Fırlayın translate Portuguese
186 parallel translation
Biz fırlayınca siz de fırlayın.
Está bem.
Fırlayın, beyler!
Toca a acordar, meus senhores!
Köyü sıfırlayın, dört AG al.
Apontem para a aldeia, 4 cartuchos.
Fırlayın haydi.
Levanta-te, levanta-te.
Ufki dümenleri sıfırlayın.
Ambas para cima.
Benim dosyamı çıkarın... hepsini... ve tamamen sıfırlayın.
Levantem o meu cadastro. Todo ele. E limpem-no.
Bir koşu aletleri getirin, fırlayın!
Vão buscar os instrumentos.
İleri fırlayın, toparlanın Kılıcınızı alın, yayınızı alın...
Vamos a isto Vamos lá Pega no punhal Agarra no arco
Hadi fırlayın!
Toca a girar!
Haydi, fırlayın!
Vem comigo, dentes!
Fırlayın!
Vai!
Bütün gece devam edebilirim. - Artık, bağırsakların fırlayıncaya kadar osurursun.
Espero que te peides até te cair o olho.
Bay Paris, rotanızı 105 işaret 40 istikametine doğru sıfırlayın.
Sr. Paris, reajuste seu curso para as coordenadas 105 marco 40.
- Hadi çocuklar fırlayın bakalım.
Vão para a vossa mãe.
- Dümenleri sıfırlayın. - Dümenler sıfıra.
- Ponha os lemes de profundidade a 0.
Durmasını söyleyip arabadan fırlayıp çıktım ve onu da orada bıraktım.
- Conversaram sobre isso? - Claro que sim.
Fırlayıp eve gir ve kahve soğumadan karnını güzelce bir doyur.
Vá depressa até casa e encha a barriga antes que o café arrefeça.
Roketi fırlatmaya hazırlayın.
Preparar foguetão para lançamento.
Bir gün, bir sürü çocukla beraberdiler... Ansızın fırlayıp geldi ve olanca kuvvetiyle beni dudaklarımdan öptü.
Um dia, ele estava de pé com um monte de outros rapazes... e de repente ele atirou-se a mim, e beijou-me com força... direito na boca.
Yatak odasından niçin bir roman kahramanı gibi fırlayıp çıktın?
Por que saltaste do quarto, como herói de romance de cordel?
Garsonlar, polis, halk binalardan fırlayıp oraya gittiler kuzen Sebastian'ın olduğu yere...
Os empregados de mesa, polícias, pessoas saíram dos edifícios, e foram onde onde o primo Sebastian...
Fırlayın!
- Vamos crianças, vamos!
Böylece, arabayla duvara tosladım. Sonra elimde silahımla dışarı fırlayıp 36'sını birden yakaladım!
Choquei contra o muro, com o carro e saltei com a arma na mão.
Avcıları fırlatmaya hazırlayın.
Preparar para lançar caça sonda.
Sıfıra hazırlayın.
Nivelar a zero,
En siyah, kadife yumuşaklığında çikolatayla kaplı. Ağzınıza attığınız zaman paslanmaz çelik cıvatalar fırlayıp her iki yanağa saplanıyor.
Coberta de chocolate macio e aveludado quando estala na nossa boca, dardos de aço disparam e espetam-se directamente em ambas as bochechas!
Mekiği fırlatmaya hazırlayın.
Prepara a nave para o lançamento.
Birden fırlayıp beni korkutmaya çalışacaksın.
Vais aparecer de repente e tentar assustar-me.
Usta, caddeye fırlayıp arabanın önüne atlanır mı hiç?
Doutor, não sabia que não deve correr na frente do carro?
Mezarından fırlayıp, saçlarını mı yolar?
Levantava-se e arrancava-lhe a careca.
Çocuklar fırlayın! Çıkın arabadan. Hadi.
Sim senhora.
Sırf havaya fırlayışını seyretmek için vuruyorlar adamı.
Disparam contra ti, só para ver se levantas voo.
Şef, Sınıf-4 bir sonda hazırlayın.
Chefe, prepare uma sonda classe-4.
# Kendinizi çok özel bir fırsata hazırlayın
Preparem-se para a boa vida
Foton torpidolarını fırlatmak için hazırlayın.
Preparar para lançar torpedos fotônicos.
Tüm füzeleri fırlatmaya hazırlayın.
Preparar todos os misseis para lançamento.
Park yerine öğrencilerinden önce ve daha büyük bir hevesle fırlayıp koşan bir öğretmeni hiç görmemiştim. Siz atletizm antrenörümüz olmalıymışsınız.
Nunca vi um professor correr para o estacionamento... depois das aulas, com mais rapidez e entusiasmo do que os seus alunos.
Çift numaralı foton fırlatıcıları hazırlayın.
Preparar lançadores de fótons pares.
Teğmen, Dümen Kontrolünü, kendi istasyonunuza transfer edin, ve orijinal rotaya sıfırlayın.
Podem ficar de sentinela hoje à noite.
Savunma açıkları ile ilgili her türlü bilgiyi istiyorum ve ön foton torpidolarını fırlatmak üzere hazırlayın.
Quero alguma evidência de fraquezas defensivas. E prepare os torpedos photônicos dianteiros para lançamento.
Bay Kim. sınıf-4 mikro sonda hazırlayın. Anlaşıldı, kaptan.
Eles podem ter encontrado uma maneira de ignorar as implicações morais do que estão a fazer, mas eu não tenho tanta sorte.
Bakışlarından belli aklını yitirdiğin. Kalk borusuyla uyanan askerler gibi saçların fırlayıp yerlerinden dimdik kalkıverdiler ayağa.
Teu espírito parece às portas de teus olhos... e, como soldados em alerta teus cabelos, qual vermes nas fezes, eriçam-se e ficam de pé!
Bir gün Klingon İmparatorluğu Jem'Hadar önünde dize gelecek ve o gün geldiğinde Klingon ölüleri ayaklarımın altında uzanırken burada aciz ve zayıf olarak dikildiğini hatırlayıp güleceğim. Tamam!
Um dia, o Império Klingon cairá ante os Jem'Hadar e, quando esse dia chegar e montes de klingons estiverem mortos aos meus pés, pensarei em si, aqui, impotente e fraco, e irei rir.
Silahı son güce sıfırlayın.
Reprogramem as armas para potência máxima.
Pilotun tedavisini durdurun ve fırlatma için hazırlayın! Kabine girer girmez, Birim 02 yi gölün dibine saklayın.
Assim que a Asuka estiver lá, escondam a Unidade 02 no fundo do lago.
... koltuğun arkasından fırlayıp babasını öldürmüş bir çocuk var.
... que salta de detrás do sofá e mata o pai.
Bunu yerine getirmek üzere o odaya düşünmeye giderken hukuk sistemimizin her şeyden öte zayıfı korumak üzere tasarlandığını hatırlayın.
E como tal, quando voltarem para aquela sala para deliberar, lembrem-se que o nosso sistema de jurisprudência, mais do que outra coisa, está concebido para proteger os fracos.
Nazik insanlar, çalıların arasından fırlayıp saldırmadan önce seslenirler.
Pessoas educadas avisam antes de pular para atacar.
Delirmiş bir adam gibi fırlayıp bardağı kafasında kırdıktan sonra kanını yalayıp güzel ketçap demedi mi?
Ele não saltou feito doido, não partiu um copo na tola e desatou a lamber o sangue?
Kendinizi birinci sınıf bir flörte hazırlayın.
Preparem-se para uma sedução de primeira categoria.
Bir tane sınıf-5 sonda hazırlayın.
Prepare uma sonda Classe 5.