Frente translate Portuguese
57,490 parallel translation
İkimiz birlikte Georgia'dayken buraya gelmiş ve ev işlerimi yapan Bayan Jones'un önünde bileğini yarmayı denemiş.
Quando eu e tu estivemos na Georgia, ela apareceu cá e tentou cortar os pulsos em frente à minha governanta, a Mrs. Jones.
Önünde ölü bir kum yılanı var.
Há um Areias à tua frente.
Önüne dön, kağıdınla ilgilen.
Voltem-se, de frente para a secretária.
İleri gidin!
Sigam em frente.
Doğu Cephesi, Fransa'da Alplerden Kuzey Denizi'ne kadar 650 km boyunca uzanıyor.
A Frente Ocidental em França tem 400 milhas de distância, desde os Alpes até ao Mar do Norte.
Önden buyurun hanımlar.
Senhoras, vão à frente.
Defterde yazdığına göre gazı, cephede yaymayı planlıyorlar.
O livro diz que planeiam libertar o gás. Na frente?
Hangi cephe?
Na "frente" de quê?
Burada kalın. Ben önden gideceğim.
Fiquem aqui, eu vou à frente.
- Steve! ... bombaladığında ateşkes falan kalmayacak.
Assim que Ludendorff bombardear a linha da frente.
- Çekil!
- Sai da minha frente!
Gökyüzü açık.
Teremos céu limpo pela frente.
Aslına bakarsan önümden.
Na frente, na verdade.
Sadece aptallar ölümcül bir savaşçının karşısına çıkar.
Só um imbecil faria frente a soldados armados.
Körfezde kaybolan Damocles-7 EMP silahı Berlin'deki Kurtuluş Cephesi silah tüccarlarının elinde.
A arma Damocles 7 EMP que desapareceu no Golfo? Traficantes de armas da Frente de Libertação têm-na em Berlim.
Önümüzde başka hayranların var.
- Temos mais fãs teus pela frente.
Çekil.
Sai da frente.
Yani cidden karşıma dikilip eski usul yumruk kavgasında beni yenebileceğini mi sanıyorsun?
Acreditas mesmo que consegues pôr-te à minha frente e ganhar-me uma luta à antiga, só com os punhos?
İşe bakın ki şu anda ikisi de karşımda duruyor.
E sabem que mais? Estão ambos à minha frente.
Çevresindeki arabaları hallet.
Elimina o carro da frente e os de trás.
Önümüzde başkaları var.
Há mais à frente!
Tam karşımdalar.
Mesmo à minha frente.
Herkes önümüze geçip sıra olsun darbeyi alalım. Ne?
Alinhem-se todos à nossa frente e apanhamos o impacto.
Yoluma çıkan herkesle sevişiyorum.
Eu realmente tenho relações sexuais com... qualquer uma que me apareça à frente.
Mary, Mary yola çıkma!
Mary, Mary, sai da frente!
Dünyada hiçbir hükümet şirkete kafa tutmaya cesaret edemez.
Não há governo no mundo que se atreva a fazer-lhes frente.
- Hadi gidelim!
Sai da frente! Vamos!
Müdafaasız olanı kendi çıkarımıza kullanırken onun bir adım önde olduğunu düşünmesine izin vereceğiz.
Deixá-lo-emos pensar que está um passo à frente... enquanto que nós tiramos proveito do que está vulnerável.
- Ön koltukta kutunun içindeydi.
Estava no lugar da frente, numa caixa.
Bu adamlar benim önümde nasıl bu kadar gevşediler, bilmiyorum.
Não vos sei dizer porque estes tipos se soltaram tanto à minha frente.
- Ön tarafta temas!
- Frente de contacto!
- Orada, saat on iki yönünde!
- Ali, mesmo em frente!
Hareket var, saat on iki yönünde.
Temos movimento à nossa frente.
Önünde duran kutudan silahı almanı istiyorum.
Quero que tires a arma da caixa à tua frente.
Artık takım oyuncusu olacaksın.
Daqui para a frente, vais ser um jogador de equipa.
Bu konuşmayı, bir gazetecinin önünde yaptığının farkındasındır.
Já te apercebeste que estás a falar em frente de uma repórter.
Bu kadar acı çekmene rağmen yoluna devam etmen gerekirken neden böyle yaptığını anlamıyorum.
Eu não sei como consegues continuar, apesar de todo esse sofrimento, continuar, sempre, a seguir em frente...
"Sarsılmaz bir dağ gibi." "O adeta..."
Dance e leve o mundo à frente aponte para o céu mais alto
Nezaketten bile yoksunmusun? Shivgami önünde sesini yükseltirsin ha?
Que audácia em elevar a sua voz na minha frente?
Böyle bir tiyatro önünüzde oluyor fakat siz heykel gibi izliyormusunuz Kralice Ana?
Quando um drama assim está sendo feito na sua frente está assistindo à cena como uma estátua rainha mãe?
Duydunuz mu Majesteleri? Bizle sizin önünüzde alay edebiliyorsa... Yokluğunuzda neler yapar bir düşünün.
Se ela pode nos ridicularizar na nossa frente na sua ausência imagine o que ela dirá.
O birden önüme çıktı.
Ela atravessou-se à minha frente.
Birisini önden göndermeliydin.
Deverias ter enviado alguém à frente.
Önümden çekil.
Saiam-me da frente.
Peki ya benim ve şehrin yarısının önünde olan büyülü intiharın işaretlerine ne dersiniz?
E os presságios que cometeram suicídio mágico à minha frente e da metade da cidade?
Önüme geç Roman!
Roman, põe-te à minha frente!
Çekilin yolumdan!
Saiam da frente!
Evine gittiğimde beni ona yakınlaştıracak her şey.
Estou a planear ir para a frente com isto.
"Sarsılmaz bir dağ gibi."
Dance e leve o mundo à frente
Hadi!
Vá em frente Devasena.
Önümden çekil.
Sai-me da frente.