Estar translate Portuguese
159,860 parallel translation
Burada olmaman gerek Monty.
Não devias estar aqui, Monty.
Hiçbirimiz burada olmamalıyız.
Nenhum de nós devia estar aqui.
Sen de iyi olacaksın.
Também vais estar.
O kapı bugün kapandığında diğer tarafta olmam gerek.
Quando aquela porta fechar hoje preciso de estar do outro lado.
Ölmek için hizaya girmemiz gerekmez.
Não nos devíamos estar a alinhar para morrer.
Yaşama hakkımızı almak için savaşıyor olmamız gerek.
Devíamos estar a lutar pelo nosso direito de viver.
Ciddi olamazsın.
Não podes estar a falar a sério.
Yalan söylemeyeceğim, önümüzdeki 5 yıl kolay olmayacak, dışarıda olmak isteyeceğimiz günler olacak.
Não vos vou mentir. Os próximos cinco anos não serão fáceis. Haverá dias em que desejaremos estar lá fora.
Halka ilk bakışımızı yapmalıyız tam da... şimdi.
Devemos estar quase a ver o anel. Deve aparecer agora.
Boşver.
Deixa estar.
Bak, baban burada senin sahte odanda.
Olha, é o teu papá, na tua sala de estar falsa.
Odasının penceresini açabileceği bir yer. Ve güneşi görebileceği.
Ela tem de poder abrir as janelas da sala de estar e ver o Sol.
Muhtemelen yasaldır, ama ülkede bulunma nedenini doğrulayana kadar izlemeye değer.
É provável que esteja legal, mas vale a pena localizá-lo e verificar o motivo para estar no país.
Eminim oradan ayrılmışlardır.
- Já devem estar em movimento.
Eminim ki, ikimizin ne tür bir iş yürüttüğümüzü öğrenmek için can atıyordur.
Ela deve estar ansiosa por saber que negócios temos feito os dois.
Beyaz Sarayda mı, yoksa köpek kulübesinde mi olmayı tercih edersin.
Preferes estar na Casa Branca ou na casota do cão?
Böyle bir insanla birlikte olamam.
Não posso estar com uma pessoa assim.
Söylemen gerekenleri söyleyene kadar da burada olmayacak.
E não vais estar aqui até dizeres o que precisas de dizer.
Ve senin için burada olacağım.
E eu vou estar aqui para ti.
Orada olup kordonu kesmesi gerek. Annesi baygın olacak.
Ele devia cortar o cordão umbilical, e eu vou estar inconsciente.
Ameliyathaneye giremez.
Ele não pode lá estar.
- Burada olmam gerek.
- Preciso de estar aqui.
Bu savaşa girmek istemezsin Dr. Minnick.
Não devia estar a ter esta briga, Dr.ª Minnick.
Annesi şu anda- -
E a mãe pode já estar...
Belki de hala işlemleri devam ediyordur.
- Podem estar a processar?
Burada olmana sevindim.
Estou tão feliz por estar cá.
Maggie bu kadar kaba davrandığı için özür dilerim.
Sinto muito pela Maggie estar a ser tão indelicada. Indelicada?
Muhtemelen Karev de öyle olacaktır. Karev mi?
- O Karev também deve estar.
Burada olmak istiyorum olacağım ama- -
E quero estar aqui. Estarei, mas...
Ben de ameliyatta olacağım.
Mas eu vou estar lá.
İstediğim için burada bulunabilirim.
Eu posso estar aqui como eu quiser.
O trokarı herhangi biri tutuyor olabilirdi. Onlar da fark edemezlerdi.
Qualquer um podia estar a operar aquele acesso, e não teria percebido.
Bütün gece yatağımda bebekler gibi uyuduktan sonra yorgunmuş gibi davranma.
Não podes estar cansada quando dormiste na minha cama.
O benim de çocuğum. Burada olmaya hakkım var.
Ele também é meu filho, eu tenho o direito de estar aqui.
Kanunen yetkin duruma gelebilmesi için iyice ayılması gerek.
Ela teria de estar acordada para conseguir compreender.
Ben olsam yaşadığı için mutlu olurdum.
Eu estaria feliz só por ela estar viva.
- April. Bir ünvan onu hak eden insan kadar değerlidir.
April, é preciso estar ao nível do cargo conquistado.
Belki de yetki sahibi olmak hoşuna gitmiştir.
Ou talvez gostes de estar no comando.
Geri dönmek güzel, değil mi?
- É bom estar de volta, não?
Sürekli aynı şeyi söylüyor olabilirim ama "Merhaba Owen" diyerek başlayabilirsin.
Devo estar a exagerar, mas podias começar com "Olá, Owen".
Beni dinle daha bugün karar verdik. Zaten yapmamam gerekiyordu.
Acabei de marcar, e provavelmente não devia estar a fazer isto,
Benimle evlenmek istedin mi?
Queres estar casada comigo?
Bugün buraya gelmen bile gerekmiyordu.
Nem devias estar aqui hoje, vamos.
Muhtemelen buna sıkı sıkıya tutunuyorsun.
Deves estar a fazer muita pressão.
Sizin bugünkü görev için hazırlanmanız gerekmiyor mu?
Não deviam estar prontos para o trabalho de hoje?
90 dakika içinde ısınmak zorunda kalacak.
Ele tem de estar aquecido daqui a 90 minutos.
40cc'lik 9-10 derece arası soğuk alıyorum.
Estou a preparar 40ml de água gelada. Deve estar a cerca de 8ºC a 10ºC.
- Hakikaten korkmuş olmalısın.
- Deves estar apavorada.
Şimdiye kadar yola çıkmış olmalı.
- Deve estar a caminho.
Bryan bebek için yanımda olabilir mi?
Mas o Brian pode lá estar?
Buralarda bir yerde olmalı.
Tem de estar em algum lugar.