Fotoğrafımı translate Portuguese
3,240 parallel translation
Bir kaç gün önce parkta da....... bizim fotoğrafımızı çekiyordu.
Ele estava a tirar fotografias minhas e do Phillip no parque, há alguns dias atrás. Fui falar com ele, mas, ele fugiu.
Referans fotoğrafımı unuttum!
Esqueci-me da minha foto de referência.
Hep birlikte bir fotoğrafımızı çekelim.
Devíamos tirar uma fotografia juntos.
"Politico" gazetesindeki fotoğrafımı gördün mü?
Viu a minha foto, no "Political"?
- Bizim bir fotoğrafımız mı var?
- Há uma foto nossa?
Telefonunla bir fotoğrafımı çeker misin?
Importa-se de tirar... uma foto minha com o seu telemóvel?
Hepsi iyi fikir, ama zamanımız dar. Belki de onlara sadece bir fotoğrafımızı verebiliriz.
São todas boas opções, mas estando em cima da hora, talvez devamos dar-lhes uma linda fotografia nossa emoldurada.
Bir ara çok şapkam vardı ama sonra bir gün çiftlikte çekilmiş bir fotoğrafımı gördüm.
Tive uma fase de chapéus. Até ver uma fotografia minha no dude ranch.
Ne? Şimdi sen fotoğrafımı mı çektin?
Tiraste-me uma fotografia?
Harikayız. Fotoğrafımızı gördün mü?
Viste a nossa fotografia aqui?
Selam! Kurbanımız fotoğraf çekme meraklısıymış.
A nossa vítima era um fotógrafo amador.
Bir gazete de hokey oyuncusuyla fotoğrafım vardı onun çılgın bir hayranım olduğunu düşünmüştüm.
Eu estava na fotografia do jornal com um jogador de hockey, então, pensei que seria algum fã maluco.
Her kokain bağımlısı deli mankeni kovsaydım fotoğrafını çekebileceğim kimse kalmazdı.
Se todas as modelos drogadas fossem despedidas, não teria quem fotografar.
Elimde adamın fotoğrafı da var. Cassie Flood davasında aradığımız şoförün robot resmiyle uyuşuyor.
Encontrei uma foto dele, condiz com o motorista que procuramos no caso Cassie Flood.
- Kızım bir fotoğraf çekti.
A minha filha tirou uma fotografia, está a ver?
Bu ailede hiçbir şeyi konuşmaya iznimiz olmadığımız için bir sürü fotoğraf çekmek çok iyi oluyor.
É bom tirarmos fotografias desta família, dado que não estamos autorizados a falar sobre nada.
Aslında fotografımı çekti ve beni kayda alıdı.
Na verdade, colocou uma fotografia minha atrás da registradora.
Fidanlıkta vesikalık fotografın mı var?
Tens uma identificação fotográfica no berçário?
Suç mahalinin fotografı var mı?
- Fotografaste a cena do crime?
Newberry Springs'e gittim, yanıma fotoğraf makinemi de aldım.
Fui até Newberry Springs e levei a câmara.
Burası bir fotoğraf paylaşım sitesi, 50'ye yakın çocuk bunları yükledi.
- É um site de partilha de fotografias... estas foram carregadas por mais de 50 miúdos.
Ama ben fotoğrafını çekmek için burada olmayacağım.
Só que não estarei cá para o fotografar.
Sanırım, takım reklam fotoğrafı çektiriyor.
Acho que a equipa está a tirar fotos publicitárias.
Kiraladığım dairede bu fotoğrafın aynısını vardı.
Vi esta mesma fotografia num apartamento que estive para alugar.
Bu fotoğraf olaydan yaklaşık iki hafta önce çadırımızda çekilmişti.
A foto foi tirada na nossa tenda, umas duas semanas antes.
Parmak izlerinin fotoğrafını çekip Mandy'ye göndereceğim bir eşleşme var mı diye baksın.
Vou sanear as impressões digitais, e mandar a Mandy, ver se aparece algo.
