Fotografçı translate Portuguese
2,126 parallel translation
Artık Yusufçuk'un gayriresmi fotoğrafçısıyım.
Sou o fotógrafo oficioso do Libelinha.
Anderson, bir fotoğrafçının sergisine gitmemi istedi.
O Anderson, quer-me numa exposição fotográfica.
İşte bir fotoğrafçı ile evlenerek bunu kazandım.
Isto foi o que ganhei por ter casado com um fotógrafo.
Onlar fotoğrafçı seçimi konusunda gerçekten iyilerdir.
E digo-te que estão muito contentes com a eleição do fotógrafo.
Belki biliyorsundur, ruh fotoğrafçılığı 19.yy da başladı.
Sabe, a fotografia de espíritos existe desde o século XIX.
Ben iyi bir amatör fotoğrafçı değilim.
Sou um fotógrafo amador entusiasta.
Cristina, kendini ifade etmenin yolunu arayarak Barselona'nın sokaklarını dolandı, son tutkusu olan fotoğrafçılığı test etti... Juan Antonio ile gerçeklik anında kendini rezil ettiğine inandı.
Cristina, procurando meios para se exprimir, percorria as ruas de Barcelona fazendo experiências com a sua última paixão, a fotografia. Achava que tinha feito figura de parva exactamente no momento da verdade com Juan Antonio.
Onların arkadaşlıklarından zevk almakta aynı zamanda da yazma ve fotoğrafçılıktaki deneyimine devam etmekteydi.
adorava a companhia deles e continuava a escrever e a fazer fotografia.
Harika bir gözü vardı ve fotoğrafçılık sanatı hakkında çok şey biliyordu ve Cristina fotoğrafçılık sanatı hakkında pekçok şey öğrendi.
Ela sabia ver, percebia muito sobre a arte da fotografia, ensinou a Cristina muita da sua estética e subtilezas...
Gecen birkaç hafta da, Cristina iyi bir fotoğrafçı olduğunun farkına vardı.
As semanas seguintes viram Cristina sentir-se mais e mais segura como fotógrafa.
Onların cesaretlendirmesi sayesinde, fotoğrafçılık hayatının ilgi odağı haline gelir.
graças a eles, a fotografia ia passando a um grande interesse.
Fotoğrafçı değilim ama peronun bu tarafını tavsiye ederim.
Eu não sou fotógrafo, mas... posso sugerir-lhe este lado da plataforma? !
Andy sizin fotoğrafçıdan çok bir ressama benzediğinizi düşünüyor.
A Andee considera-o mais pintor do que fotógrafo.
- Fotoğrafçıyla?
- Fotógrafa?
Haklısın, sanırım neden biniciliği, oyunculuğu ve fotoğrafçılığı bırakıp, Afrika ile bu kadar ilgilenmeye başladığımızı anlamış bulunuyorum.
Bom, acho que já percebo porque desististe da equitação, do teatro e das câmaras e começaste a interessar-te por África.
Fotoğrafçılığa her zaman ilgisinin olduğunu biliyordum. O sırada, bunu daha bir istekle yapmaya başladı.
O Matthew nunca foi muito interessado em fotografia, e na época, parecia estar mais aficcionado.
Mathew, fotoğrafçılığı öğrenmeye meraklıydı bu yüzden, ona yardım etmeye ben daha istekliydim. Yaptığım şey bu.
O Mathew veio até a mim, muito interessado em aprender fotografia, então, fiquei feliz em lhe poder ensinar, é o que faço.
Epileptik fotoğrafçısınız, değil mi?
Você é a fotógrafa epiléptica?
Epileptik fotoğrafçıyım.
- Sou uma fotógrafa epiléptica.
Nereye kayboldu bu fotoğrafçı?
Onde é que ela está com a câmara?
Fotoğrafçılık.
Fotografia.
Belki fotoğrafçılık derslerimde bana yardım edersin
Então, suponho que vou ter as tais lições sobre fotografia?
