Falan translate Portuguese
52,109 parallel translation
Ben başkan falan değilim!
Eu não sou o Presidente!
Yaylım ateşi ve karşı saldırı falan olmayacak.
Não haverá disparos nem contra-ataque.
Benden farklı bir cevap falan mı bekliyordu?
Que iria ter de mim uma resposta diferente?
Yani cinayetleri, savaşları falan. Buna ihtiyacın varmış.
do combate, das mortes e assim e que precisas disso.
Kara bulut falan yok.
Não há mal-entendidos para esclarecer.
Telefon görüşmesi falan yapmayacaksın kıçını rahat ettir yeter.
Não vais fazer telefonema nenhum. Põe-te confortável.
Bir an şey diye düşündüm, eee, tırstın falan.
Já achava que ias desistir.
Açıkçası, üç kere falan ama, aman kim sayıyor ki zaten, değil mi?
Foram só três, mas quem está a contar?
Bak, pay falan istemiyorum.
Eu não ficarei com uma parte.
Bana bu şekilde gelmen, tamam mı? Bana yanlış yaptığımı söylemen kontolden çıktığımı falan haklıydın.
E tu teres-me dito que estava fora de mim, descontrolado...
Kız falan yok ki. - Orospu çocuğu!
Não existe rapariga nenhuma.
Peki Poe, imza falan atmam gerekiyor mu?
Então, Poe, tenho de assinar para ficar com eles?
Kıyıya yeterince adam çıkartabilirsek... Mesela üç katını falan.
Se pudermos juntar homens suficientes na costa, três vezes esse número, mais ou menos...
Dinle, kötü adam gibi başlıyor, ona biraz hassasiyet falan katarım ki - pisliğin teki gibi gözükmesin.
Ele começa por ser o mau da fita, mas acho que lhe posso dar uma certa vulnerabilidade para ele não ser reles demais.
Bu filmi on kere falan izledim.
Vi este filme umas dez vezes.
Yani toplantı falan yoktu.
Então não há reunião.
Küresel isinmayi falan çözüyor olmasi lazim.
Ela devia estar a solucionar algo como o aquecimento global.
Çiçek falan da göndereyim deme.
E não mandes flores.
Stajyerleri yanımda tutmak için yaptığım her bok delice para harcayıp onlara iyi vakit geçirtmek falan hiçbiri sende işe yaramayacak.
O que faço para conquistar os estagiários, dinheiro, diversão, nada funciona contigo.
Hizmetinde falan değilim Chuck. "Hamilton" dan alıntı yapıyordum.
Não estou às tuas ordens, só citei Hamilton.
Kahraman falan değilsin, değil mi?
Não és um mártir, pois não?
Aslında düşündüm Maggie'nin öldüğünü biliyordun Bodrum katında falan var.
Pensei até que sabias que a Maggie estava morta e emparedada no nosso porão ou algo assim.
Belki sadece deniyor Gösteriş yapmak falan gibi.
Talvez só queira mostrar-se ou algo assim.
- 3 yıl falan mı? - 4.
Quatro.
Tanrım seni bir asırdır falan görmedim.
Meu Deus, não te vejo há séculos!
Gloria, sana saygım var falan da bu işten sıyrılmak için artık çok geç.
Gloria, com todo o respeito, "tarde de mais" já passou à história.
Yangın falan gibi?
Um incêndio ou algo assim?
Bakın, yangın falan yok.
Escutem. Não há nenhum incêndio.
Bir kablo falan kesemez miyiz?
Não podemos cortar uns fios?
Seks yapmaya falan geldiysen yapabilirsin ama ben de burada durup yüksek sesle Rilke okuyacağım, Almanca.
Se vens aqui para ter sexo, podes fazê-lo, mas vou estar aqui a ler Rilke em voz alta em alemão.
Gardiyanları falan rehin aldık.
Os guardas são nossos reféns.
Hap falan içmeyeceksin.
Não vais tomar nenhum comprimido.
Ama hashtag'li ve bağlantılı bir tweet atarsanız Facebook'ta, Instagram'da falan da çıkar.
Mas se o publicarem no Twitter, com hashtag e hiperligação, aparecerá no Facebook, no Instagram, entre outros.
Yoklama falan yok.
Não haverá contagem.
Yani senden isteyerek ayrıldığı falan yok. Kolun neden bu kadar ağır?
E não é como se ela te tivesse deixado ou algo assim.
Belki birileri mitoloji ve hurafeler hakkında bir ödev hazırlıyordur ya da yüz tane ödev falan.
Talvez alguém esteja a escrever um trabalho sobre mitologia e superstição. Ou, tipo, centenas de trabalhos.
Birdenbire doluştular, 50 tane falan vardı.
Elas entraram durante o segundo periodo, umas cinquenta.
Paris 2000 yıldır falan aynı yerde.
- E eu preciso de Paris. Paris tem estado cá por 2000 anos.
Çocukken beşikten falan mı düştün?
- Bateste com a cabeça no berço?
Ortada dava falan yok efendim.
Não há caso senhor.
Amını sattığına dair kanıtları var. Amcık sert seviyor, yeminli ifadeler falan.
E as provas queimam...
Kötü falan değil!
Não é feio!
O benim oğlum, hırsız falan değil.
Ele é meu filho, não é ladrão.
Bu bir çeşit iş görüşmesi falan mı?
Esperem. Isto é algum tipo de entrevista de emprego?
Çünkü gizemli uçuşları falan takdir ediyorum ancak sizi o kadar zaman kaybından ve birçok beladan kurtarabilirdim.
Porque, aprecio os voos misteriosos e tudo o mais, mas poderia ter economizado muito tempo e problemas.
- Bilmem, bir buçuk sene önce falan.
Não sei, há um ano e meio.
Altyazılardan nefret ediyorum. "Okumaya mı geldik izlemeye mi?" falan oluyorum.
Detesto legendas. Estou a ver ou a ler?
Tavuklar falan var.
E têm galinhas.
Faul falan yoktu.
Não foi falta.
O yüzden yiyince mumlar dişlerime yapıştı ve dişlerimi fırçalamadığım için mumlar bir hafta falan dişlerimde kalmıştı. - Lloyd? - Evet?
O quê?
- İki kez falan görüşmüştünüz.
- Viste-a duas vezes.