Eşkıya translate Portuguese
173 parallel translation
Bir Sakson eşkıya güzellikten ya da hanımlardan ne anlar?
Que pode um ladrão saxão saber de encanto? Ou de damas?
Eşkıya mı?
Ladrão?
Seni eşkıya!
Seu brutamontes!
Babana bir eşkıya çaldığını söyledim... Ve kaçağı yakalayıp hayatımı kurtardı.
Contei ao pai como você acabou com o bandido... alcançou a diligência e me salvou a vida.
Fakat bu durumdan bütün Boxerların eşkıya olduğu sonucu çıkarılmasın.
Mas não deve concluir que todos os Boxers são bandidos.
Eşkıya Jack Fitch bu yolda görülmüş.
Jack Fitch, um ladrão foi visto nesta estrada.
Korsika'ya eşkıya aramaya gelmişti.
Veio para a Córsega á procura de bandidos.
Eşkıya benden 5 milyon aldı.
O bandido! O bandido roubou-me cinco milhões!
Sadece birkaç eşkıya.
Apenas uns bandidos nojentos.
Eşkıya? O kadar karlı bir şey değil.
Nada tão remunerador.
Bu vahşetin ardında, Rif Berberilerin şefi ve eşkıya başı Mulay el-Resuli var
O acto de uma criminalidade bárbara teria sido perpetrado por el-Raisuli... xerife dos Riffian e o último dos piratas berberes.
Ama eşkıya ve suçlu da.
Mas é também um bandido e um criminoso.
Ata binmeyi silah atmayı gırtlak kesmeyi ve eşkıya olmayı öğretecekler.
Ensinar-nos a cavalgar a disparar a cortar a cabeça aos homens e a ser bandidos.
- Eşkıya olan sensin!
- Como posso ser eu, você é o bandido.
Köle, eşkıya, savaşçı ve kavgacıyız.
- Todos. Ladrões, bandidos, guerreiros e lutadores.
Onlar eşkıya.
São bandidos.
Cesur bir eşkıya olursunuz, böylelikle bütün faturalarınızı ödeyebilirsiniz, üstelik, herkes sizinle yatmak ister.
Torna-se num violento assaltante, poderá pagar todas as suas contas, e além disso, toda a gente quererá dormir consigo.
Ele geçirilemeyen'Gölge'hakkındaki kupürleri, eşkıya albümüne koymak üzere kesiyordun, değil mi?
Tens andado a cortar os recortes sobre o Sombra para pores no teu álbum do assaltante, não tens?
Eşkıya olmuyorsunuz, değil mi?
Não se vai tornar num assaltante, pois não? Não.
- Eşkıya, bende de bir mücevher var.
- Assaltante, eu também tenho uma jóia.
Zannımca, sizin nakdi alıp, benim de sümüklü mendili almam, tam bir eşkıya tarzı olurdu.
Em conversa de assaltante : O Sr. fica com o dinheiro, eu com a miúda marota.
- Bir eşkıya olduğu ortaya çıkmış.
- Parece que ela era uma assaltante.
- Yazmıyor. Eşkıya oldukları yazıyor.
Só lhes chamam salteadores.
Bir grup eşkıya, tabancayla ateş ediyor. Hayır. Bu bir amatör işi, dostum.
Um bando de rufias, um tiro de revólver à queima roupa...
"Eşkıya paramızı aldı, verginizi ödeyemeyiz."
"Não podemos repor o que os salteadores levam."
Neden herkes bana eşkıya muamelesi yapıyor.
Eu sei que o meu avô não fugiu com o ouro.
Size ekmek yerine çörek sözü verildi. Efendi olma sırası sizde denildi. Sizi Uluslararası denen o eşkıya sürüsü yönlendirdi.
Prometeram-vos mais manteiga que pão, disseram-vos que agora sereis amos, enrolaram-vos com essa internacional, esse exército de bandidos que pensam em destruir a sociedade.
Politikacılar sadece eşkıya ve suçlulardan ibarettir.
Os políticos não passam de bandidos e criminosos.
Ya bir sendikacıdır ya polistir ya da bir eşkıyadır! Ya da ipsiz sapsız serserinin biridir!
Um sindicalista, um policia ou um bandido.
Hem hırsızsınız hem eşkıya!
Pior ainda! - São dadores!
Herhalde Strozzi kendine bir eşkıya daha tuttu.
Parece que o Strozzi contratou mais um vagabundo.
Orası eşkıya yuvası.
É território de bandidos.
Yeteneklerin bir eşkıya olarak boşa harcanıyor.
Os teus talentos são desperdiçados como bandido.
Evet, ama Rabban olacak kafasız eşkıya öyle zalim davranıyor ki... onunla asla birlik olmazlar.
Sim, mas brutalizados por aquele rufia sem cérebro do Rabban. Nunca se juntariam a ele.
Efendim, bu eşkıya çalılarda saklanıyordu.
Senhor, este bandoleiro estava escondido nos arbustos...
Haydut yada eşkıya değil.
Ele não é nem um bandido nem um assassino.
Lipka'nın bir serseri ve eşkıya olacağını göz önünde bulundurun.
Você se dá conta que Lipka vai se tornar um pária e um bandido.
Amerika'ya Eşkıya Hayatı'nı ben getirmedim.
Não trouxe a Vida de Bandido para a América.
Eşkıya Hayatı'nı ben yaratmadım.
Não criei a Vida de Bandido.
- "Yaşasın Eşkıya Hayatı!"
- Digam bem alto : - "Força Vida de Bandido, força."
- Yaşasın Eşkıya Hayatı!
- Força Vida de Bandido, força.
Bütün ülkedeki siyah erkeklere "Eşkıya Hayatı" denilen bu yeni fikirden bahsetmem gerekiyordu bu, yeni bir çeşit Siyah Güç.
Foi fixe. Falei com jovens negros de todo o país sobre esta nova ideia chamada "Vida de Bandido" que é um novo tipo de Poder Negro.
"Eşkıya Hayatı" derken bu hayatı kast ediyorum, çünkü beyazlar bizi eşkıya olarak görüyor.
Quando digo : "Vida de Bandido", digo isso, porque os brancos nos vêm como bandidos.
Kendinizi ne olarak düşünürseniz düşünün, o herifler için biz birer eşkıya ve zencoyuz!
Se és a porra que pensas que és, nós somos bandidos e pretos para esses sacanas!
Bu işi halledene kadar eşkıya ve zenco kalacağız.
Somos bandidos e pretos até mudarmos esta cena.
Genç siyah erkekler Eşkıya Hayatı'yla özdeşleşiyor, ama bunu idare edemedim.
Os jovens negros identificam-se com a Vida de Bandido, mas eu não.
Eşkıya Hayatı.
- Nem pensar. Vida de Bandido.
- Efendim? - Eşkıya Hayatı.
Desculpe?
Ve Eşkıya Hayatı planına ömrümü adayacağım.
E dedicarei a minha vida toda a este plano meu para a Vida de Bandido.
1993'te böyle yaşıyoruz. Eşkıya Hayatı.
É assim que estamos em noventa e três.
- Ne oldu? - Eşkıya Hayatı.
- O que aconteceu?