Evlâtlık translate Portuguese
57 parallel translation
Doktor, on beş yaşındayken aileme, evlâtlık olduklarını söylemem gerekti.
Depois, aos 15 anos, tive de dizer aos meus pais que eram adoptados.
Evlâtlık bir Bundy olabilir miyim diye soracaktım onlara.
Queria perguntar-lhes se posso ser um Bundy adoptado.
Olduğu zaman da, evlâtlık verdirirdi.
Quando acontecia ele cuidava para que fosse adotado.
Peki ya evlâtlık vermek istemezsen?
E se a mãe não quisesse isso?
Çocukları evlâtlık ver.
Manda as gaiatas para adopção.
Eskiden evlâtlık ajansında çalışırdı.
Trabalhava na agência de adopção.
Bebeğini evlâtlık verdiğinden bir kaç hafta kadar sonra ajansa gelmişti.
Ela voltou à agência algumas semanas após ter dado o bebé.
Özellikle de, çocuğunu evlâtlık verdiği için suçluluk duyan bir anne ise.
Sobretudo uma mãe que se sente culpada por ter abandonado a filha.
Evlâtlık ajansında çalışan birisi tarafından dolandırıldı.
Foi enganada pela mulher que trabalhou na agência de adopção.
Evlâtlık ajansındayken bunun çok iyi bir fikir gibi geldiğini biliyorum, tamam mı?
Eu sei que pareceu uma boa ideia na agência de adopções, está bem?
Evlâtlık olarak alan ailenin, onu hiçbir sebep göstermeksizin karantinaya geri verdikleri yazılı.
Diz aqui que os pais adotivos, a devolveram à quarentena, sem dar uma explicação.
Evlâtlık olarak alan ailenin, onu hiçbir sebep göstermeksizin karantinaya geri verdikleri yazılı.
Diz aqui que os pais adoptivos a levaram para a quarentena, sem razão.
En azından, evlâtlık verilip verilmediğini söyleyebilir misiniz bana?
Pode, pelo menos, dizer-me se foi adoptada ou não?
Yani benden evlâtlık olup olmadığınızı öğrenmemi istiyorsunuz.
Então, está a dizer que quer que eu descubra se é adoptado ou não.
Evlâtlık verilmeyi bile istemiyordu.
- Ele nem quer ser adoptado.
Kendi öz çocuğumu evlâtlık verdim.
Tive uma filha que tive que dar para adopção.
Evlâtlık verilmenin ne demek olduğunu bilmiyorsun.
Confia em mim, não tens ideia do que é ser adoptado.
Sen de evlâtlık verilmemenin ne demek olduğunu bilmiyorsun!
Não tens ideia do que é não ser adoptada.
- Tahmin et, seni lânet evlâtlık.
- Sabes que mais? És um cabrão adoptado.
- Ben evlâtlık değilim.
- Não sou nada!
Ben evlâtlık değilim.
Não sou adoptado!
Evlâtlık.
Adoptado, claro.
- O evlâtlık değil Paulie.
- Ela não foi adoptada, Paulie.
Küçük bir kız evlâtlık edinmişti.
Ele acabara de adoptar uma menina.
Geçen haftaki seansımızdan sonra Luke ve ben Oliver'ı yemeğe götürdük ve bizden istediğin gibi evlâtlık alma konusuyla ilgili her şeyi ona açıkladık. Ve hemen aramızdaki bulutlar kalktı.
Após da última sessão, o Luke e eu levámos o Oliver a jantar e explicámos tudo sobre a adopção, tal como nos disse, e tudo se tornou imediatamente mais fácil.
Geçen hafta bana annenlerin evlâtlık bir bebek almayı plânladıklarından bahsettiğini hatırlıyorum
Lembras-te de me contares a semana passada que os teus pais pensaram em adoptar um bebé?
Evlâtlık alma konusunda anlayamadığın bir şey var mı?
Há ainda alguma coisa no processo de adopção que não entendas?
Bana da evlâtlık olduğumu söyleyeceklerini sandım.
Pensei que me iam dizer que também sou adoptado.
"Senin annen çok zayıf ve güzel, sen evlâtlık olmalısın."
"A tua mãe é tão magrinha e bonita, deves ser adoptado.".
Keşke evlâtlık olsaydım.
Quem me dera ser adoptado.
Belki de evlâtlık vermeliyim.
Se calhar, devia dá-lo para adopção.
Alexa ve ben bu aralar, evlâtlık edinmeye çalışıyoruz.
Eu e a Alexa estamos a discutir a custódia do nosso filho.
Seni kızıl kafalı evlâtlık seni.
Seu enteado ruivo.
Evlâtlık olabilirsin. Kapıya bırakılmış olabilirsin. Asla bilemezsin.
Podes ter sido adoptado, ou abandonado à porta, sabe-se lá.
Evlâtlık mısın sen?
Foste adoptado?
En azından evlâtlık olmadığını öğrendik.
Bem, pelo menos sabemos que não és adoptada.
İçinde bir bölümde, adam evlâtlık aldığı oğlunu fındık yağı fıçısında boğarak öldürüyor.
Boyle. Tem uma parte onde um homem mata o filho adoptivo afogando-o num tanque de manteiga de noz de macadâmia.
Devletin evlâtlık bakım maaşı kıt kanaat geçinmelerine yardımcı olmuş.
Podia faltar dinheiro. O sistema de adopção estadual pode ter ajudado com as despesas.
Clark Jennifer Brooks tek evlâtlık çocuğu değildi.
Ainda não. Clark não era o único filho adoptivo de Jennifer.
Annem evlâtlık vermiş.
A minha mãe colocou para adopção.
Evlâtlık edinmiş bir babayım.
Sou o pai adoptivo.
Gelecek hafta sonu evlâtlık fuarımız var.
Há a feira de adopção no mesmo dia.
Ve bir kere o çocuklardan biri oldun mu bir daha asla evlâtlık verilemezsin.
E se te tornares num desses miúdos nunca mais és adoptado.
Bizde evlâtlık sistemine girdik.
Por isso fomos para o sistema de adopção.
Kardeşi ve o üç yaşına basmadan hemen önce evlâtlık edinilmesi için verilmiş.
Ele foi entregue para adopção pouco antes dele e do irmão fazerem 3 anos de idade.
Evlâtlık verdiği oğluyum.
Sou aquele que ela entregou para adopção.
Ama evlâtlık verme sabahında, ben...
Mas, na manhã da adopção, eu...
IUI, IVF, kıçıma yediğim iğneler, evlâtlık edinme memurları her ay başka bir başarısızlık yani.
Cinco anos! IUI, IVF, injecções no rabo, agências de adopção, apenas um mês de coração partido após o outro.
Bir İsviçre peyniri ve altı evlâtlık çocukla yaşamak.
! A juventude perdida!
Evlâtlık olabilirdim.
- Posso ser adoptado.
Evlâtlık olduğumu söylediğiniz zamanki.
Quando me disseram que eu era adoptado.