English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ G ] / Gıbı

Gıbı translate Portuguese

19,309 parallel translation
Penny'nin bıçaklandığı bıçak Fillory'den.
A faca com que o Penny foi atacado é de Fillory.
Peters malikanesini aradığınız için teşekkürler. Lütfen adınızı ve numaranızı bırakın, böylece size dönebiliriz. Lütfen adınızı ve numaranızı bırakın, böylece size dönebiliriz.
Por favor, deixe o seu nome e o número de telefone, que depois ligamos-lhe.
Şu bıraktığım koltuğa baksana.
Vê o belo lugar onde estacionei.
Beni kalbimden bıçakladığın bölüme mi geldik?
Esta é a parte em que me apunhalas no coração?
Wayne, çocuk bırakmadığını söyledi.
Wayne, ele disse que não foi ele.
Tek bildiğim onu bizim serbest bıraktığımız ve ne pahasına olursa olsun tekrar yerine koyacağımız.
Tudo que sei é que nós a libertamos, e que a vamos encerrar de novo independentemente do custo disso.
Selam.
G-A-B-B...? - Olá.
Başladığın hiçbir işi yarım bırakma.
Nunca deixes por acabar aquilo que começas.
Bıraktığın için sağol.
Obrigado pela boleia.
Desteğinizden ve arkamdaki bu büyük insanların bana bıraktığı mirastan ötürü onur duyuyorum.
Sinto-me... Sinto-me humilde com o vosso apoio e com o legado dos grandes homens atrás de mim.
Geri çekilip, bu bok yığınını kucağınıza bırakabilirdim.
Podia ter recusado e deixado este monte de lixo no seu colo.
Bu işi ne yaptığını bilmeyen insanların eline bırakmıyorum.
Não vou deixar isto nas mãos de quem não sabe o que está a fazer.
Peşini bırakmasını ortada hiçbir şeyin olmadığını söyledim ona ama varmış.
Disse-lhe para esquecer isso. Que não havia nada lá, mas havia.
- Ve aleyküm selam. Benim serbest bırakılmamı sağlamaya çalıştığınızı biliyorum.
Sei que me estão a tentar libertar.
James Miller'ın serbest bırakılıp bırakılmadığına kurtarılıp kurtarılmadığına öldürülüp öldürülmediğine bakılmaksızın İHO yok edilecektir.
Quer o James Miller seja libertado ou não, resgatado ou não, assassinado ou não, a ICO vai ser destruída.
Krispin Stockley, Powers birimindeki bir dedektifin oğlu yerel polis ve FBI'ın yorum yapmaktan kaçındığı uzun ve bazı yönlerden tutarsız açık bir bildiri bıraktı.
Krispin Stockley, filho de um detective da divisão Powers, deixou um extenso e conturbado manifesto público que a polícia local e o FBI, ainda não comentaram.
Eşyalarımı ortalıkta bırakacak kadar dikkatsiz olmadığımı sen de biliyorsun.
A sério? - Sabes que não sou descuidada.
Anlamadığım kısım, bıçağı daha derine saplamak için neden bu anı
O porquê de quereres uma ocasião para enfiares mais a faca, é um mistério.
Oraya bir şey bıraktığını gördüm.
- Eu vi-te a colocar alguma coisa.
Bıraktığını sanmıştım.
Pensei que tinhas desistido.
Hayır, biz vardığımızda iz bırakmamıştı.
Não, não havia sinal dele quando chegamos.
Lynn Dewhurst ölmeden birkaç gün önce onun telefonuna tehditkar mesajlar bıraktığı için sorgulanıyormuş.
Interrogaram-na por ter ameaçado a Lynn Dewhurst dias antes de morrer.
Serbest bırakıldığım o gün, bugün.
Hoje é o dia em que vou ser libertado.
Ben yanında yokken onu yalnız bırakmadığın için asıl ben teşekkür ederim, Henry.
Obrigado, Henry... por estares presente quando eu não podia.
Son bıraktığımızda iki adamımız ve Kardan Adam elinizdeydi.
Quando paramos, o resultado é que tinham dois dos nossos e o Boneco de Neve.
Bir vampiri kalbinden bıçaklayınca kılıç kendi içine sihirli bir kanal açarak ruhlarınızı yarattığınız kişisel cehennemize aktarır.
Quando um vampiro é atingido no coração, a espada age como uma conduta mágica, transferindo o seu espírito para esta pedra manhosa. criando o nosso próprio inferno.
Hamile kız arkadaşını yeni bıçakladığımı düşünürsek bu oldukça asil bir davranış oldu.
