English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ F ] / Fara

Fara translate Portuguese

7,927 parallel translation
Babam derdi ki "Burası kocaman bir sahne ve herkes kendi rolünü burada oynar."
O meu pai dizia : "Constrói um grande palco e quem entrar fará o seu papel."
- Tabii eğer Benny çalındığını söylerse eğer beni sorumlu tutarsa ki bunu asla yapmaz.
Claro, se o Benny disser que foi roubado, se apresentar queixa, mas não fará isso.
Yapacağını sanmıyorum ama ben de onunla birlikte gidiyorum.
Não creio que ele o fará, mas vou com ele.
Sadece takip cihazıyla hareket edelim.
O rastreador fará o trabalho.
Kendisi bunu yapan ikinci Başsavcı... Diğeri...
Isto fará dela o segundo Advogado-Geral a candidatar-se à Presidência, o outro tendo sido William Howard Taft, em 1908.
Gel, paralı asker. Bakalım halatın bıçağıma karşı ne yapacak.
- Vem, Mercenário, vamos ver o que a minha faca fará a essa tua bonita corda.
Sana sırtını çevirdi, tıpkı bize de yapacağı gibi.
Ele virou-lhe as costas como fará connosco.
Koruyacağını biliyorum.
Sei que Ele o fará.
Ve de hep seveceksin.
E sempre o fará.
- Benim tüm o şeyleri, o yapacak. O yapacak.
Todas as coisas que nunca pude fazer, ela fará... ela fará.
Nasıl muayene edeceksiniz peki?
Então, como fará a recolha da cultura?
Aramızda bir Showalter bulunması, başka hanımların da bize katılmasında çok yardımcı olacaktır.
Ter uma Showalter entre nós fará maravilhas a atrair as outras senhoras.
Söylediğini yapacaksın.
Fará como lhe disseram.
Everett, benimle iş birliği yapmak istiyorsan kıskançlık, hırs ve çabanın onda biri kadar bile işine yaramaz.
Everett, se queres colaborar comigo, a inveja não fará um décimo do que a ambição e o esforço conseguirão.
Sevgilinin yokluğu kalbe heyecan verirmiş. Biraz ruj da kalbe heyecan katar.
A ausência pode fazer aumentar o carinho, mas um pouco de batom fará o coração bater mais depressa.
Bu ateşini yükseltecektir.
Isto fará a febre aumentar.
Tamam, bir bakmaktan zarar gelmez.
- Está bem, não fará mal dar uma olhadela.
Onlar... evde kalabilirler.
Isso ele fará. Eles podem ficar na casa.
Şimdi ne yapacaksın?
- O que fará agora?
Bu ilk sefer bir şirketin sokaklardan Wall Street'e geçişi olacak. Eğer başarılı olursa da tarihe geçecek.
Seria a primeira vez que uma empresa iria da rua para Wall Street e, sendo bem-sucedida, fará história.
Onu sen yaptın ve halka açıklanacak.
Fizeste essa associação, e o público também fará.
Gücümüzü göstermek için filomuzu yeniden düzenlemek zorundayız. Ancak bu, durumu daha da kötüleştirir.
Teremos que redistribuir a nossa frota para mostrar força e isso fará uma má situação ficar pior.
Bunu hepimiz biliyoruz, ama hiç kimse Tanrı'nın insanların dualarına cevap verme konusunda bir b.k yapmadığını söylemiyor.
Todos nós sabemos, mas ninguém diz que G-dash-D não fará um G-dash-D-coisa marada para responder às preces de alguém.
Patlatacağını söyledi.
Ela diz que fará o trabalho.
Ki sana söylemek üzere olduğum şey çok daha tuhaf olacak.
O que fará o que vou dizer ainda mais constrangedor.
Söyleyeceğin veya yapacağın hiçbir şey fikrimi değiştiremez.
Nada do que disseres me fará mudar de ideias.
- Acele etsek iyi olacak dostum.
É melhor isso fazer sentido rápido, amigo. Fará.
Bir ısırık tüm bunları götürürdü.
Uma trinca fará com que tudo desapareça.
Önemi yok.
Não fará diferença.
İstediğine inan, ama benim bildiğim şey istediğini almak için ne gerekiyorsa yapacağı.
Classifique-o como quiser, mas, eis aquilo que sei... Sem sombra de dúvida, fará tudo aquilo que for necessário para obter aquilo que pretende.
- Wes. Başına ne geldiğini, ona ne olduğunu, onun ne yaptığını, ya da ne yapacağını bilmiyoruz
Não sabemos aquilo porque ele passou, aquilo que lhe aconteceu, o que aquela "coisa" lhe fez, aquilo que ele fará.
But if this thing is what you say it is, kurşun geçirmez yelek giymek bile bir fark yaratmaz.
Mas, se esta "coisa" é aquilo que dizes ser... então utilizar um colete não fará qualquer diferença.
Gelen herkesi mutlu edersin.
- Fará o pessoal sentir-se bem.
Eski nişanlım derdi ki, " O hiç bir zaman özel bir şey yapmayacak.
" Ele nunca fará nada de especial.
Empire'ı iyi yerlere getirecek.
Ela fará bem para a Empire.
Asıl soru, peki sen?
Resta saber se você fará o mesmo.
Bir işe yarar mı bilmiyorum ama yaramalı. Çünkü daha iyi bir dünyayı hak ediyoruz.
Não sei se fará alguma diferença, mas devia porque merecemos um mundo melhor.
Bu sizi uç yırtıcı yapıyor.
Fará de si o maior predador.
Beni yedikten sonra ne yapacaksın?
O que fará depois de me comer?
Bir mermide yavaşlatır.
Também uma bala o fará.
Çünkü suçlu bulunursan mağdurun annesi, senin infazın için elinden ne gelebilirse yapacak.
Porque se fores condenado, a mãe daquela vítima, ela fará o impossível para que sejas executado.
- Ya da ona bir anlaşma verecekler. - Tom ve ben,
- Ou fará um acordo.
Tony yaptıklarının yanlış olduğunu kabul edecek ve bir itiraf yapacak.
O Tony irá reconhecer que aquilo que fez foi errado e fará uma confissão.
"Kuzu, hükmünü ve savaşını doğrulukta verir."
"Na justiça, o Cordeiro julgará e fará guerra".
Daha az tereddüdü olması için ne yapmak gerek?
O que o fará menos hesitante?
Hayır, almayacaklar efendim.
Não, não o fará, senhor.
Sana sert bir şekilde vurursam, düşersin bu da beni ölü bir adam yapar.
Se vos bater, caireis, o que fará de mim um homem morto.
- Süper. Yukarıdaki büyük patrona iyi gözükmek için ne olursa.
Nada me fará parecer melhor para o homem lá em cima.
İnsanlarımızı korumak için ne gerekiyorsa yapacaktır.
Ela fará tudo o que for preciso para proteger o nosso povo.
Size zarar gelmeyecek.
Ninguém lhe fará mal, agora.
John iblisi çıkaramazsa her şey bununla hallolacak.
Se o John não puder exorcizar-se... isto com certeza fará o serviço.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]