Gırl translate Portuguese
7,961 parallel translation
Bu senin ağırlığını taşımaz.
Isso não vai aguentar o teu peso.
14 yaşındayken, Satriani'den et çaldığımız günü hatırlıyor musun?
- Lembras-te quando tínhamos 14 anos e roubámos aquela carne toda ao Satriani?
Arkadaşlarımız Hydra çıktığında nasıl hissettiğimizi hatırlıyorsun.
Lembras-te quando os nossos amigos afinal eram da HYDRA?
İlk tanıştığımız zamanı hatırlıyor musun?
Lembras-te quando nos conhecemos?
Çok çirkin. Eğer uzun süre yaşamak bana bir şey öğrettiyse o da insanların neler yapabileceğine karşı asla tam anlamıyla hazırlıklı olamadığındır.
- Se uma vida longa me ensinou algo é que nunca estamos preparados para o que as pessoas são capazes.
Onu yaptığın zamanı hatırlıyorum.
Eu lembro-me quando fez aquilo.
Bunların hiçbirini yapmak zorunda olmadığımız zamanları hatırlıyor musun?
Lembras-te quando não precisávamos de fazer nada disto?
- Hazırlıksız yakalandığını biliyorum.
Sei como te sentes. Apanhada de surpresa.
Eskiden gözlük taktığımı hatırlıyor musunuz?
Lembra-se que eu dantes usava óculos?
Onlar hükümlünün uzunluğu olduğu kadar ağırlığının da hesaplanması gerektiğini anlamıyorlar.
Eles não percebem que precisam de calcular... a proporção entre a altura e o peso do condenado.
Bir hayatı almak katlettiğin insanın yaşadığı yılların geçirdiği zamanların, didindikleri hayallerin senin yüzünden gitmesinin verdiği ağırlık ve sorumluluk zor geliyor.
Tirar uma vida... sentir todo o peso e a responsabilidade de todos os anos que a pessoa que tu mataste viveu... momentos que apreciaram... os sonhos pelos quais elas lutaram, desaparecidos... por tua causa.
Öyle çuvalla para önüne altın tepside gelmiyor, sırf uçabiliyorsun diye veya duvarlarda yürüyebiliyorsun ya da 5 ton göğüs ağırlığı basabiliyorsun diye.
Não existem muitos empregos bem pagos que possas ter só porque sabes voar, ou atravessas paredes, ou levantas 5 toneladas.
Spor salonunda diğer koçu üstünde külotla kovaladığı günü hatırlıyor musunuz?
Lembram-se de quando ele perseguiu o outro instrutor só em cuecas?
O günü hatırlıyorum. Umut adına kan akıttığın zamanı. Katarina.
Lembro-me do dia em que derramou sangue em nome da esperança.
Önemli bu. Ağırlığımızı koymuş oluyoruz.
É importante para marcar posição.
Modern tıp tarihinde eşi benzeri görülmemiş düzeyde bir hazırlığı.
Um nível de preparação inédito na história da medicina moderna.
Bu hazırlığın hemen burada, ön saflarında bizim gibi doktorlarla başlaması lazım.
É na linha da frente que deve começar, com médicos como nós.
Seninle 28 yıl önce 1987'de karşılaştığımı hatırlıyorum.
Eu lembro-me de o ter conhecido em 1987. Há 28 anos.
- Abby, kendi hazırlığımı yapabilirim.
Abby, eu faço a minha preparação.
Thorp Tarım Hizmetleri diye bir şirketle çalışıp çalışmadığını hatırlıyor musun?
Lembra-se de trabalhar para uma empresa chamada Thorps Agriservices?
Pippa'nın elbiselerinden üzerime akan suyu ve onun ağırlığını hala hissederim.
Ainda lhe sinto o peso, com água a pingar-lhe das roupas para cima de mim.
Thorp Tarım Hizmetleri adında bir şirketle... -... çalıştığını hatırlıyor musun?
Lembra-se de trabalhar para uma empresa chamada Thorps Agriservices?
Sabahın dördünde gelip bizim sabah bulmamız için çıplak yattığını hatırlıyor musun?
Lembras-te quando ela aparecia em casa, tipo, às 4 da manhã? Depois deixava-se ficar nua no sofá para a encontrarmos de manhã.
Bunun ağırlığını anlamadığımı mı sanıyorsun?
Achas que não entendo a gravidade desta situação?
Babanla aramızda sorunlar yaşadığımızı söylediğimi hatırlıyor musun?
