English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ F ] / Food

Food translate Portuguese

547 parallel translation
"Wash your hands before food."
Lave as mãos antes de tocar a comida - Lave...
"Wash your hands before you handle the food."
Lave as mãos antes de tocar a comida. - An-tes!
* Yiyecek sıkıntısı *
A shortage of food
- Bizi Food King'e götüreceksin.
- Tens de levar-nos ao Food King!
Çok uluslu bir gıda üretim şirketinin temsilcisiyim buraya muz yetiştirip dünyanın her köşesine dağıtmak üzere geldim, Bunun için gerekli yetki ve imtiyazlara sahibim -
Represento a Multinacional Food Conglomerate que comprou a concessão desta ilha, para cultivar, processar e expedir bananas para todos os cantos do globo.
Ensenada'daki İlk Aşk Köpek Maması şirketi. - İyi atış.
Puppy Love Dog Food Company, em Ensenada.
Bulduğunuz tek diğer iş bir hamburgercide. Ne kadar sürmüş? 28 dakika mı?
Só arranjou outro emprego num restaurante de fast-food, que durou 28 minutos?
Aynı fast-food zinciri gibi.
- Parece uma empresa de transportes.
Nalic Nod - Fast Food Kuruluna örnek sunamazsak, zamanımızı boşa harcadık demektir.
Estivemos a perder tempo, se não conseguirmos apresentar amostras... à Autoridade de Comida Rápida Nalic Nod.
Fast Food Kurulu, örnekleri inceledikten... ve Toplu Katliam iznini verdikten sonra bu ufak iğrenç dünya Lord Kıtırık'ın lokantalar zincirinin kudreti altında titreyecek.
Assim que a Autoridade de Comida Rápida verificar as amostras... e enviar a permissão de Abate em Massa... este planeta nojento tremerá... perante o poder da cadeia de restaurantes Lord Crumb!
Ailede kimin yemek pisirdigi önemli degil, Food Concepts mutfagi her seyi yapar...
Não importa quem cozinha na sua família porque a cozinha Food Concepts faz tudo...
Fast food'da şöhrete ulaşmamıza veya unutulmamıza 24 saat var.
- Estamos a 24 horas da fama ou do total esquecimento. - Vais assinar ou não vais?
Yemek ve İlaç bölümündeki o yeni icadın neydi?
O que é aquela coisa nova que você conseguiu lá em cima no "Food'N'Dry"?
Hazır yemek, taleplerinden dolayı en stresli işlerden biridir. Çünkü sizden çok fazla şey beklenir.
O ambiente'fast food'é um dos mais stressantes... por causa das exigências que te são feitas.
Hatta küçük bir sofra bile hazırladık.
We even have a little food.
Pilav getirdim, kuru yok ya.
I brought some food for you.
Ben de arada yapıyom öyle şeyler.
Thanks for the food.
bu ; suni ipek yapmada, film ve yiycekler için katkı maddesi üretmekte kullanılır aynı zamanda kuvvetli bir herbisittir herbisit mi?
É usado em rolos fotográficos e como conservante da fast food. É também um herbicida potente.
Durum buysa, sorun değil. Kimseye anlatmam. Ama benim kanaatimce, eğer bu dava, aynen fast-food, düzenbaz, İran pazarı tarzıyla ele alınırsa ki sizin her şeyi bu şekilde ele aldığınız görünüyor o zaman bazı şeylerin eksikliği hissedilir.
Se de facto é assim, óptimo, não irei dizer a ninguém... mas, se pretende tratar deste caso... com os seus dons de feirante chico esperto... que parece usar a toda a hora, vai acabar por negligenciar algo... e não vou permitir que aqueles dois... fiquem presos mais tempo do que o necessário... só porque o advogado deles prefere a maneira mais fácil!
Şu anda yeni bir ilaç... Sağlık Bakanlığı'ndan alınan onayla... eski metotları ebediyen değiştirmek üzere piyasaya sürülüyor.
Uma nova droga... prestes a ser aprovada pela Food and Drug Administration... irá transformar para sempre estes velhos métodos.
Güzellik salonları, fast food zincirleri, popüler eğlence.
Construir centros, cadeias de comida rápida, diversões.
