Fosse translate Portuguese
54,522 parallel translation
Bunun mümkün olduğu, yaşayabileceğim bir ülke olduğunu sanmıyorum.
Acho que não há nenhum país para onde eu pudesse ir onde isso fosse possível.
Çok çalıştım herhâlde diyordum.
Pensei que fosse excesso de trabalho.
Böyle bir şeyin olacağını düşünmüyordum.
Eu nunca pensei que isto fosse acontecer.
Çünkü ben olmasaydım, orada olamazlardı.
Porque se não fosse eu, eles não estariam ali.
Bir dükkâna girince tanınıyorum.
Fez com que eu fosse reconhecida quando vou à mercearia.
- Hannah böyle olmasını istedi.
A Hannah queria que fosse feito assim.
Bir öpüşmeden çıkan dedikodu, özel olmasını umduğum bir anıyı mahvetti.
Um boato com base num beijo arruinou uma memória que eu esperava que fosse especial.
Öyle olmasını isterim.
Eu gostaria que fosse.
Suçu bende bulmak istiyordun, o yüzden suçlu ben oldum.
Precisavas que a culpa fosse minha por isso foi minha.
Onu çok da önemli bulmamıştım.
Não pensei que fosse tão grave.
Bunu iltifat olarak yapmıştın.
Tu querias que fosse um elogio.
Yine elim boş gitseydim karım beni öldürürdü.
A minha mulher matava-me, se fosse para casa sem nada outra vez.
Belki yakın arkadaşı değil de, sadece bir tanıdığıydım.
Talvez eu fosse mais um conhecido do que um amigo íntimo.
Çünkü Hannah'nın kendini öldürmesi bir okul faaliyetiymiş gibi davranıyorsun.
Porque tens agido como se o suicídio da Hannah fosse alguma atividade escolar.
Ya öyle olsaydım?
E se eu fosse?
Belki umudumu korumakla aptallık ettim.
Talvez eu fosse estúpida por ter a esperança.
Kızımızın bizim için bu kadar esrarengiz olduğuna inanmayı kabul etmiyorum.
Recuso-me a acreditar que a nossa filha fosse um tal mistério para nós.
Ya zorba olan bensem anne?
E se o rufia fosse eu, mãe?
Bir önemi yokmuş gibi.
Como se nada fosse.
Önemli olsaydı kapıyı vururdu ya da zili çalardı, diye düşündüm.
Pensei que, se fosse importante ela teria batido, tocado à campainha ou algo assim, não?
Olsaydı hatırlardım.
- Se fosse verdade, lembrar-me-ia.
Ama diğer yanım, neyi ya da kimi kaçırabileceğimi merak ediyordu.
Mas a outra parte não pôde deixar de perguntar-se o quê ou quem eu poderia perder, se não fosse.
"Seksi Olanlar ve Olmayanlar" listesi de gerçekti. Belki geri kalanı da doğrudur.
A lista "Sexy ou Não" foi real, talvez o resto também fosse.
Sanki dava büyük bir zaman kaybıymış gibi.
Como se esta ação fosse uma perda de tempo.
Zaten boku yemiştik.
Já estávamos, fosse como fosse.
Parti gecesinden sonra ona artık nasıl bir şey anlatabilirdim?
Como lhe podia contar fosse o que fosse depois daquela noite na festa?
Onun malıymışım gibi.
Como se eu fosse propriedade sua.
Bu odadan çıktı ve peşinden gitmenizi umdu.
Ela saiu deste gabinete e esperava que fosse atrás dela.
Savaşı olmasa Flint kendi kendini bile tanıyamazdı.
Porque se fosse excluir essa parte de si mesmo, não seria capaz de se compreender a si mesmo.
Kendisinin ölmesini istemiş.
Ele queria que fosse ele.
Bunun, kurallara aykırı olmadığı bir yerde yaşamak istemezdim.
Não gostaria de estar num lugar onde não fosse.
Durum tam tersi olsaydı eminim sen de bana inanmazdın.
Se a situação fosse ao contrário, sei que também não acreditarias em mim.
Oyun falan sandın galiba. Mesela sopalı adam ben değilim.
Que foi uma espécie de fingimento, como se eu não fosse o tipo com o taco...
Şu kadarını söyleyeyim Rick bir çocuğum olsa aynen senin oğlun gibi olmasını isterdim. Bu da bu olayı çok daha zorlaştırıyor.
Devo dizer, Rick, se eu tivesse um filho, eu ia querer que fosse como o teu, o que torna isto bem mais difícil.
Bes'i de alip, dondurma almaya gidelim mi?
E se eu fosse buscar a Beth para irmos comer um gelado?
Süper kahramanların yanlarında takılıp her şeye şaşıran masum gereksizlere ihtiyaçları var.
Super-heróis precisam de alguém para reagir a tudo como se fosse incrível.
Her şey seks olsaydı diyorsun!
Quem dera fosse sobre sexo!
Bu sabah askerlerimden biri boynu kesilmiş olarak bulunmasaydı ben de bu bakış açısına iştirak edebilirdim.
E até podia partilhá-la, não fosse um dos meus soldados encontrado esta manhã com a garganta cortada.
Aileler adadaki diğer çiftliklere dağıtılınca bir topluluk ayaklanırsa veya bir mülkün düşürülmesine tepkisiz kalırsa diğer çiftliklere tutulan kocaları karıları ve çocukları en sert şekilde cezalandırılacakmış.
Com as famílias distribuídas entre as várias plantações da ilha, se qualquer um tivesse o sentimento de revolta... ou por inação, permitisse que um Estado fosse derrubado, os seus maridos e mulheres... e filhos que estavam cativos nas outras plantações seriam punidos de uma forma extremamente severa.
Eğer Saxon Baker gerçekten o adam olsaydı ne yapardın?
E se ele fosse o tal Saxon Baker, o que é que fazias?
Onu vuracağımı düşünmüyordum ama yanımdaydı.
Não acho que fosse disparar, mas tinha-a comigo.
Dünya hiç umduğum gibi değil.
O mundo não é o que esperava que fosse.
Peki yalnızca protomolekülü Güneş Sistemimize göndermenin yolu olan iletim sistemi olsaydı?
E se fosse apenas um sistema de entrega? Um modo de enviar a protomolécula para o nosso sistema solar?
Böyle biri olduğunu bilmezdim.
Não pensei que ele fosse assim.
Bu saçmalıklara bir an olsun inandın mı?
Acreditaste naquela merda por um minuto que fosse?
Her şeyin ne kadar adaletsiz olduğunu. Sanki düzeltebileceğimiz bir hataymış gibi.
Como tudo é injusto, como fosse um erro que pudéssemos resolver.
Her şeyi. Muhbirimle aramdaki konuşmayı bombacın serbest kalsın diye bunu kullanmanı da.
Tudo, inclusive como usaste uma gravação entre mim e o meu informante para que o teu bombista fosse libertado.
Sekou Bah'ın serbest kalmasını istediler.
Eles queriam que o Sekou Bah fosse libertado.
Sandığın kişi olsam bile böyle bir şeyi asla bilemem.
Mesmo se eu fosse o que tu dizes, nunca iria saber isso.
O arabadaki sadık adam olmasa, şimdi ölmüş olabilirdim. Ya da daha kötüsü.
Se não fosse por causa daquele homem leal no carro, neste momento estava morto...
Seninle uğraşacak olsa o zaman uğraşırdı, şimdi değil.
Se ele fosse queimar-te... Seria naquela altura, não agora.