Lembras-te de eu dizer que eu e o teu pai tivemos problemas?
Ben küçükken babamın benim Rosalie'ye binmeme izin verdiğin için sana kızdığını hatırlıyor musun?
Lembras-te de quando era pequena, e o pai ficou zangado contigo por me teres deixado andar na Rosalie?
Ağırlığını üstüne ver.
Basta pores o teu peso sobre ela.
Şu kimsenin durduramadığı Kongo'daki eski savaşı hatırlıyor musun?
Lembra-se daquela guerra no Congo que ninguém conseguiu parar?
Triads'ların zamanında yaptığımızı hatırlıyor musun?
Lembras-te do que fizemos às Tríades?
- Hayır. Düştüğümü, her şeyin karardığını hatırlıyorum
Só me lembro de cair e, depois tudo escureceu.
Durumun hakkındaki gerçeği en son ortaya çıktığı zaman neler olduğunu hatırlıyor musun?
Lembras-te o que aconteceu da última vez que a verdade sobre a tua condição foi revelada? Quer dizer... a Nora.
Gerçekten umursadığın biriyle flört ettiğini hatırlıyor musun hiç?
Ainda te lembras de ter um encontro amoroso com alguém de quem verdadeiramente gostavas?
Neler yaşadığını hatırlıyorum ve bu suçtan çok da sonra değildi.
Lembro-me daquilo porque que passaste, não muito tempo depois deste crime ocorrer.
Hatırlıyor musun buraya ilk taşındığımızda ne kadar mutluyduk?
Lembras-te de como eramos felizes quando viemos para cá?
Ortak bir umudu paylaştığımız zamanları hatırlıyorum da bizim türümüz, eşi benzeri görülmemiş bir şeyi başarabilecek kapasitedeydi.
Lembro-me da esperança que uma vez partilhámos que a nossa espécie era capaz de coisas verdadeiramente... Extraordinárias.
Sadece gölge kuklaları yaptığın zamanları hatırlıyorum.
Lembro-me quando fazias bonecos loucos com as sombras.
- 1987'de tanıştığımızı hatırlıyorum.
Lembro-me de conhecer em 1987.
Seninle 1987'de karşılaştığımı hatırlıyorum.
Lembro-me de conhecer-te em 1987.
Bak dostum ilk kez içeri daldığımda onları çantada keklik olarak düşünmüştüm adamlarımın yarısını patates etmişlerdi, minik işbirliğimizle birlikte etkili bir şeyler için hazırlıklılar diyorsam sözümü dikkate al.
Ouve, amigo, pensei que estavam fracos na primeira vez, e eles apanharam metade do meu grupo, esse é o motivo da nossa pequena colaboração. Mas acredite quando digo que eles são capazes.
Ağırlığına gücüm yeter.
Eu posso carregar o peso.
- Bunu yaptığını hatırlıyor musun?
Lembras-te de fazer isso?
Buraya başladığımda bana ne dediğini hatırlıyor musun?
Lembras-te da primeira coisa que me disseste quando comecei aqui?
Nat beni buna bindirdiğinde na yaptığımı hatırlıyor musun?
Lembras-te quando obriguei a Nat a levar-me neste?
- Bunu yaptığımı hatırlıyorum.
Lembro-me disso.
Hatırlıyor musunuz, Celile'de bu adam en büyük alabalığı...
Lembras-te que, na Galileia, este homem aqui apanhou...
İlk kez hayatımı kurtardığın zamanı hatırlıyor musun?
Lembras-te da primeira vez em que me salvaste a vida?
Ressler, ağırlığımı ayaklarıma veremiyorum.
- Ressler, não posso pôr nenhum peso sobre o meu pé.
- İkimiz de hazırlıklı olmadığını biliyoruz.
Ambas sabíamos que não ias ter nada planeado, então...
Bilirsin, ben on iki yaşındayken... Hatırlıyorum. Yaşlı bir hanfendi gibiydim, sıçtığımın piyanosunu çalıp duruyordum.
Sabes, quando eu tinha 12 anos, consigo lembrar-me de ser como que uma senhora velha, sempre a tocar a porra daquele piano.
Gideon'un sana bıraktığı mektubu hatırlıyorsun.
Estas a lembrar-te da carta que o Gideon deixou-te.
Lezzet testi yaptığımız doğumgününü hatırlıyor musun?
Lembras-te do aniversário dele em que fizemos o teste do sabor?