* Food's bad, so's the air * - Yiyecek de kötü, hava da -
"A comida é má, o ar também"
Yapması gereken tek şey, bir fast-food restoranın karşısında beklemek,... ve biz çıktığımızda bizi yemek.
Claro. Só teria de ficar à porta de um restaurante e comer-nos quando saíssemos.
Aynı olayı geçen sene Food City'de gördüm. Adam farklıydı, tabii.
O ano passado ví outro em Food City a fazer o mesmo.
Geçen hafta, aslında beni bu cehenneme sürüklemelerinden hemen önce! Bir fast-food dükkanında hamburger ısmarlıyordum.
A semana passada, antes de me meterem neste buraco, pedi um hambúrguer num "fast food".
Çocuklar sizi sıkmak istemiyorum ama az önce bir fast food daha geçtik ve ben açlıktan ölüyorum.
Não quero ser chato, pessoal, mas acabamos de passar por outra lanchonete e estou morrendo de fome.
Daha evvelden fast food tecrübem var.
Já trabalhei num fast-food.
- Yemek hızlı yemek ( fastfood ), aç ve acelesi olana.
Comida, fast food, para o faminto e o apressado.
- Neden öyle diyorsun ki?
Fast food. Como chama essa coisa?
- Hayır. Abur cubur yemem.
Não como fast-food.
Fast Food çalışanları.
Os empregados do restaurante de comida rápida.
Ama ya fast food alıp kendi yemeğimin arasına sokuştursam?
Podia comprar comida de plástico e disfarçá-la como meu cozinhado?
- Fast-food restoranındaki olaylarla bir bağlantı.
Que há uma ligação com o tiroteio no restaurante.
Abur cuburla besleniriz.
E viver de fast food.
İşte burada, koyunu burada tutuyorlar, Food-O-Rama'nın arkasında.
Ali mesmo, atrás do hipermercado... é lá que guardam as ovelhas.
Ne Showtime'ı ne HBO'yu, ne de yemek kanalını izleyemiyorum.
Não consigo ver os canais Showtime, HBO e, muito menos, o Food Network.
Tanrım! İyi ki annen, fast food restoranmdaki işinden vaktinde ayrıIıp seni giydirmiş.
Que bom que a tua mãe parou de trabalhar pra te ajudar a vestir.
Lokantada çalışmaya ne dersin?
O quê? Restaurante fast-food? Supervisor de acampamento?
Daha evvelden fast food tecrübem var.
Tenho experiência em servir.
Şey, fast food benim oyunum, tatlım.
São 4 a 1. O "Trivial Gastronómico" é comigo, querido.
Butun hayatini hamamda geciremezsin
Repara nas lojas de fast food.
Fast-food Dukkanlarini bir dusun
Todos os dias abre uma e têm sucesso garantido!
Ve işte, Food Network en çok izlenen şov oldu.
E aqui estamos, o espectáculo mais famoso da cadeia por cabo
Sen yetenekli, yaratıcı birisin ve Food Network buraya seni görmek için geldi.
Tu tens talento, tu és criativa, E eles estão aqui para ver-te.
Tamam, Joanne Food Network şovunun yapımcısı.
Ok, A Joanne é a produtora.
And what's the deal with airline food?
O que se passa com a comida dos aviões?
Abur cuburların, telesekreterlerin ve tek gecelik ilişkilerin olduğu bu modern zamanda, insanlar daha da öfkeli oluyorlar.
Nestes tempos modernos e caóticos da fast food e dos atendedores e de amores de uma só noite, as pessoas andam cada vez mais fulas.
Yine unutmayacağından emin olmak istiyorum.
Só que temos um encontro no Americana às 6 com o diretor de pessoal da Chemical Food... sua esposa também. Só não quero que ela se esqueça de novo.
Memur bey! Lütfen! Tanrım!
Sr. Polícia, por favor, estão a roubar o Food King!
- Ooh, ltalian food! # # We're givin'love in a family dose #
Depois de conseguir a Paz Mundial, Diane criou o President's Own, um molho de spaghetti estilo protestante... ( sem alho, sem tomate, sem sabor ).
Piper Food Network şovu için bir şey yapıyormuş, ve benden ona bir elbise götürmemi istedi çünkü kıyafetinin her yanına marinara sosu dökmüş. Quake.
Quake.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]