English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ G ] / Güçsüz

Güçsüz translate Portuguese

1,360 parallel translation
- Eğer kendini güçsüz hissedersen hemen bana söyle.
Estás a ficar fraco. Se te sentires fraco, tens de me dizer. Como está agora?
Hayır. Zayıf ve güçsüz görünemeyiz.
Não, não podemos parecer fracos e impotentes.
O kadar güçsüz düştük ki silahlarımızı bile doğrultamayız.
Estamos tão fracos que
Sanırım çok güçsüz kalmıştım.
Senti-me impotente, acho eu.
Ne zaman güçsüz olup yardım çağırdığında gelmedim?
Como viria se não tivesse o poder de me chamar?
Tanrılar, senin güçsüz kıIıcınla ölmeme izin vermez
Os Deuses não permitem a minha morte pela tua fraca lâmina.
Güçsüz adalet boştur. Fakat adaletsiz güç sadece vahşettir.
A justiça sem poder é vazia mas poder sem justiça é apenas violência.
Güçsüz adalet boştur. Fakat adaletsiz güç sadece vahşettir.
A justiça sem poder é vazia mas o poder sem justiça é apenas violência.
Çok güçsüz.
Está muito fraco.
Ve onun güçsüz bünyesi dayanamadı. Etrafta ona yardım edebilecek kimse yoktu. Ve sen, yatak odandaydın.
Não havia ninguém para o ajudar e tu estavas no teu quarto.
Hâlâ oldukça güçsüz, hafızası dağınık ama en azından lanet olası hastaneden çıktı.
Ainda está muito fraco, a memória dele está uma trapalhada, mas pelo menos está fora do hospital.
Hâlâ oldukça güçsüz, hafızası dağınık ama en azından lanet olası hastaneden çıktı.
Continua fraco, com péssima memória, mas saiu do hospital.
Hayır, ama ben size düşünce kadar güçsüz değil konum fark yardımcı oldu.
Não, mas ajudei-te a aperceberes-te de que não és tão impotente como pensavas.
Ah, zavallı küçük güçsüz Phoebe, o bile başının çaresine alamaz.
Oh, pobre Phoebe sem poderes, nem sequer consegue tomar conta de si.
Eğer Teğmen Reed veya MACO'ları uyandırırsak... birkaç dakikada güçsüz kalır, birkaç saatte de ölürler.
Se acordarmos o tenente Reed ou os MACO, ficarão incapacitados em minutos, mortos numa questão de horas.
Son zamanlarda çok güçsüz hissediyorum.
Tenho-me sentido tão fraco ultimamente.
Güçsüz falan hissetmiyorum kendimi.
Não me sinto debilitado.
Şeker hastalığı seni güçsüz kılıyor ve sen de ona anlatmaya korkuyorsun, çünkü artık onun süpermeni olmayacaksın.
Os diabetes fazem-te sentir vulnerável, e tens medo de que quando lhe contares, ela não te chame mais Super-Homem.
Güçsüzsün, güçsüz!
És fraca, fraca!
Güçsüz olduğum için kendimden nefret ediyorum.
Odeio-me por ser fraca.
Çok güçsüz.
Tão fraco.
Güçsüz, güçlü, sağlıklı da olsa o hâlâ babam ve onu seviyorum.
Fraco, forte, saudável, continua a ser o meu pai e eu amo-o.
Bilirsin, Clark annenlerin mısırla beslemesi seni güçsüz yaptı sanırdım ama senin karanlık tarafını küçümsemişim.
Sabes, Clark sempre achei que o absurdo da quinta dos teus pais te tinha tornado um fraco mas, claramente, subestimei o teu lado mais sinistro.
Çünkü sen onu güçsüz yaptın.
Porque fizeste dele um fraco.
Kedi, köpek yanında hapşıranını duymuştum ama bir taşla güçsüz düşeni hiç duymadım.
Já ouvi falar de pessoas que espirram por causa de gatos e de cães, mas não de pessoas que ficam fracas por causa de uma rocha.