Que generoso da tua parte tendo em conta que eu esfaqueei a tua namorada grávida no peito.
Hâlbuki ofisime bıraktığın 20 çocuk bakımı dergisinde okumuştum sanki.
Acho que li isso nalguma das revistas parentais que me deixaste no gabinete.
Polis, evin sahibi olan şahsın bıçaklandığını, boğazının kesildiğini ve dün geceki yangının, suçu örtbas etmek için çıkarıldığını söylüyor.
A polícia diz que o homem desta casa foi esfaqueado, a sua garganta foi cortada e o incêndio de ontem à noite foi uma tentativa para encobrir o crime.
Üzgünüm mü? Sakın bana bunu Andy'nin bıraktığını söyleme.
"Desculpa?" Não me digas que o Andy te deixou isto.
Bu, Ceza mührünü nasıl etkisiz bıraktığını açıklar ama yüzüğü nereden aldığını açıklamaz.
Aquilo explica como ele desativou a runa do Castigo, mas não onde arranjou o anel.
Tüm insanlığı yüzüstü bıraktılar ama bunu benim kadar sen de biliyordun zaten.
Falharam à humanidade inteira, mas sabias isso tão bem quanto eu.
Cengiz'in bana miras bıraktığı bu dünya.
Eu simplesmente herdei o mundo de Gengis.
Okulu tedavin için bıraktığını söyledi.
Disse que tinhas deixado a faculdade para recuperar.
- Bizi bıraktığını sanıyorduk.
Pensámos que nos tinhas deixado.
Bayan Tregidden işle ilgili meselelerini bize bıraktığı için umarım bu beyefendi de öyle yapar.
Uma vez que a Sra Tregidden sempre confiou em nós para fazermos os nossos negócios sem a sua interferência, vamos esperar que este senhor faça o mesmo.
Eski Trevorgie kazılarının yarım yüzyıl önce sahibi ölünce bırakıldığı ve daha devam edilmediği herkes tarafından bilinir.
É do conhecimento geral que a antiga mina Trevorgie abandonada meio século atrás, quando o proprietário morreu Nunca foram terminados.
Bu "Evlenen Adam" ın bıraktığı iz.
Esta é a marca registada do Noivo.
Birkaç yıl önce babam bana gelip hayatını değiştireceğini söyledi. Bağımlılığını bırakıp doğum günümü benimle kutlamak istediğini, çünkü birçoğunu zaten kaçırdığını söyledi.
Há uns anos, o meu pai veio ter comigo e disse que ia revirar a vida dele, queria livrar-se do vicio, e queria festejar o meu aniversário, porque tinha perdido muitos deles.
Pantolonunu yıkamam için bıraktığında cebinde esrar bulmam...
Encontrava erva nas tuas calças quando as deixavas para lavar.
Daha doğrusu, onu öyle bırakmam gerekiyor ki bırakıldığını anlamamalı.
Mais concretamente, livrar-me sem que ele dê por isso.
Eğer değillerse kimin yaptığını bulmamız ve onları devre dışı bırakmamız gerek. - Onları devre dışı bırakmamız gerek.
Caso contrário...
Piper'ı bulmaya hiç yaklaşmamıştım ve nerede yanlış yaptığımla ve NZT'nin neden beni yüzüstü bıraktığıyla ilgili kafayı yiyordum.
Não estava mais perto de encontrar a Piper e estava a enlouquecer, imaginando onde é que errei, e porque é que o NZT me deixou ficar mal.
Kimse nereden geldiğini onu kimin bıraktığını bilmiyor.
Ninguém sabe quem a deixou ali ou de onde veio.
Bıdığım, bu işi ilk kez yapmıyorum.
Fofa, não sou estreante nisto.
Bıçağı yakaladığın için memnun gibiyim.
Ainda bem que apanhaste a faca.
Lobos'u öldürmek arkanda bıraktığın pisliği temizleyecek mi sanıyorsun?
Pensas que matar o Lobos faz os teu podres desaparecerem?
Ve sen ve Tommy'nin durdurduğunuz ve polislere bıraktığınız mallar.
E o carregamento que você e o Tommy intercetaram e deram à Polícia.
Hayır, seni geri kabul etti çünkü artık işleri bıraktığını sanıyordu.
- Não. Ela aceitou-te de volta porque achava que estavas limpo.
Sadece iki adamın bıçak zoruyla eve girdiği ve bütün evi aradığı.
Que dois homens entraram na casa, com facas e revistaram a casa toda.
Dışarı çöp bıraktığımız için bizi azarlamadın bile.
Não disseste nada por deixarmos o lixo na rua.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]