Fiş translate Portuguese
469 parallel translation
- Bunun karşılığında fiş istiyorum.
- Eu quero algumas fichas por isto.
- Fiş yok, yalnızca dilekçeyle.
Nada de fianças... Só petições.
Stephens'in defterindeki fiş çekmecede bulmuştum.
Era a lista que estava no livro do Stephens, o que encontrei na gaveta.
Anlaşılan defter ile fiş ayrı düşmüşler.
Parece que a combinação e o livro se separaram.
- Depozito için bir fiş yazabilirseniz.
Se quiser preencher o talão de depósito, Sr. Oakley.
Bir balya fiş daha ver.
Dá-me outra pilha de fichas.
- Fiş vereyim mi?
- Queres jogar?
- İki fiş.
- Duas fichas.
Tek fiş.
Uma ficha.
Fiş almak ister misin Tom?
Quer comprar fichas, Tom?
25 dolarlık fiş lütfen.
Fichas de 25 dólares, por favor.
Tamam, ama bir kısmını fiş olarak versek?
Está bem, mas não aceita uma parte em fichas?
Fiş almadım ama peşin ödedim.
Não me deram recibo, mas paguei em dinheiro.
- Bana 10 dolarlık fiş ver.
- Dê-me 10 dólares de fichas.
Eminim ki hırsızlara fiş kesmeyi unutmayacaktır.
Tenho a certeza que ele encontrará o recibo da venda do cavalo.
Sana 194 fiş diyor.
Vai custar-te 1 94 dólares.
Sana yüz doksan dört fiş arkadaş.
1 94 dólares para ti, amigo.
Şu büyük fiş kutusunu kap ve buraya gel.
Pegue aquela caixa grande de fichas, e traga-a aqui.
- Buraya fiş getir, bir sürü fiş.
- Traz algumas fichas. Muitas fichas.
Hepsi etli yemekler ve fiş yok, ha?
Carne a todas as refeições, e ninguém pede as senhas.
Sigara ve fiş gibi şeyler satar.
Vende cigarros.
Daha fazla fiş istiyorum.
- Preciso de mais fichas.
Sizi beklettiğim için üzgünüm ama ben ve bayan fiş oynuyorduk.
Perdão por os fazer esperar, mas eu e minha esposa estávamos jogando um pequeno jogo.
- Fiş lütfen. - Bir takım.
- Que vem buscar?
Elinizde hiç bilet koçanı ya da fiş falan var mı?
Tem canhotos de bilhetes ou recibos?
Fiş yoksa çamaşır da yok.
A baixinha vai tomar um "banhinho"!
Dediğine göre Louis, bu kadına iki kez binlerce dolarlık fiş götürmüş.
Ele diz que por 2 vezes viu o Louis... entregar-lhe a ela, 2 pacotes de fichas de U $ 1.000.
Fiş!
A ficha está...
Fiş!
A ficha.
Lou, onlara fiş keser misin?
Austrália, 15 por cento de desconto. - Obrigado.
Cüzdanında bulduğunuz bir fiş olabilir.
Pode ser um papel que encontramos na carteira dele.
Fiş!
A tomada!
Onlara fiş verip, anahtarlarını alın ve arabalarını park edin.
Dão-lhes um bilhete. Pegam nas chaves e estacionam os carros na rua.
Önünde seninkinden çok daha fazla fiş var.
O monte dele é maior que o seu.
Eşyalarımın arasında bir fotoğraf stüdyosundan aldığım fiş olacaktı.
Entre as minhas coisas está um recibo de uma loja de fotografias.
Biliyorum, çünkü fiş içindeydi.
Eu sei, porque a factura ainda estava cá dentro.
Fiş yazar.
Escreve notas de despesa.
- O prize çok fiş taktığını söyledim.
Eu disse-te, que colocaste muitas fichas numa só tomada.
Neden pantalonun cebinden bu $ 1,000'lık fiş çıkıyor?
Por que tinhas este chip de 1000 dólares sabes bem de onde nas calças?
fiş lütfen
Trocos, por favor.
Prizi olmayan fiş gibiyim, anlıyor musun?
Eu sou... eu sou como um fio sem tomada.
Al bunu bana fiş ver.
Dá-me algumas fichas fritas por isto.
Fiş ver bana.
Agora, dá-me algumas fichas.
Fiş!
É a tua vez de buscar.
Gişeden fiş istememde ne var ki?
Algum problema em pedir um recibo numa portagem?
Bu büyük oyunda sen de bir fiş elde ettin.
Tens um trunfo neste grande jogo agora.
Fiş alın.
Fichas.
O zarfin içinde dünkü paketi emanetten almana yarayacak fis var.
Nesse envelope, está um talão para um armário que aluguei ontem.
Fiş mi?
O meu recibo?
- Hakla onları! Bu yanlış fiş. - Lazerler hazır
- Lasers prontos.
Sınıflarını karıştırmış olanlar için bu dersin adı Fizik 105.
Agora, para aqueles que ainda estão perdidos, esta classe chama-se Fis 105.