Fos translate Portuguese
100 parallel translation
Sizin şu lider bozuntusu fos çıktı, değil mi?
Não tiveste muita sorte a imitar o chefe, pois não?
Pek fos çıkacağa benzemiyorsunuz.
Não foi um êxito passageiro.
İzninizle burada araya girip bizim kilisemizi bu fos ve çirkin dinlerden ayırmak isterim.
Eu gostava de chegar aqui, se não se importam, e de separar a nossa igreja dessas religiões frívolas e ofensivas.
Onu da sen buldun, Cole.
Isso também fos-te tu que inventaste.
Bunlar genellikle fos çıkar.
É sempre mentira.
Vanessa fos çıktı.
A cena da Vanessa não resultou.
Kısaca anlatmak gerekirse hepsi fos çıkmıştı.
Eram todas mentira.
Çeşitli insanlar bu gezegenlerin fos olduğunun kanıtlanmasına katkıda bulundular. Gezegen keşfi meselesinin biraz tatsız ve yanlışlarla dolu bir tarihi olduğu için İsveçli ekibin üzerinde fazladan bir yük vardı ve çok dikkatli olmalıydılar.
Várias pessoa ajudaram a desmenti-las, mas por causa deste passado sórdido, de falsas detecções de planetas, a responsabilidade era enorme para a equipa suíça.
Fos çıktın.
Sua estrela de um só êxito.
- Sen de fos çıktın, kızım
Tu és outro tretas.
- Bence hepiniz fos çıktınız.
- És, pois. Eu acho é que vocês são todos uns tretas.
Ama fos çıkmıştı.
E afinal era falso alarme.
Evet, ama bu seferkinin de fos olduğu anlamına gelmiyor.
Não quer dizer que desta vez seja igual.
Sanırım senin Felafel teorin fos çıktı.
Acho que a teoria do Falafel Hut estava errada.
Seni bir tür organik asit yakmış.
Fos-te queimado por algum ácido orgânico.
Önce uyuşturucu satıcılarını suçladı. O fos çıkınca,... -... sevgilisi var dedi.
Primeiro foram os traficantes, mas, como isso não resultou, disse que foi um amante.
- İG'yi bulmam gerek.
- Temos que achar a merda dos FOs.
Fos çıkacağına dair sağlam bir tüyo almıştım.
Tive uma dica interna que diz que é tudo um monte de mentiras.
Pek mutlu görünmüyor. Şahit fos çıktı.
Não parece muito feliz.
Abumchuk fos çıktı.
O Abumchuk não vale nada.
Parmak izleri fos çıktı FEMA da aynı şekilde.
As impressões digitais não deram em nada.
Orası da fos çıktı.
Não deu em nada lá também.
Kanıtın fos olduğundan haberim bile yoktu!
Não sabia que as provas foram plantadas.
Onlara hiç kafam yatmıyor! Hepsi de fos çıkıyor!
Eu nunca os compreendo e nunca dão certo.
İade adresi de fos çıktı.
O endereço do remetente é um lote vazio.
Ancak kaptan fos çıkarsa, o zaman alarmı çalıştırıp duyuracak demektir.
Mas se o comandante for mau, e deve ser, vai querer emitir um sinal.
Sarışın bomba biraz fos çıkmaya başladı.
A bombástica estava a tornar-se um pouco monótona.
- Patronlar fos olduğunu biliyor.
- Os chefes sabem que é treta. - O quê?
Bu anlaşma fos çıkarsa seni kendi ellerimle öldürürüm.
Se não fecharmos esse acordo essa manhã... te matarei com minhas próprias mãos.
Lisede ve üniversitede bir kaç kız arkadaşım vardı. Hepsi fos çıktı, gerçek bir ayrılma olmadı.
Tive algumas namoradas no ensino médio e superior e foram todas um fiasco, não houve um rompimento real.
- Seni kurtlar mı yetiştirdi?
- Fos-te criado por lobos?
Adam Pike'ın mazereti fos çıkmış.
Lá se foi o álibi do Adam Pike...
Sağ ol. Biraz önce bizimkiler aradı. Ellers fos çıkmış.
Acabei de falar com o meu pessoal, e o Ellers é um beco sem saída.
Hiç gerçekten emin olduğun bir şeyin fos çıktığı oldu mu?
Alguma vez tiveste a certeza sobre uma coisa e depois tudo se tenha desmoronado?
Söylediğim ya da inandığım her şey fos çıktı.
Porque todas as minhas palavras, tudo aquilo em que acreditei, não me levaram a nada.
Fos çıktı.
É um explosivo falhado.
Fakat, bu teori tamamen fos olabilir.
É tudo negável, claro.
Çünkü senin fos olduğunu anlayacak, Brenda gibi.
Porque ela verá que és um idiota, tal como a Brenda viu.
* Bir fıs, bir fos *
Uma bisnaga, um esguicho
"Evde, yataktaydım" işi fos çıktı galiba.
Lá se vai o álibi de estar em casa, na cama.
Şimdiye kadar fos çıktın.
Ja não sabes nem disparar.
Foş diye!
Virge.
- Foş diye yüzmeye!
- Fazer estardalhaço!
Bu sinema gururla sunar. Bir 20th Century Foş yapımı :
Este cinema orgulha-se de apresentar uma produção 20th Century Frog :
Adam fos çıktı!
Este gajo é um perdedor.
Daha fazla nefesini tutamıyordu ve foş!
Havia gelo por todo o lado! Ela não podia suster a respiração por mais tempo, até que...
Fos çıktı şef
O torpedo não activou, Tenente.
Yeterince açık gelmediyse belki bu açıktır : Foş!
Ora, se não fui suficientemente claro para vós, talvez isto seja : "Splash".
Foş! Birazı üstüne mi döküldü?
Consegui acertar-te?
- Harikaydın.
- Fôs-te uma grande mulher nisto tudo.
Çocukken bile, her zaman tilki kadar kurnaz zeki ve ahlaksızdın.
E mesmo em criança, sempre fôs-te astuta, querida, inteligente, depravada.