Fındık translate Portuguese
754 parallel translation
Yani, konuklara fındık servisi yapar mısınız?
Ou seja, pode servir as nozes aos convidados?
" Mayısta gideriz fındık toplamaya
" Onde vamos apanhar nozes em Maio
" Mayısta gideriz fındık toplamaya Salı sabahı erkenden
" Onde vamos apanhar nozes em Maio Logo ao primeiro raio
Benim payım fındık kadar. Mac ölünce Larry patron oldu. - Kansas'tan mı?
- Kansas?
Fındık faresi.
O Arganaz.
Fındık ilacı.
Hamamélis.
Fındık ilacı, lütfen.
Hamamélis, por favor.
Seni rahatsız eden düşündüğüm şeyse, fındık ilacının faydası olmaz.
Se é o que penso que te aflige, Gideon, hamamélis não ajuda.
Bu sarılar fındık fıstık olmasın?
Amarelo como pinus?
Onun payı toplamın yanında fındık fıstık kalır.
A parte do George será uma bagatela comparada com o total.
Kuru üzümlü yulaf ezmesi, fındık ve tarçın.
Biscoitos de aveia com passas, nozes e canela.
Belki sen fındık ezmeli sandviç yapabilirsin, yapması kolaydır.
- Não me ocorre ideia melhor. Podias fazer umas sanduíches de manteiga de amendoim, são fáceis.
Fındık ezmesi hamam böcekleri, hamam böceği, hamam böceği.
Manteiga de amendoin Baratas Baratas, baratas
Bir incir ve üç fındık mı, her zamanki gibi?
Vai um figo e três nozes, como de costume?
Fındık mı?
Nozes?
- Fındık fıstık olacak değildi ya.
- Pareciam-me porcas e parafusos.
Fındık fareleri Colin Mozart tarafından parçalanır.
Roedores desfeitos por Colin Mozart.
- Evet, fındık faresi gibi sessizler.
- Sim, estão todos quietos como ratos.
Fındık faresi mi?
Ratos?
Kabı şeker, fındık meyve ve oyuncakla doldurup bir ağaçtan sallandırıyorlar.
Enchem o pote de guloseimas, nozes, frutas e brinquedos, e penduram-no numa árvore.
Fındık fıstık mı yiyeceğiz?
Claro, e comer nozes!
Kremalı badem ve fındık ezmesi ve fıstıksız meyveli pasta
" Bolos de creme e donuts E bolos de fruta sem nozes
Hala hayattayız ve fındık yiyoruz. efendimizin emrettiği gibi.
Agora comemos nozes... à ordem do nosso senhor.
Şu hindileri besleyelim... Çikolota, fındık ve konyak.
Peru sem gorduras... com chocolate, nozes e conhaque.
Sidik torbası fındık kadar olmalı.
Deve ter uma bexiga minúscula.
"'Fındık faresi, yine uyuyor'Çılgın Şapkacı söylüyor.
"'O Arganaz está a dormir outra vez', disse o Chapeleiro Louco.
Fındık faresi sabırsızca başını salladı. ve gözlerini açmadan dedi ki :
O Arganaz sacudiu a cabeça, impaciente, e disse sem abrir os olhos :
"Çılgın Şapkacı dedi ki" Fındık faresi yine uyyor "
"O Arganaz está a dormir outra vez", disse o Chapeleiro Louco.
Ağaçlar, bu fındık ağacı,...
As árvores, a aveleira...
İçinde fındık olan gerçek çikolata.
Quero Hershey de verdade, com nozes.
Bir fındık kabuğunda onu koymak, Sen açık tam olarak, senin zamanından uzun yaşadın.
Em poucas palavras, já viveu mais do que devia.
Bu fındık beyinli beni yakalayıp bir arabaya tıktı.
Este cérebro de ervilha pegou-me e amarrou-me na carroça.
Belki de Kai dağlarında fındık toplamalısınız!
Deveria estar a apanhar nozes nas montanhas Kai!
Pazar günleri insanlar sizi parmaklıkların ardından seyredip dalga geçmek için fındık fıstık atacak!
Estarão felizes aos domingos quando as pessoas espreitarem pelas vedações
Her neyse o bir fındık kıracağı kullanmıştı.
Fê-lo com um quebra-nozes.
anlayacağınız ne yazık ki boğazında bir fındık kıracağı izi yoktu.
Infelizmente não havia marcas de Quebra-nozes
Küçük bir fındık ağcım vardı
Eu tinha um pequeno castanheiro
- Sırf küçük fındık ağcımı
- E tudo por causa de
Çukulata kaplı fındık?
Doces cobertos de chocolate?
- Fındık.
- Doces.
Nancy... "Oh, Tanrım, bir fındık kabuğunun içinde kısılı kalsaydım... " Yine de sayardım kendimi sonsuz boşluğun efendisi...
Poderia estar preso numa noz e achar-me rei de espaços infinitos, não fosse ter pesadelos...
Öyle kasılıyor ki, kıçıyla fındık kırabilir.
Ele é tão tenso que poderia partir nozes com o cu.
Sol ön cepte, bir paket fındık.
Quadriceps, esquerda, bolsa com nozes.
- O içkiyle fındık iyi gider.
- Isso bebe-se com nozes.
Fındık kadar beyni vardır.
E tem um amendoim no lugar do cérebro.
Hey, fındık beyinli.
Porque não fazemos algo para não pensares nisso?
Nice güzel kızın kulağına fısıldamışsındır bunları.
Tu decerto já sussurraste isso em muitas orelhas bonitas.
Etrafında cezbedici uydular ve halkalar olan Satürn'ü düşündüler... ancak orada da sıcaklık sıfırın altında 270 dereceye yakındı, ve yüzeyindeki buz tabakası 15,000 mil derinliğindeydi.
Pensaram em Saturno, atraente com as suas luas e anéis, mas a temperatura aproxima-se dos 132 graus negativos, e o gelo tem 22000 km de profundidade na sua superfície.
Kızgındın, fırlatmak istedin.
Estavas zangado.
Sincabım için bolca fındık.
Mais nozes para o meu esquilo.
Bayan, fırsat dedim ama, söylediklerinize alındım biraz. Eğer buralarda, tamamen ahlaklı bir şekilde arkadaşlık kurmak isteyen birileri varsa, neden kimseyi yanınızda istemiyorsunuz ki?
Se tem alguém neste distrito, que tem o direito de pensar em si mesmo... como uma companhia íntegra, sou eu.