Gelir translate Portuguese
23,587 parallel translation
Birinin duşta iken aklına bir fikir gelir mi?
Mais alguém já teve uma ideia enquanto tomava banho?
Sanırım bu bana iyi gelir, aileme de.
Penso que era bom para mim, para a minha família.
Ayrıca, muhtemelen bir hafta boyunca hiçbir içler acısı veya kendimizi suçlayacağımız bir şey yapmasak iyi gelir.
Porque acho que ambas precisamos de uma semana sem fazer algo patético ou moralmente incriminatório.
Çoğu gece giyiniriz bir koruma gelir ve bizi üst kattaki partiye götürür.
E na maioria das noites, vestimo-nos e o guarda leva-nos para as festas lá em cima.
Bu kaçış yöntemi aramak zorunda olmadığımız anlamına gelir. - Bir saklanma yeri aramalıyız.
Sendo assim não devíamos procurar um método de fuga, devíamos procurar um esconderijo.
Ambulans yakında gelir.
Não tarda chegam as ambulâncias.
- Kesinlikle bir içki iyi gelir.
- Estou mesmo a precisar.
FBI'da ne dendiğini bilirsin... "Önce aile gelir."
No FBI dizem que a família vem primeiro.
Hayır, gerçek adam çıkar gelir, doğruları söyler ve ne olursa olsun güçlü durur.
Não, um homem a sério está lá, diz a verdade e resiste o que quer que aconteça.
Ryan, gelir misin?
Ryan, um momento?
Hayır, sadece buradan geçtikleri anlamına gelir, hepsi bu.
Não, significa que estão de passagem.
Mezar taşı yukarıya doğruysa o kişinin hâlâ bu kasabada olduğu anlamına gelir.
Se a lápide está direita, significa que a pessoa ainda está aqui na cidade.
Geri kalan kesimin dışında bir tür olduğun anlamına gelir.
Significa que te distingues, que estás acima dos outros.
Hayır, "bizden biri değil" anlamına gelir.
Não, significa "não é um de nós".
III. Thutmose, Tutankamon'dan önce gelir.
Tutmosis III é anterior a Tutankhamon.
"Cody, Hayley'in yanına gelir, Hayley ağlıyordur."
"O Cody aproxima-se da Hayley, que está a chorar."
Annen birazdan gelir.
A tua mãe está quase a chegar.
Belki birimizin aklına parlak bir fikir gelir.
Talvez uma de nós tenha uma ideia.
Güvenlik de alet edevatları kullanırken rahat olabilmekten gelir.
A segurança advém da confiança e conforto no uso de ferramentas e equipamento.
Kendine güven ve rahat olabilmek de pratik ve mantıktan gelir.
A confiança e o conforto advêm da prática e do senso comum.
Fazlası gelir.
Chegarão mais.
Bizim güzel Rahibimiz temizlik imandan gelir sözüne inanmıyor, bu yüzden çadırının yerini koklayarak bulabilirsiniz.
O padre não acredita que a limpeza é o caminho para Deus. Encontrarão a tenda dele pelo cheiro.
Sen aslında yoksun, bu da hiçbir hakkın olmadığı anlamına gelir.
É uma não-entidade, o que significa que não tem direitos.
Öyle olsaydın seni kurtarmak için ta buralara kadar gelir miydim?
Se não o tivesses feito, teria eu vindo até cá para te salvar?
Ya da kendine gelir ve onunla mücadele edersin.
Ou podes ficar de pé e podes enfrentá-lo.
Richard aklındakileri biliyorum. Gelir elde edene kadar bize 4 yıl çiziyorsun.
Richard, li o teu plano e prevês que só daqui a 4 anos teremos retorno?
Onun da işine gelir.
Ela ia aceitar!
Pablo'yu ona yaklaştırırız. Büyüsünü yapar ve gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Colocamos o Pablo perto, ele faz o seu vudu, e, bem, o resto irá desenrolar-se.
Tüm ürünler, tüm erzaklar buraya gelir.
Todos os mantimentos vêm para cá.
Gelir yanına otururdum.
Teria sentado ao teu lado.
Ölümden gelir kendimizi ölüme teslim ederiz.
Da morte viemos, e para a morte nos entregamos.
Herkesin ihtiyacı var. Herkes oraya gelir.
Todos precisam e vão lá para se abastecer.
Pablo'yu ona yaklaştırırız o da büyüsünü yapar ve gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Colocamos o Pablo perto. Ele faz o seu vudu, e, bem, o resto irá desenrolar-se.
- Bir saniye gelir misin?
- Podes vir comigo?
Bir dahaki sefere benim ya da kuzenimin peşinden gelir.
Ela culpa-nos, na próxima vez posso ser eu ou o meu sobrinho.
Benimle gelir misin?
Vai ficar bem. Podes vir comigo?
Korkusuz bir gece uykusu insana iyi gelir.
Uma boa noite de sono faz bem à alma.
- Tamamdır, çağırdım bile. Neal mavi Kia Sportage'a atladı bile, birazdan gelir.
O Neal está num Kia Sportage azul.
Dinsizin hakkından imansız gelir.
Tempos de desespero pedem medidas desesperadas.
Bütün turistler Louvre'a gelir.
Todos os turistas vêem ao Louvre.
Klorin gazı oksijenle karıştığında aşınma meydana gelir.
Quando o gás clorino encontra o oxigénio, - começa a corrosão.
Sahne yoldaşlarının kapısını kapatma emrini alan denizciye gelir.
Põe-te no lugar do marinheiro que recebe a ordem de fechar a escotilha aos seus camaradas.
Bu korkunç yer altında ek gelir olacağı kimin aklına gelirdi?
Quem diria que este covil maligno subterrâneo tivesse as suas vantagens?
Siz bayıldıktan sonra gelir baltayla acınıza son veririm.
Eu entro depois de ficares inconsciente, pego nesse machado e acabo com o vosso sofrimento.
Bununla verilmek istenen mesaj ilahi armağan yüce bir güçten değil kendi zihinlerimizden gelir.
A mensagem era : A dádiva divina não vem de um poder superior, mas das nossas próprias mentes.
Bu sana ağır gelir. Bırak.
É forte demais para ti, desiste.
Elimizden sadece bu gelir.
É só o que podes fazer.
En sonunda, içimizdeki değişim daima Tanrı'dan gelir.
No fim, a nossa mudança vem sempre de Deus.
Eve ne zaman gelir?
Ele vem para casa em breve?
Öyle bir zaman gelir ki hepimizin önümüze bakması gerekir şimdi de benim vaktim geldi.
Sabe, chega uma altura em que todos nós temos de seguir para o futuro, e... agora é a minha altura.
Er veya geç, beklediğin an gelir o da hak ettiğini bulur.
Mais cedo ou mais tarde, o teu momento chegará, e ele irá ter aquilo que merece.