English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ H ] / Hardal

Hardal translate Portuguese

672 parallel translation
Ona hardal suyu vermiştim.
Em dar-lhe água de mostarda?
Hardal, bayan.
- A mostarda, senhora.
Hardal, lütfen.
- Não brinca, o ajudante! - A mostarda, por favor.
İngiliz hardalı var mı?
Tem mostarda inglesa?
Çileklere hardal koydu.
Mostarda nos morangos.
Hardal da getir Gus.
- E um pouco de mostarda, Gus. Sim, senhor.
Çekilmemiş biber, hardal tohumu ve öteki baharatlar.
De grãos de pimenta, semente de mostarda e de outros temperos...
- Hardal?
- Mostarda?
- Hardal, evet!
- Mostarda, sim!
Hardal mı?
Mostarda?
"Katı Kalpli Hannah" bir Palm Beach gezgini hardal rengi basma pantolonu ve gri ve beyazlı ipek bluzu ile.
"Hannah lmpiedosa" é um traje de passeio de Palm Beach... que consiste em calças cor de mostarda e blusa de seda cinzenta e branca.
Sanki sosis kralının oğlu..... hardal kralının kızıyla evleniyormuş gibi konuşuyorsun.
falas como se o filho da dinastia do cachorro-quente tivesse que se casar com a filha do rei da mostarda.
Soğuk alınca, hardal yakısı getiriyorsun.
Quando me constipo, traz-me um emplastro de mostarda.
Yanlış. Bu sadece hardal işi yapıyor.
- Essesó trabalha com mostarda.
Hardalı tüpte alınca çok daha ucuz olduğunu biliyor muydun?
Sabia que é mais barato comprar mostarda em bisnaga?
" Bir lokma hazmedilmemiş et, bir peynir kırıntısı, bir damla hardal ya da bir parça pişmemiş patates olabilirsin.
Disse : " Você pode ser um pedaço de carne mal digerido, um pedaço de queijo, um pote de mostarda, um pedaço de uma batata crua...
Hardalıyla ünlüdür.
Como a mostarda.
- Hardal ister misin?
- Quer um pouco de mostarda com isso?
- Fazla hardal...
- Está bem. Sem muita...
- Fazla hardal olmayacak.
- Sem muita mostarda, senhor.
Sirke ve hardal mı?
Mostarda e vinagre!
Bu hardal banyosunun işe yarayacağını umuyordum.
Eesperava que esse banho de mostarda funcionasse.
Bakalım : Çeyen biberi ; hardal, acısından ; altınkökü ;
Ora bem... pimenta de caiena, mostarda da forte, ipecacuanha, assa-fétida e óleo de cravinho.
Bakalım, altınkökü, hardal, biber, geriye şeytantersi kaldı.
Vejamos, temos ipecacuanha, mostarda, pimenta de caiena. Falta-nos a assa-fétida.
- Ayaklarına hardal banyosu!
- Um banho de mostarda para os pés!
Arabanın rengi değil hardal istedim, hardal!
- Disseste-me que era branco. Não falo do do carro, disse mostarda. Dê-me mostarda.
yediğimiz tek şey lapa... her gün yemekler değişsin diye dua eder dururuz... ama yine lapa koyarlar önümüze... hiç tane çıkmaz içinden, aramak boşuna... yalvarsak da, sızlansak da sonuç değişmez... ama düşlerimizi hiçbir şey engelleyemez... gözlerimizi kapatıp hayallere daldığımızda... yemekler, güzel yemekler... sıcak sosis ve hardal... biraz da keyiflenince... jöle ve muhallebi... sütlü tatlılar ve börekler acaba daha sonra ne yesek?
nunca nos dão senão papas todos os dias rezamos p'ra que mudem o cardápio mas nunca nos dão senão papas não se encontra uma côdea nem sequer uma migalha que se peça, que se dê ou que se roube mas não há nada que nos roube a emoção de fecharmos bem os olhos e podermos imaginar... comida, gloriosa comida salsichas fritas e mostarda e já agora aproveitamos um bom doce e muito creme pudim de ervilhas e salsichão o que se segue, eis a questão
Bayan Merrill Fransız hardalı ister.
Mrs. Merrill tinha de ter mostarda de Dijon.
Hardalını bol koydursaydın.
Tens couve que chegue?
- Çiftçiler bile... Biraz hardal.
Oh, agora, até os camponeses...
Bir sosisli. Soğan ve hardal da koy.
Um cachorro com mostarda e cebola.
Bir biftekli sandviç istiyorum, az pişmiş olsun... çavdar ekmeğiyle yapın, üstüne hardal, altına mayonez koyun... bir fincan kahve, bir dilim çikolatalı pasta ve bir şişe soda.
Eu gostaria de um sanduíche duplo de carne, mal passado... com pão de centeio, mostarda por cima, maionese no fundo... e um café, um sundae com calda quente com uma garrafa grande de qualquer coisa diet.
Üstte hardal...
Mostarda por cima...
Yazın hardal ekerdik. .. ve Dutchy adında büyük, siyah bir köpeğimiz vardı.
Era um campo de mostardeira no verão e tínhamos uma cadela grande preta chamada Dutchy.
Bu hardal tarlasında atlayıp zıplayıp etrafa göz atması..... ve tavşanları bulması gerekiyordu.
Por isso tinha de saltar na mostardeira e olhar em volta muito depressa para ver onde estavam os coelhos.
2,5 kilo hardal tozu.
2,5 kg de mostarda em pó.
3 tane köpük somon Polly. Ve Bayan Hall'a hardal soslu bir tekir. Tekir nerede?
Três mousses de salmão e um salmonete com molho de mostarda para a Sra. Hall.
- Hardal sosu!
- O molho de mostarda?
- İşte hardal sosu.
- Está aqui.
Üstüne hardal döktün.
Está a pingar.
Biraz hardal kullan
Usa um pouco de mostarda.
Hiçbirine hardal koydurma.
Não ponhas mostarda.
Iste merhemle hardal kökü.
Essas cataplasmas têm de ser atadas com musgo e raízes de mostarda.
Hayır, hayır, Ruslar bunun hardal gazı olduğunu düşünebilir.
Depressa! Os russos podem pensar que temos gás mostarda.
Cenova Konvansiyonu hardal gazının kullanımını yasaklıyor.
A Convenção de Genebra baniu o uso de gás mostarda.
- Hardal soslu tavşandı.
Coelho com molho de mostarda.
- O, hardal!
- Isso é mustarda!
- Hardalı alabilir miyim?
- Passa-me a mostarda?
- Hardalınız da baya acıymış.
E quanto á mostarda...
Sirke veya hardal demem gerekirdi sanırım.
- Bem, diria mostarda ou vinagre.
Marsilya'daki kiralıktı. - Hardal.
Em Marselha, era um carro alugado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]