahvaltı, üç yumurta haşhaşlı çörek ve kızarmış ekmek, lütfen.
Quero um pequeno-almoço completo. Três ovos bolinhos de batata e tostas, por favor.
Tanrım, taze ekmek kokusu gibi bir şey yoktur, değil mi?
Meu Deus, não há nada como o cheirinho a pão fresco, pois não?
45 pizza, 45 sarımsaklı ekmek, 45 diyet kola 45 kızarmış tavuk ve 45 lahana salatası.
45 "pizzas margherita", 45 pães de alho 45 Colas Zero, 45 doses de frango e 45 saladas. Deve haver engano.
- Bu sabah tekrar gittim, yumurtalı ekmek hoşuma gitmişti.
Voltei esta manhã porque gostei das fatias douradas.
- Ekmek paramı kötü insanlarla tanışarak kazanıyorum.
- Faz parte do meu trabalho.
Evet Melda, günde bir ekmek yeter.
Melda, sim, um pão por dia é suficiente.
- Ekmek kızartıyorum.
Estou a fazer umas torradas.
Bugün neredeyse bir ekmek yedim, cidden.
Eu hoje comi uma carcaça inteira, a sério.
Ekmek ister misin Katniss?
Queres pão, Katniss?
İstatistiksel olarak doğacak yeni Spivet'in bir ekmek kızartma makinesinin reenkarnasyonu olma olasılığı çok daha fazla.
Por favor! Estatisticamente falando, há mais hipóteses de o próximo bebé Spivet ser a reencarnação de uma torradeira.
Tanklar, füzeler... Ekmek ve peynir gibi.
Tanques, mísseis, pão e manteiga.
Ne yani, geri dönüp çocukluğunla konuşarak yeniden ona kur yapma fikirleri mi ekmek istiyorsun?
Então o que tu queres é voltar, falares contigo, como criança e plantares a ideia para ficares com ela?
Kırk fırın ekmek yemen lazım.
Tens um longo caminho a percorrer.
Ekmek yok, ama biraz hindi salamı var.
Sem pão, com salame, um pouco de peru...
Ve küçük Ann'imin minik ağzına bir ekmek kırıntısı atmadan önce duamı bitirmemi beklemesini sağla.
e faz a minha pequena Anne esperar o fim da bênção antes de meter uma só miga de pão na boca.
Ve yine şükrederiz o buğday toprakta kendiliğinden yetişerek yiyeceğimiz ekmek olur ve yiyecek çok ekmeğimiz olur.
O que é nascido da terra com as mãos para que possamos comer pão, têm muita comida para comer.
Ekmek arası sardalya yaptım.
Comi sardinhas com torradas.
Ben de biraz ekmek çaldım.
Roubei algum pão.
Ekmek kızartıcı mı?
Uma tostadeira?
Ekmek kırdık kadınları ve kokaini paylaştık.
Partilhamos experiências. E mulheres e cocaína.
Durma. Ekmek ve su var.
Não pares.
Karılarım size ekmek verdi.
As minhas mulheres deram-vos pão.
- Ekmek, lütfen.
- Um, por favor.
- Ekmek de olsun mu?
Por favor.
Artık dostlarımı ekmek zorunda kalmıyorum.
Já não tenho de cancelar saídas com os meus amigos.
Carpe diem.Bu yavruları peynir ekmek gibi satacaksın.
Carpe diem. Estes meninos vendem-se sozinhos.
Oliver Twist. "Biraz daha ekmek, lütfen."
Oliver Twist. "Mais pão, por favor."
Ekmek isteyen teyzem bana kesin kızacak.
A tia que queria pão vai ficar tão zangada comigo.
Kutsal Cuma için bir ekmek ve şarap ayini.
Uma ceia do Senhor no Sábado de Aleluia.
Yarın, ekmek ve şarap ayini sırasında Lorenzo'yu zehirleyeceğiz. Başlarım Kardinal Orsini'nin sofu tereddütlerine.
Amanhã de manhã, envenenaremos o Lorenzo durante a comunhão, e castigaremos o Cardeal Orsini pelas hesitações devotas dele.
Sen fazladan ekmek ve iki kadeh şarap istedin. Bana 4 pound borçlusun.
Comeste mais um naan e dois copos de vinho tens de pagar mais quatro libras.
Pilav mı ekmek mi seçtiniz?
Comeram o arroz ou o naan?
Ben ekmek seçtim.
Eu comi o naan.
O ne be, sarımsaklı ekmek mi?
- O que é isso, pão de alho?
Ekmek bıçağı nerede?
Onde está a faca do pão?
Kim dilimlenmemiş ekmek alır ya?
Quem compra pão que seja preciso fatiar?
- Tereyağlı ekmek?
Queres pão com manteiga?
Sadece bir dilim ekmek ayarla, bende ayakkabılarımı bağlayacağım.
Faz-me apenas uma torrada, sim? Enquanto calço os meus sapatos.
- Ekmek?
- Pão?
Peynir ekmek gibi satıyor bu.
Este material vende como pão quente.
Eski Roma'da insanlara ekmek ve sirk verdiler.
Na Roma antiga, davam pão e circos às pessoas.
Eski Roma'da insanlara ekmek ve sirk verdiler.
Na Roma antiga, davam pão e circos.
Adamım, biraz daha yumurtalı ekmek ister misin?
Carl. Meu rapaz, queres mais torradas? - Sim.
Ekmek kabuğu soyulmuş olsun mu?
Sem casca?
Dünden kalma tavuk, iki gün öncesinden kalma sığır filetosu tam bayatlamamış ekmek ve iki kavanoz da son kullanma tarihi geçmek üzere olan mayonez getirdim.
Eu tenho pescoço e lombo de dois dias, dois pães parcialmente macios, e dois potes de maionese quase vencida.
Ekmek küfü projemde aldığım not yüzünden sanıyordum ama ikide bir özel olarak görüşmek için bahane arıyorlarmış.
Pensei que era por causa da minha nota no projecto, mas eles continuaram a criar desculpas para discutirem a sós.
Odasına kilitle, sadece su ve ekmek.
Fica em casa, a pão e água.
Evine ekmek götüresin diye sana yardım etmeye çalışıyorum ve sen bana kızıyor musun?
Vais ficar zangado comigo por tentar ajudar-te a pôr-te comida na mesa?
Ekmek paramızı çıkarmak için.
Só estamos a tentar desenrascar uma refeição.
- Ekmek parası.
Um homem tem de pôr comida na mesa.
"Ekmek yesinler."
Que comam croutons!