O fotoğrafçı değil. ve eminim ki şimdiden çözmek zorunda olduklarımdan birisi,
Ele não é um fotógrafo, e acho que é melhor vocês saírem já.
Arkada. Biliyorsun. Ulusal Basın'dan fotoğrafçı.
Sabe, o fotógrafo da United Press.
- Modacıyım. Fotoğrafçıyım.
Design de moda e fotografia.
Fotoğrafçılar deliye dönecek.
Os fotógrafos estão doidos.
- İşinin ehli bir fotoğrafçımız var.
- Temos um fotógrafo profissional.
- Fotoğrafçı mısın?
- É fotógrafo?
Ve bence fotoğrafçılık tam tersini yapıyor.
E acho que a fotografia faz exactamente o oposto.
- Hep fotoğrafçı mıydın?
- Gostaste sempre dela?
Ama endişelenme. Mario, fotoğrafçı -
Sim, a Jenny pediu-me, mas não te preocupes, o Mario, o fotógrafo...
Ne tarz fotoğrafçılığı düşünüyorsun?
Em que tipo de fotografia estás a pensar? Natureza?
İki buçuk saate fotoğrafçı burada olacak.
O fotógrafo chega daqui a duas horas e meia.
Fotoğrafçılar Niki'yi sarmış.
Os fotógrafos não largam a Niki.
Bak her yerde fotoğrafçı var.
Há fotógrafos por todo o lado.
Olinsky yönetmen, Astolfi sinema fotoğrafçısıydı.
O Olinsky era o director e o Astolfi o director de fotografia.
Ben fotoğrafçılıkla uğraşıyorum.
Ouça, sou... Faço um pouco de fotografia.
Moda fotoğrafçısı.
É um fotógrafo de moda! Fotografou a Diana!
Sonra tüm Fransız fotoğrafçılarla tanışacaksın. Ben tanıştıracağım tabii.
Depois, vai conhecer todos os fotógrafos franceses, apresentada por moi, claro.
Bir ayaküstü yemek restoranına girdin. Orada bir fotoğrafçı vardı, değil mi?
Entrou num restaurante e estava lá um fotógrafo, não foi?
- Evet, Üniversitede fotoğrafçılıkta okuyorum.
Sim, estou na universidade a estudar fotografia.
Yani bir fotoğrafçısın.
Então agora és uma fotógrafa.
Çocukların geçit törenini gazetenin fotoğrafçısının çektiğini söylemiştiniz.
Disse que foi o fotógrafo do jornal quem tirou as fotos da parada das crianças.
Bir fotoğrafçı günde 2 ila 10 makara resim çeker.
Um fotógrafo pode usar de dois a dez rolos em um dia.
Geçen hafta Bağdat'ta vurulan fotoğrafçıyı duydun mu?
Tu soubeste do fotógrafo que foi baleado em Bagdad, na semana passada?
Bazen fotoğrafçılık estetiği konusunda yazılar yazarım.
Às vezes escrevo sobre a estética da fotografia.
Bana fotoğrafçıların CF kartlarındaki resimlerin nasıl ve nereye yüklendiğini gösterebilir misiniz?
Sim. Pode, por favor, mostrar-me como e onde as imagens digitais são descarregadas dos cartões de memória dos fotógrafos?
Bu oldukça uzun bir süre bu saçma bir hayranlık vardı. Fotoğraf hayvanlara zammı. Arzu fotoğrafçı ya da yaban hayatı olmak.
Ele teve essa obsessão, tirava fotos de animais e dizia que iria ser fotógrafo da natureza.
Neden mühendisleri onu yakalamak mı? Neden onu fotoğrafçı yapalım?
Por que quer que ele seja engenheiro, se pode ser fotógrafo...
5 yıl önce onun favori yaban hayatı fotoğrafçısı için bir mektup yazdı.
Há 5 anos atrás, ele escreveu esta carta ao seu fotógrafo favorito.
Fotoğrafçılık quot ; Mühendislik, düğün quot Terk ;.
Larga a engenharia e sê fotógrafo!