Fetüs translate Portuguese
153 parallel translation
Onu fetüs korkutma odasına alın.
Leve-a para a sala assusta-fetos.
Fetüs daha yüksek bir sakatlık ve zeka geriliği riski taşıyor.
O Feto corre maiores riscos de sofrer deficiências mentais e deformidades.
Güçlü olan fetüs diğerini emer ve tek çocuk olarak doğar.
O feto mais forte absorve o mais fraco e nasce como filho único.
Senin durumunda fetüs tamamen emilmemişti ve ameliyatla çıkartıldı.
No teu caso, o feto não foi completamente absorvido... e teve que ser removido cirurgicamente.
Sanırım emilen fetüs bir araçtı ya da çalınmış bir vücut.
Acho que o feto absorvido era, meramente, um invólucro, um corpo roubado, se preferires.
Fetüs biçimindeydiler.
Tinham a forma de fetos.
Çünkü bitki mi hayvan mı olduğunu tanımlayamadık sadece bir çeşit çift dokulu melez. Bazı tek hücreleri, fetüs bovin serumu içeren ortama koydum ve hücreler bölünmeye başladı.
Como não conseguimos identificar se era planta ou animal, apenas sabíamos que era um tipo de híbrido quimérico, pus algumas das células num meio contendo plasma fetal bovino.
Fetüs rahimden atılmış.
O feto foi expulso do útero.
Fetüs ekranı, bebek ısıtıcı.
Kit de parto, monitor fetal e estufa.
Ancak gelişme sürecinde, fetüs, testestorana direnmiş ve... ... dış cinsel organları dişi olarak gelişmiş.
Durante o desenvolvimento, o tecido fetal resistiu à testosterona e os genitais externos desenvolveram-se como femininos.
# Ufak fetüs, orada mısın?
Está aí, fetozinho?
Bu şeyin bir fetüs olduğunu söylediğini düşünmüştüm.
Pensei que você tinha dito que esta coisa era um feto.
Görünüşe göre fetüs yedi haftalık ve durumu gayet iyi görünüyor.
Aparentemente, parece que o feto está com 7 semanas. Ele está muito bem.
Fetüs'ün gen haritasını göster.
Mostre o genoma do bebé.
Anneniz, klonlanmış 24 fetüs grubundan birisi.
A sua mãe foi uma de um conjunto de 24 fetos clonados.
Eğer bu Crichton'un çocuğuysa, onun fetüs DNA'sından solucan delikleriyle ilgili babasının bildiği her şeyi öğrenebiliriz.
Se o bebê for de Crichton.... podermos aprender tudo que ele sabe sobre os wormholes... através do DNA do feto. - Sim.
Doktor Trayso görüşümce, bu hastanın vücudu aşırı gergin. Bundan dolayı, fetüs zayıflayacak. Düşünüyorum ki,
Dr Trayso... em minha opinião... o corpo da paciente está muito estressado, então... o feto está debilitado... acho que devemos deixá-la recuperar o equilíbrio...
Kliniğimde mükemmel bir üretim alanıdır. Tek bir hücreden genetik bir fetüs yaratılabilir.
A minha clínica aperfeiçou um método pelo qual uma célula pode ser utilizada para criar um feto geneticamente idêntico.
Fetüs gelişir ve tekrar doğar.
Um feto que poderia ter as características escolhidas e que poderia ter gestação e efectivamente, nascer de novo.
- Hayır, fetüs.
- Não, do teu feto.
Dün gece kafan bir fetüs tarafından kesildi.
Ontem à noite foste degolado por um feto.
Bir fetüs olabilirdi, bir pelte bebek olabilirdi.
Podia ser um feto, podia ser um bebé de gelatina.
Aslında pelte bebek ve fetüs arasında gri bir bölge olmaması konusunu.
Que não existe uma zona cinzenta entre um bebé de gelatina e um feto.
O zamana kadar fetüs karşılaştırmasını bitirmiştim.
Bem, por essa altura já tinha terminado a comparação com o feto.
Gün boyunca ne kadar mutlu olursam olayım geceleri baltalı bir fetüs oluyor.
Sabes... por muito feliz que esteja durante o dia, à noite... bem, lá está o feto com um machado.
Balta kullanan bir fetüs mü? Evet.
Um feto a segurar um machado?
Tanrım, fetüs mu varmış?
Meu Deus, é um feto?
"Hamilelik" veya "fetüs" demelisin.
Deveria dizer "gravidez" ou "feto". Tenho a certeza disso.
4 buçuk aylık bir fetüs bir sürüngenin kuyruğuna sahiptir. Evrimin bir kalıntısı.
Aos quatro meses e meio um feto humano tem uma cauda de réptil... um resquício da nossa evolução.
- Fetüs kalıntıları? - Çekiç, örs, üzengi.
Martelo, bigorna, estribo.
Bunlar fetüs kulak kemikleri.
Ossos do ouvido de um feto.
Fetüs kemikleri bulduk.
- Encontrámos ossos de feto.
Bunu fetüs kemiklerindeki DNA ile karşılaştırmaya niyetliyim.
Vou compará-la ao ADN dos ossos.
Rapor fetüs kemiklerinde babalık testini uygulayabilmek için yeterli DNA olmadığını yazıyordu.
O relatório diz que não há ADN suficiente para determinar a paternidade.
Fetüs tehlikede değil gibi.
Não há sinal de stress fetal.
Şimdilik ilaçları verip fetüs tehlikede... -... olmadığı sürece bir saatten az bir süre sonra kontrole geleceğiz.
Vamos manter os fluidos a correr e voltamos daqui a uma hora para ver se há sinais de...
Senin... içinde taşlaşmış bir fetüs var.
Tinha um... feto petrificado dentro de si.
Bu noktada, teşhis edilmemiş bir hamileliğin olmuş ve fetüs ölmüş.
A certa altura, teve uma gravidez não diagnosticada e o feto morreu.
Fetüs'e etkisi yok denecek kadar azdır.
O risco para o feto é extremamente baixo.
Ultrasonda tümör, taş ya da fetüs rahatsızlığı ve idrar yolarında tıkanıklık görünmedi.
A ecografia não revelou tumores nem cálculos, sinais de perturbação fetal nem obstrução do tracto urinário.
Çok hafif birşey. Fetüs üzerinde bir etkisi yok.
- É um sedativo muito fraco, não há qualquer risco para o feto.
Fetüs besin, mineral ve kandan otlanan bir parazit gibidir.
O feto é basicamente um parasita, que rouba nutrientes, minerais e sangue.
Fetüs.
- O feto.
Fetüs.
Feto.
Fetüs işeyemiyorsa, amniyon sıvısı azalmış olmalı.
Se o feto não urinasse, haveria pouco líquido amniótico.
Bu aşamada fetüs bir parazitten faklı değil.
Neste momento, o feto é apenas um parasita.
Fetüs duruşunun paralel, bebeğin 4 kilonun altında olması. Bebek 4 kilo 170 gramdı.
O bebé tinha 4 kg e 100.
Fetüs dönemimden beri şınav çekerim, Dünya'nın çevresinin yarısını koştum. tanıdığım bütün insanlar oradaydı, sonra silah atıldı...
atravessei metade do mundo, toda a gente que conheci na minha vida estava lá, ouviu-se o tiro de partida...
Fetüs monitörünü getir.
- lhe ponha um monitor fetal.
Eğer fetüs ölürse sizler de ölürsünüz.
Capitão Jenek.
Fetüs ile ilgili bir sorun var.
Há um problema com o feto.