Hatta translate Portuguese
25,241 parallel translation
Hatta denizcilerimden ikisi saldırı sırasında ağır şekilde yaralandı.
Na verdade, dois dos meus marinheiros ficaram gravemente feridos - durante um ataque surpresa.
Peng'in sebep olduğu zararı bir sürü mürettebatınızın ölmesinden onun sorumlu olduğunu ve hatta sizi bile öldürmeye çalıştığını anlıyorum...
Compreendo os danos que o Peng causou, que é o responsável por muitas perdas na sua tripulação - e que até o tentou matar...
Hatta ne yapacağım biliyor musun?
Na verdade, queres saber?
Beni büyülemiyor. Hatta çok sıkıyor.
A mim não, a mim aborrece-me.
Ender bulunan Örümcek Adam çizgi romanı, Dylan konseri için korsan bilet Fitzgerald'ın ilk baskısı, hatta bulmakta zorlandığınız Apple II parçaları.
Uma BD rara do Homem-Aranha, um concerto clandestino do Dylan, a primeira edição de um Fitzgerald ou uma peça rara para o Apple II.
Gordon'ı da. Hatta Donna'yı da, gezegendeki en iyi kadını o da artık onunla konuşmuyor.
Até a Donna, a mulher mais simpática à face da Terra, já nem ela lhe fala.
Huffman veri sıkıştırma kodunu kullanmalıyız hatta daha iyisi Lempel-Ziv olabilir. Bu şekilde tüm veriyi yollamadan halletmiş oluruz.
Teremos de usar a compressão Huffman, ou melhor ainda, a Lempel-Ziv para não enviarmos todos os bits.
- Evet, hatta harikayım.
- Estou ótima.
Kesinlikle. Fazlasıyla yaklaştık hatta.
Com certeza, estamos muito perto.
Hatta ben bile. Ama şimdi...
Incluindo eu, mas agora...
Tamam ama biliyorsun, ARPANET yeni bir teknoloji değil. Hatta baya eski.
Muito bem, mas a ARPANET não é tecnologia nova, é velha já.
Hatta antika.
- Eu sei disso, é antiquado.
Hatta harika.
Está tudo óptimo.
Hayır, o konuda çok ağzı sıkıydı, korkuyordu hatta.
Não, ele era muito reservado assustado, até
Bunu söylemenin çılgınca olduğunun farkındayım ve hatta yeri ve zamanı da değil ama bu günlerde bu işin hiç doğru yeri ve zamanı yok.
Sei que é um pedido louco e não são o lugar ou momento certos, mas, hoje em dia, não há lugares ou momentos certos para nada.
Amerikalıyı kara savaşına çekeceksen birliklerimizi ikilememiz hatta üçlememiz gerekir.
Se queremos lutar em terra com os americanos, temos de duplicar ou triplicar as nossas forças.
Hatta tahmin ettiğinden daha fazla. Ama ben sadece orada burada yattığı kadın değilim.
Mas não sou só a mulher com quem dormes num quarto anónimo.
Hatta ağabeyin bile buna inanırdı.
Até o teu irmão pensava isso.
Hatta bizde.
Assim como nós, por esse mesmo motivo.
Ben şey için sandım... Babam beni hatta çalışmam için işe aldı.
O meu pai contratou-me para trabalhar na linha.
Hatta bir aşçı daha var işte.
Então, há outra cozinheira na linha.
Her şeyden bir parça alman gerekiyor. Hatta bitkilerden bile. Bu çok önemli.
Prova um pouco de tudo, mesmo as ervas.
- Bundan iyi bir bölüm hatta kitap çıkabilir.
Talvez isso dará um bom Capitulo, - talvez até um livro inteiro.
- Memur Roman'ın vurulduğu aynı sokak hatta aynı cadde.
- Foi na mesma rua... Na mesma esquina... Onde o agente Roman foi atingido.
Hatta... istersen "Colt Bennett'la randevu kazanın" olayına da girebilirim.
Se quiseres, até aceito fazer aquilo do : "Ganhe um encontro com Colt Bennett."
