Frantz translate Portuguese
40 parallel translation
Franz Arthur'a evi göstermek için yola çıktı.
Frantz levou Arthur a Joinville para lhe mostrar a casa.
Ağaçların arasındam evi görmek için döndüklerinde uzaktaki yıldızlar gibi yalnız ve titrek bir ışık gördüler.
Ao virarem-se para observar a casa através do ecrã formado pelos ramos das árvores, Arthur e Frantz sentiram uma luz fria, distante como a de uma estrela.
Franz gerçekten Odile'nin bacaklarını okşamış mıydı?
Arthur perguntou a Frantz se tinha tocado no joelho de Odile.
Franz öyle diyordu. Hatta kızın yumuşak tenli bile olduğunu söylemişti.
Frantz respondeu que sim, e que ela tinha a pele macia.
Değil mi Franz?
Não é, Frantz? - Yes, Miss.
Franz'a da aynısını yapmasını söyle.
E diga ao Frantz para fazer a mesma coisa.
Şimdi biraz konunun dışına çıkabilir Odile, Franz ve Arthur'un nasıl hissettiklerini tanımlayabiliriz.
Aqui, podemos abrir um parêntesis e falar dos sentimentos de Odile, Frantz e Arthur.
Öylesine konuşurken Franz'a söz ettim.
Contei ao Frantz só para dizer qualquer coisa, mas foi tudo.
Ne düşünüyorsun?
Em que é que está a pensar, Frantz?
Franz mı?
O Frantz? - Sim Não.
Franz!
Frantz!
Neden beni değil de Franz'ı çağırdın?
Porque é que chamou pelo Frantz e não por mim?
Franz bize yardım edecek.
O Frantz vai ajudar-nos.
Neden Franz kalıyor?
Porque é que o Frantz continua aqui?
Franz her şeyi ve hiçbir şeyi düşünüyor.
Frantz pensa em todos e em nada.
Franz arabaya atladı ve ateşli bakışlarla üzgün ve yalnız başına etrafta dolandı.
Frantz ficou com o carro. Guiou muito tempo, triste e sozinho, de olhar febril.
Franz her gün başka bir kızla çıktığını söyledi.
Porque o Frantz me disse que todos os dias eras visto com uma rapariga diferente.
Franz orada olsaydı camın arkasındaki bakışı anlardı.
Se Frantz ali tivesse estado, saberia ter dado um sentido àquele rosto atrás do vidro.
Franz'a veya Odile'e söylemeyeceğine yemin etti.
Jurou também não dizer nada a Frantz e a Odile.
Franz'ın dili tutulmuştu.
Frantz não sabia o que dizer.
Franz yoldaki bir kitapçıdan ona diğerlerini hatırlatan bir roman aldı.
Junto aos cais, Frantz aproveitou o sinal vermelho para comprar a Odile o livro com que ele tinha dito que ela se parecia.
Franz bir Amerikalının Louvre'yi 9 dakika 45 saniyede gezdiğini okumuştu.
Frantz tinha lido no France-Soir que um americano tinha levado 9 minutos e 45 segundos para visitar o Museu do Louvre.
9 dakika 43 saniye. Arthur, Odile ve Franz San Francisco'lu Jimmy Johnson'un rekorunu kırdı.
Com 9 minutos e 43 segundos, Arthur, Odile e Frantz bateram o recorde estabelecido por Jimmy Johnson de São Francisco.
Franz coşkulu bir şekilde ıslık öttürürken...
Enquanto Frantz assobiava com lirismo,
Billur gibi gökyüzünün altında Arthur, Odile ve Franz fütursuz nehirlerin üzerindeki köprüleri geçtiler.
Foi sob céus de cristal que Arthur, Odile e Frantz cruzaram pontes suspensas sobre rios impassíveis.
Franz çok şey vermiş olacaktı...
Frantz teria dado muito...
Hayır, Franz, hayır!
- Não, Frantz, não!
Tout Va Bien'de otobanın hemen dışındaki bir kafede buluşacaklardı.
Combinou encontrar-se com Frantz e Odile no "Tout Va Bien", um café à saída da auto-estrada.
Birden Franz amcasının arabasını gördü.
De repente, Frantz reparou no carro do tio de Arthur.
Peki ya sen?
- E o Frantz?
Üç gün sonra Odile ve Franz denizi gördü.
Três dias depois, ao abrir os olhos, Odile e Frantz viram o mar.
Bu armoninin dalgalarını aşmadan önce Franz ve Odile ne sınırları ne de yalanları görmüştü.
Perante esta harmonia, que se propagava docemente em grandes ondas, Frantz e Odile não se aperceberam logo de limites e construções.
Devam filmi CinemaScope ve Technicolor'ta gösterime girecek Odile ve Franz'ın tropikal maceraları.
E é num próximo filme que vos contaremos, dessa vez em cinemascope e technicolor, as novas aventuras de Odile e Frantz nos países quentes.
Askerlerimi uyandıracaksın dostum.
Encontraste o teu lugar no exército, Worcester. É, tal como tu, Frantz.
Mayer, Frantz, Smitty.
Frantz! Smitty! Cubram o flanco!
Düşman tehlikeli ve iyi donanımlı.
Os serviços secretos dizem que não há organização... Os serviços secretos que se fodam, senhor. Frantz... calma.
Galvan ve Frantz.
- Galvan e Frantz...
Bu, çok mu güzeldi çok mu kötüydü yoksa inanılmaz mıydı bilemedim.
Não sei se foi horrivelmente bom, horrivelmente mau, ou horrivelmente espectacular. Ela é incrível, tu e o Frantz, não sei... Ela foi incrível, não foi?
Franz mı?
Frantz?
Asker Frantz.
O sargento Frantz!