Arada bir kendine gelip, tekrar bayılıyor, hâlâ çok güçsüz, ama bu kadın hakkında garip bir şeyler var.
Ela parece andar à deriva. Continua muito fraca. Passa-se algo de muito estranho com esta mulher.
- Hiç bu kadar güçsüz hissetmemiştim.
Nunca me senti tão fraco.
Ama bilmeni isterim ki kendini ne kadar kızgın ve güçsüz.... hissettiğini anlıyorum.
Mas quero que você saiba que entendo como se sente zangada e impotente.
En güçlü ve cesur kabilelerimiz parçalandı karşınızda güçsüz kaldı.
Os nossos clans que eram mais fortes e corajosos foram rompidos e ficaram impotentes perante vós.
Ben güçsüz biri değilim. Bunu yapabilirim.
Eu não sou uma pessoa fraca, eu consigo fazer isto.
Senden az da olsa daha güçsüz.
Ele está meio passo atrasado em relação a ti.
Seni güçsüz hissettiriyor, değil mi?
Ele dá comigo em louco. Ele faz-te sentir fraco, não é?
Güçlü olanın güçsüz olana sanki bir "şey" miş gibi davranması gibi.
tratam os mais fracos como meros objectos.
Bu ve benzeri durumlarda, güçlü insanlar güçsüz insanları sömürüyor.
Em todos os casos, os humanos que têm poder, exploram os que não o têm.
Yumuşak ve güçsüz seviyorum.
Gosto deles moles e fracos.
Hiçbir özel şirket, maaşlarının çalındığını bildirmez... yoksa güçsüz görünürler.
A empresa não vai apresentar queixa. Apresentaria uma imagem de fraqueza.
Bir şeye ihtiyacın olursa, her ne olursa bana güvenebilirsin, demek için uğradım. Güçsüz kaldığında senin yanında olacağım.
Só vim dizer que se você precisar de alguma coisa, pode contar comigo.
Gerçekten, Hercules güçsüz ve siz onları zorla yenebildiniz.
A sério, a equipa do Hércules é fraca, B, e quase que não a venciam.
Evet, topsuz alandaki hareketleriniz önemli, ama perdenin güçsüz tarafında sabırlı olmanız gerekir.
Sim, é importante o movimento sem a bola, mas tens de ser paciente com o teu lado mais fraco.
Tanrım, güçsüz olduğum şu anda bana yardım et. Gücümü toplamama yardım et.
Deus, ajude-me nas minhas horas de fraquezas... ajude-me a encontrar o meu caminho.
Gücü elinde bulunduranlar güçsüz olanları incitirken ne yapmanız gerekir?
Que podemos nós fazer quando os que têm poder fazem mal àqueles que não o têm?
Ve şu kalabalığı dinleyin güçsüz mahkûm takımı seyircilerin gönlünü almaya başladı.
E ouçam a multidão. até que esta equipa de prisioneiros os começa a conquistar.
O acıdığınız zavallı güçsüz kız değilim.
Não sou aquela coitada ridícula de quem tu sentia pena.
Al, baba. Oh, Çok güçsüz hissediyorum.
Toma, pai.
Kendimi güçsüz hissettim.
Sentia-me impotente.
Ama 86'lı bu makineden daha güçsüz.
mas, aquele 86 não é muito rápido na descida.
Çocuklar o kadar güçsüz ki, sine kısırığıyla bile ölüyorlar.
Crianças que estão tão débeis que morrerão se um mosquito as picar.
Fakat en kötüsü insanları güçsüz bırakmak ve onları birer işbirlikçiye dönüştürmek.
Mas o pior de tudo é a exploração da debilidade das pessoas. E convertê-los em colaboradores.
İmparator güçsüz ve yetersizdi.
"O Imperador é fraco e incompetente."
- Öyleyse onu güçsüz bırakalım.
- Talvez nos devêssemos livrar dele.
Daha önce de seni güçsüz bırakmıştık.
Já te tirámos uma vez os poderes.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]