Albümü satacak mısın, yoksa her fotoğrafı anlatacak mısın?
Vai vender-me o álbum ou narrar cada fotografia?
Gördüğün bu fotoğraf, dün sabah siz gittikten sonra kapımın önüne bırakıldı.
Vês esta foto, esta foto foi deixada à minha porta ontem de manhã, logo depois de saíres. Foi...
Üç gün önce, birisi kapıma bir kutu bıraktı, içinde bir silah hiç tanımadığım birinin fotoğrafı vardı, benden onu öldürmemi istiyorlar.
Há três dias atrás, alguém deixou uma caixa à entrada de minha casa com uma arma e a foto de um homem. Nunca o tinha visto antes, eles esperavam que eu o matasse.
Fotoğrafı var mı?
Digitais?
Fotoğraf çekilmek isteyen var mı?
Alguém quer entrar? Alguém?
Fotoğrafı Yahoo! Answers'a yolladım ve birine çevirttirdim.
Coloquei a fotografia nas Respostas Yahoo!
Tüm bunların fotoğrafını mı çektiniz?
Tirou todas estas fotografias?
Caldwell'lerin düğününde ve tüm önemli günlerinde bir tek onların fotoğraf çekme izni olacağını söyledim ama yaşadığımız sorunu düşününce...
Tive de oferecer exclusividade nas fotografias do casamento do Caldwell e tudo o mais do resto do contrato deles. - Mas pela situação...
Birkaç fotoğraf alayım.
Vou tirar umas fotografias.
Telefonunda bakabileceğimiz bir fotoğraf var mı?
Tem alguma fotografia no telemóvel para vermos? Sim.
Hope'un fotoğrafını yanlışlıkla internette kullandığım fotoğrafla değiştirmişim.
Acidentalmente, troquei a foto da Hope por aquele que uso para o meu perfil de encontros online. - O quê?
Kayla'nın cesedinin fotoğrafı yanında var mı?
Tens algumas fotografias do corpo da Kayla?
Jason'nın akrabalarından hiç kimse Val'in fotoğrafını tanımadı mı?
E nenhum parente do Jason reconheceu a Val na foto?
Ada geçmişi beş yıllık ben de trafik kayıtlarındaki fotoğrafını arattım ve bir şey buldum. Larry Banks'le tanıştırayım.
A sua identidade só marca 5 anos no Hawaii, então fiz o reconhecimento facial pela fotografia e consegui uma coisa.
Fotoğraf mı çektin?
Tiraste-me uma fotografia agora mesmo?
Fotoğrafından tanıdım.
Reconheço-a da fotografia.
Lily'nin fotoğrafını çekmem lazım.
Tenho de tirar uma foto da Lily.
Onur duvarımız için bir fotoğraf çektirir miydiniz?
Importa-se de tirar uma foto para exibir na parede dos troféus?
Fotoğraf arıyorum ben de. Veya eksik bir şey var mı kontrol ediyorum.
Estou a procurar as fotografias, ou a falta delas.
Tamam, beraber bir liste oluşturalım ve fotoğraf çekelim kocası kimleri tanıyacak bakalım.
Vamos fazer uma lista e juntar fotos, ver se o marido reconhece alguém.
Shivrang'ın penisinin fotoğrafı lazım.
Preciso de uma fotografia do pénis do Shivrang.
Bu işten kurtulmak istiyorsan Shivrang'ın penisinin fotoğrafını çekmemiz lazım. - İşte bu kadar.
Se queres acabar com isto precisamos de uma foto do pénis do Shivrang.
- Aletinin fotoğrafını çek. - Almayayım.
- Não, obrigado.
O aptal ev arkadaşlarına nişanlımı kaçırtıp fotoğrafını mı çektirdin?
Pediste aos teus colegas para raptar o meu noivo
Fotoğrafı Başsavcılığa gönderdim bakalım ne diyecek.
Eu envio a foto ao Procurador-Geral e veremos o que ele diz.