Hatta bebeğine ninni bile söyledi.
Até lhe cantou uma canção de embalar.
Hatta, bence defter bir şiltenin altında.
Certo, mamacita? Na verdade, aposto que o livro está debaixo de um colchão.
Hatta sevmiştim bile.
Até gostei. - Sim.
"Orange is the New Black" havasına girip içinde yüzmek istiyorum hatta belkide birazcık "Manage A Moi" *.
Quero mergulhar na atmosfera do "Orange is the New Black", talvez ter um pouco de ménage à moi.
Hiç kimseye sadık değildi, hatta anneme bile.
Ele não era leal a ninguém, nem sequer à minha mãe.
- Hatta şu an kamerandan bakıyorlardır.
Devem estar a vigiar-te pela câmera neste momento.
Bunu söylemek için menajerime ulaşmış. Hatta şahsen buraya da gelmişti.
Entrou em contacto com o meu agente para dizer isto e até veio cá.
Telefonda hatta bilgisayarda bile Louis ve arabası çok küçük görünüyor.
Num telemóvel ou mesmo num computador o Louis e o carro dele são muito pequenos para se distinguirem.
Kuzey Carolina, hatta FBI laboratuvarında bile son 20 yılda sorgulanabilecek binlerce kıl testi oldu ki bunlardan 32'si... -... idamla sonuçlandı. - Hı-hı.
Até o laboratório do FBI já fez inúmeras correspondências duvidosas nos últimos 20 anos, 32 dos quais em casos de pena de morte.
Hatta kafaları karışsın diye kaplumbağamdan bile numune attık araya.
Até juntámos uma amostra da minha tartaruga para os manter atentos.
Hayat sigortamızı paraya çevirmek zorunda kaldık. Teknemizi, Jared'ın para koleksiyonunu hatta nişan yüzüğümü bile sattık.
Mas tivemos de pedir uma segunda hipoteca, gastar o nosso seguro de vida, vendemos o nosso barco, a colecção de moedas do Jared e até o meu anel de noivado.
Hatta belki de eğer gerçekten istiyorsan ebeveyn rollerimizi de tartışabiliriz.
Eventualmente, talvez possamos definir uma espécie de papel de pai, se quiseres mesmo.
- Onları hatta alalım.
Bem, vamos chamá-los.
Hatta, size bu şekerli çay bozuntusunu yapmayı seviyorum.
Aliás, até fiz este chá doce como pedido de desculpas.
Hatta bugün söyle.
Aliás, faça-o ainda hoje.
Hatta, her biri başka bir erkekle gidiyordu.
E mais, cada rapariga ia sozinha com um rapaz diferente.
Bir otele... ve hatta tuvalete bile.
Não para um resort... e muito menos ao WC.
Hatta, direndiniz. Buna inanmak çok zor!
É difícil acreditar nisso.
Ve hatta direndiler.
E não havia volta a dar.
Hatta komşuları bile onların hiç iyi insanlar olmadıklarını söylüyor.
De facto, até os vizinhos acham que elas não são de fiar.
Hatta, müjde verirken bile bunu asık suratla yapmalılar.
De facto, mesmo que estejam a dar boas notícias devem fazê-lo com uma cara séria.
hatta kendi karınız olsun!
ou mesmo a própria mulher!
'Cinayete Teşebbüs'ten yargılanan Minal Arora'nın aleyhinde şahitler ve hatta bazı deliller olmasına rağmen mahkeme ortada büyük bir tahrik olduğunu ve Arora aleyhinde yapılan bu suçlamayı reddetmiştir.
Apesar de existirem testemunhas e até algumas provas contra Minal Arora no caso da secção 307 "Tentativa de Homicídio", o tribunal considera que existiu uma grande provocação e absolve-a da queixa da secção 307.
Hatta birkaç gün izin alabilirim.
Talvez até tire uns dias de folga.
Hala hatta mısınız?
Ainda está aí?
Hatta tam tersi oldu.
Na verdade, foi o oposto.