Gecmiş translate Portuguese
9,793 parallel translation
Sen, Dev, Rachel'ı "normal" bir hayat yaşamak için modası geçmiş bir müessesede eşin olarak kabul ediyor musun?
Dev, aceitas a Rachel como tua companheira numa instituição talvez ultrapassada de forma a teres uma vida "normal"?
Geçmiş oluyorsun yani.
Setenta é bom. Passaste.
Bir ömür geçmiş gibi.
Parece que foi há uma eternidade.
- Geçmiş geçmişte kaldı.
Está no passado.
Dedi ki, bu geçmiş tarihli... para iadesi.
Ele disse que era um reembolso antigo.
Yine de sormam gerek. Geçmiş sorgulamasını nasıl geçtin?
Eu tenho que perguntar como passou por uma verificação de antecedentes?
"... ve bütün dağ oyulup gittiğinde... " "... sonsuzluğun ilk saniyesi geçmiş olur! "
E quando toda a montanha se tiver gasto, terá passado um segundo da eternidade.
Enerjisi bitmiş galiba. Batarya koruma moduna geçmiş.
Parece que ele se desligou, para conservar as baterias.
Geçmiş sana hiçbir şey ifade etmiyor mu?
Não há nada do passado que tenha valor para ti?
- Geçmiş... Geçmiş sorgulaması var.
- Há... há verificação de antecedentes.
İşe yaramaz virüs taramaları, zamanı geçmiş sunucular ve Windows 98'de çalışan bir güvenlik yazılımı kullanıyor.
Usa antivírus inúteis, servidores de dados e softwares de segurança que andam no Windows 98.
Cidden modası geçmiş durumda. Ama üzerinde her şey var. Çocuklar ve...
É meio sentimental, mas é como se tivesse tudo...
Komşu bölgelere mektup yazmaya başlarım. Gaveston kapılardan geçmiş mi öğrenirim.
Enviarei cartas para os nossos condados vizinhos, para saber se Gaveston passou pelos seus portões.
Bana mı öyle geliyor, yoksa Afrika'da tanışalı yüz yıl geçmiş gibi mi?
É, apenas, impressão minha ou parece que... passaram 100 anos desde que nos conhecemos em África?
Getirdikleri leopar Reiden tarafından kontrol edilen bölgeye geçmiş.
O leopardo que eles conseguiram recuperar... aparentemente migrou para terras que utilizam produtos da "Reiden".
Birkaç saat önce gümrükten geçmiş.
Ele passou pela Alfândega há várias horas.
Gerçekten hayatın S.H.I.E.L.D.'da geçmiş.
Estás mesmo na SHIELD desde sempre.
Café Intime'le iletişime geçmiş.
Ela foi para o Café Intime.
Her ölümün arkasında daima trajik bir geçmiş oluyor.
Por detrás de cada caso há uma história trágica.
Çocukluğu farklı geçmiş birini zorbalığıyla insanlara rahatsızlık veren birini düşünebiliriz.
Podemos imaginar que ele foi muito esquisito enquanto criança. Que se sente incomodado com toda a gente e portanto é intimidado.
Geçmiş bölümlerde Z Nation.
Anteriormente em Z Nation
Baksana Buradan geçmiş olmamlılar.
De certeza que eles estiveram aqui.
O zor zamanlarda, Pope olgun adamlarla çıkmaya başlayınca geçmiş.
Tempos difíceis, até... Que a Pope começou a namorar com homens mais velhos.
Gelmiş geçmiş en temiz kahramana.
O mais puro que alguma vez viveu.
Sevdiğin her şey ve herkes, gelmiş geçmiş en güçlü Karanlık Olan'ın merhametine kalmış olacak.
Tudo e todos que conheces estarão à mercê do Negro mais poderoso de sempre. Tu mesma.
Sen, gelmiş geçmiş en büyük büyücüsün.
És o maior feiticeiro de sempre.
- Arkada bıracağım bir geçmiş sadece.
Ele é uma parte do meu passado que posso deixar para trás.
Jenny Mills uzun zaman oldu. Kendine birini bulacak kadar uzun zaman geçmiş.
Tempo suficiente para encontrares um homem.
Yüzündeki boş ifadeye bakılırsa, randevun güzel geçmiş.
Pelo teu olhar vazio, presumo que o teu encontro correu bem.
Taşları en son görenlerin üzerinden bile yüzyıllar geçmiş durumda.
Passaram séculos desde que alguém diz ter visto uma.
Biliyorum, sadece sence ikisinin arasında bir şeyler geçmiş olması mümkün mü?
- Eu sei, é só que... Achas que é possível que tenha acontecido algo entre eles?
Seni daha önce şehirde Klaus Mikaelson'la görmüştüm geçmiş kaydı olmayan gizemli hayırsever ve sanatçı.
Já te vi por aí antes. Com o Klaus Mikaelson. O misterioso filantropo e artista sem passado.
Sonuçta gelmiş geçmiş en büyük tehdit olan "bilinmezlik" için tek çare o.
A única cura para a ameaça mais terrível de todas : O desconhecido.
Şüphesiz ki ikimiz de gelmiş geçmiş en güçlü, en kurnaz, en yakışıklı vampirleriz.
Bem, somos os vampiros mais astutos, poderosos e bonitos de sempre...
- Gezinti kötü geçmiş galiba.
A visita correu mal?
Geçmiş olsun, neyiniz var?
Estou a gozar. Não quero saber.
Delip geçmiş.
- Boa, atravessou.
Reed, Zapata, siz benim geçmiş davalarımı araştıracaksınız.
Reed, Zapata, ficam com os meus históricos.
Geçmiş zaman kullanıyor.
Ele está a falar no pretérito.
Klaus gelmiş geçmiş en acımasız vampirdir ve tahmin et bakalım.
É que o Klaus é o vampiro mais impiedoso de toda a história. E adivinha só.
Ve Cravath kayıtlara avukat olarak geçmiş bu da değişirlerse bütün her şeyi berbat ederler anlamına gelir.
O Cravath é o advogado dos autos, o que significa que, se eles trocarem, isso estraga tudo.
- Joe? Vay be. Sanırım gerçekten de bayağı vakit geçmiş.
Ena, acho que já passou mesmo muito tempo.
- Sinirler harekete geçmiş olabilir.
- As sinapses podem estar a disparar.
Çünkü sizin büyük konseyinizin modası geçmiş.
Porque esse vosso Grande Clã está obsoleto.
Zaman nasıl da geçmiş.
Olhem para as horas.
Ama burada geçmişten kaçmak için bulunmuyorum. Çünkü geçmiş sayesinde...
Mas não vou fugir do passado, porque o passado contribui para...
Geçmiş umurumda değil.
O passado não me importa.
Gelmiş geçmiş, en iyi, şükran günü.
Melhor Ação de Graças...... nunca.
Sanırım dün gece tarihi geçmiş bir kan torbası falan içtim.
Eu acho que eu tinha uma bolsa de sangue expirado ontem à noite ou algo assim.
Gergin, um, sadece bir gece geçmiş, kaldı.
Ficou, tempo passado. Apenas uma noite.
Geçmiş zamana gitmemiz gerekiyor.
Temos que voltar atrás no tempo.
geçmiş olsun 71
geçmiş 44
geçmişte 40
geçmişi 24
geçmişte kaldı 32
geçmişi unutalım 16
geçmişteki lider 19
geçmiyorum 21
geçmiş 44
geçmişte 40
geçmişi 24
geçmişte kaldı 32
geçmişi unutalım 16
geçmişteki lider 19
geçmiyorum 21