Engel translate Portuguese
7,961 parallel translation
Kendime engel olamadım.
Não me contive.
Evet, bu zor değil. Bize her zaman birşey engel olur.
No geral, a forma de financiamento é bastante confusa.
Eğer bir koalisyon kuruyorsa kritik sayıya ulaşmadan önce engel olmamız gerek.
Se ele está a preparar uma aliança, temos de impedi-lo, antes que atinja uma massa crítica.
O zaman sana engel olamam ama yardımcı da olmayacağım.
Então, não posso impedi-la, mas também não a irei ajudar.
Planı her neyse engel olduk.
Fosse qual fosse, impedimo-lo.
Evet, engel olmaya çalıştık ama siz beyler, mai taiları art arda devirdiniz.
Bem, nós tentamos fazer-vos parar, mas, vocês não paravam de pedir "Mai Tai's".
Niels'i kamuoyunun önüne koyamayacağım için de savaş propagandalarına engel olma şansım da yok.
E, sem o Niels para mostrar a todo o mundo... Não tenho forma de combater a propaganda de guerra que aí vem.
Ben de kavanozları kırmak için şampanya şişesini savurdum ama engel olmak için önüne atladı.
Apanhei a garrafa e balancei-a, para quebrar os potes, mas meteu-se à frente para protegê-los.
Hiçbir şey sana engel olamaz Jules, otobüs bile.
Nada te afasta por tanto tempo, Jules, nem mesmo um autocarro.
Nor, düşündüm de Joe burada olmadığına göre kaldığımız yerden devam etmemize bir engel yok.
Então, estava a pensar... já que o Joe não está aqui, não há nenhuma razão para não continuarmos onde ficámos.
Bir şeyler sana engel oluyor.
Algo está a prender-te.
Yakınlığa karşı olan görevimi yapmama engel oluyorsunuz.
Estás a impedir-me de fazer o meu dever para a irmandade.
- Görevimi yapmama engel oluyorsunuz.
- Estás a impedir-me de fazer o meu dever.
O tarz şeyler kubbe yok olduktan sonra yoluma engel olabilir.
Coisas como essas podem causar-me problemas, depois da Cúpula cair.
Oradan oraya zıplamana engel olmak istediler.
Para não andares a saltar por aí.
Daha seni yakalamamıza bile engel olamadın.
Nem sequer conseguiste impedir-nos de te capturar.
Eski hayatına dönmesine engel olma teşebbüsleriniz hoşa gitmeyen enerji transferi ile karşılaşacaktır.
Qualquer tentativa de impedi-la de voltar a sua vida antiga vai ser respondida com uma dolorosa transferência de energia.
Evi, bütün sokağı almamıza hiçbir engel yok.
Nada nos impede de comprar a casa e todo o quarteirão.
- Ben engel oldum.
Eu pedi-lhes para não o fazer.
Leydi Edith neden engel olmamış?
Porque Lady Edith não impediu?
Olmaz Daisy. Endişelerinin işine engel olmasına izin veremezsin.
Daisy, não deixe a preocupação impedi-la de trabalhar.
İnsanlığın kendini yok etmesi riskinden endişe duyuyorlar ve kendilerini feda ederek bu yok oluşa engel oluyorlar.
Preocupados com a Humanidade e a sua auto-extinção, antecipando a nossa aniquilação pelo próprio sacrifício deles.
Eğer orada olsaydım beni testlere tabi tutmak yerine bana güvenseydin buna engel olabilirdim.
Se lá estivesse... se tivesse confiado em mim, em vez de me ter submetido aos seus testes, eu podia ter impedido isto.
Bu başlamamıza engel olmamalı.
Isso não nos impede de começar.
Seni bıçaklamama engel oluyorlar.
Ajudam-me a não esfaquear-te.
Engel olabilirdim.
- Mas podia ter evitado isto.
Ve şimdi, sonraki hayatında mutluluğuna engel olan herkese kötü şans getirecek.
E, agora, trará azar àqueles que negaram a sua felicidade na outra vida.
Kim engel olacak buna, sen mi?
Quem vai impedir isso? Tu?
Çünkü anladım. Engel oluyor. Doğru.
- Eu percebo, atrapalha.
Grafik açısından kartuş konsollarında çalışmasına bir engel yok.
Graficamente, tem tudo para correr numa disquete.
Ne engel var ne de sınır.
Sem fronteira, nem limites.
Size kadar izin sürmemize engel olamadı.
Não o suficiente para a localizarmos até si.
Teğmen Wilt engel oldu.
A tenente pôs-se no caminho.
Hepsi öldü ve ben engel olmak için hiçbir şey yapmadım.
Eles desapareceram, e eu não fiz nada para o impedir.
Oğlumun katillerini bulabilirim. Böylece daha kaç kişinin öldürülmesine engel olabileceğimi Tanrı bilir.
Olhe, posso encontrar as pessoas que mataram o meu filho, e evitar a morte de Deus sabe quantos mais.
Buna engel olan her şey, ona hesap vermek zorunda kalacak.
Quem se opuser a essa indagação, terá de responder perante ele.
Ama bana söylemediğin bir şeyler olduğunu biliyorum ve o şey her neyse, senin doğruyu kabullenmene engel olan şey ona güvenmiyorum.
Mas sei que há uma coisa que não me estás a contar, e o que for que te impede de admitir a verdade. Não confio nisso.
Fakat bu orada ezilmene engel olmayacak.
mas isso não vai evitar que sejas esmagado aí dentro.
Asla ona engel olmak istemem. Larry de öyle.
Não gostava de ficar no caminho dela.
Ayrıca burada birkaç engel aşan tek kişi de sen değilsin.
E você não é a única aqui que quebrou algumas barreiras.
Neden bilmiyorum ama kendime engel olamıyorum.
Não sei porquê, não consigo controlar-me.
Engel olamadım.
Não consegui resistir.
Çok uzun zaman babamın kıçıma tekmeyi basmasını bekledi işte şimdi oldu, Ona engel oluyordum.
Ela já estava à espera há muito tempo que o meu pai morresse... E agora que morreu, estou no caminho dela.
Hayır, size engel olmak istemem.
Não, não me quero intrometer.
Önünüzdeki tek engel Calvin Barnes'tı.
- O único problema era o Calvin Barnes.
Kötülük ancak iyi insanlar engel olmazsa galip gelir.
O mal só triunfa quando bons homens nada fazem.
Telefonda da söylediğim gibi, geri dönmeme engel bir durum yok.
Como disse ao telefone, não há motivo para eu não regressar.
Ben engel olursam gidemez.
Não se eu o conseguir evitar.
Teğmen Wilt engel oldu.
A tenente Wilt pôs-se no caminho.
DIA mı engel oldu?
DID?
- Nasıl engel olacağız?
- Como é que o detemos?