Haır translate Portuguese
57,143 parallel translation
20 dakika öncesine kadar, hayır.
Até há 20 minutos atrás, não.
İnsanlarım üç yıldır o sözleşmelere sahip.
Meu povo tem desses contratos há três anos...
Buraya yıllardır geliyorum.
Não vinha aqui há anos.
- Kim? - Sokağın karşısında. Haftalardır hem de.
- Do outro lado da rua, há semanas.
Saldırının hedefinde sizin olduğunuzu dile getiren raporlar mevcut.
Há alguns relatórios que sugerem que você era o alvo do ataque.
New York halkı hakkında bildiğim bir şey varsa o da kolaylıkla korkmadığımızdır.
Mas se há uma coisa que sei sobre os Nova-Iorquinos, é que não nos assustamos facilmente.
- Hayır, aması yok.
Não. Não há "mas".
- Kim? - Sokağın karşısında. Kaç haftadır hem de.
- Do outro lado da rua, há semanas.
Bu kadın iki yıl önce kampanyasına başladığından beri aşırı tepki vermeyin diyor ama..
Agora, esta mulher tem estado a dizer-nos desde que começou a campanha há dois anos... "Não reajam de forma excessiva," e aqui está ela, nem mesmo ela segue o próprio concelho.
Bir seneden fazladır nöbet geçirmedim.
Não tenho nenhum episódio há mais de um ano.
Onlar da çok uzun zamandır buraya gelmedi.
Eles também não vêm aqui... Ainda há mais tempo.
- Çok uzun zamandır bunun içindeyim.
Estou nisto há muito tempo.
McClendon'ın gizli operasyon ekibinin yıllardır konuşlandığı ev. - Bunu nereden biliyorsun?
A casa que acabou de explodir em Queens, é a mesma casa segura que as equipas de operações especiais do McClendon se organizam há anos.
Onları çok uzun zamandır tanıyorum çünkü.
Porque conheço-os há muito tempo.
Haftalardır buraya girmeye çalışıyorum.
Tenho tentado vir aqui há semanas.
Yaklaşık 20 yıldır koruyuculuk yapıyor, hakkında hiç şikayet olmamış.
Ela é mãe adotiva há quase 20 anos. Nunca houve uma queixa contra ela.
Onu çok uzun zamandır tanıyorum.
Conheci-o há muito tempo.
20 dakikadır içerideyim.
Estou lá há 20 minutos.
Ve inanıyorum ki ölmekten ziyade hayatta kalmayı dileyen pek çok Dan vardır. Lordum...
E há muitos dinamarqueses, acredito, que desejam mais viver do que morrer.
İki tip radyasyon vardır. - iyonize olan ve olmayan.
Há dois tipos de radiação... Não ionizantes e ionizantes.
Sanırım bu akşam kasabada dans var..... ve o da beraber gitmeyi teklif etti.
Acho que há um baile hoje à noite e ele pediu-me para ir.
Ve buradaki herkes bazı hatalar yaptığımı biliyor ama günah ile hata arasında büyük fark vardır.
E toda a gente aqui sabe que tive a minha dose de erros, mas há uma grande diferença entre um pecado e um erro.
Seninle aramızda bır günışığı olmadığını farketmeye başladıklarında... paylaşılmış otoriteyi daha çabuk kavrayacaklar.
Quanto mais perceberem que não há divisões entre nós, mais depressa aprenderão a aceitar a nossa autoridade conjunta.
Kimberly, o gezide bir şey öğrendiysem o da şu : Yıllardır otobüs şoförlerine bağırdığım şey doğruymuş.
Se aprendi alguma coisa naquele cruzeiro foi isto : o que ando há anos a gritar aos motoristas é verdade.
ABD Özel Kuvvetleri, 6 ay önce İbrahim Bin Halid'in yerleşkesine bir saldırı gerçekleştirdi ve kendisiyle birlikte 8 terör örgütü üyesini öldürdü.
Há seis meses, as Forças Especiais dos EUA atacaram o complexo de Ibrahim Bin-Khalid, mataram-no a ele e oito membros da sua organização terrorista.
Olanların ortaya çıkamayacağına yalnızca kendim ikna olmuşum sanırım.
Mas achei que ninguém descobriria, já que isso foi há tanto tempo.
Son 45 dakikadır ona ulaşmaya çalışıyorum.
Estou há 45 minutos a tentar contactá-lo.
Emir bekleme listesinde çoklu saldırı yapılacağına dair sağlam istihbarat aldık.
Soubemos que há células terroristas prontas a iniciar múltiplos ataques.
Nilaa birbirimizi uzun zamandır tanırız.
Nilaa, nós conhecemo-nos há muito tempo.
Carter'iki dakikadır ekranda. Gözüm üzerinde.
O Carter seguiu há dois minutos.
Terör hücreleri çoklu terör saldırısı için hazırlık yapıyor.
Há células terroristas prestes a iniciar múltiplos ataques.
Beni yıllardır tanıyorsun John.
O John conhece-me há anos.
Bu görüntü üç yıl önce İskenderiye, Mısır'daki Al-Jared pazarından.
Isto é um vídeo do mercado de Al-Jegrad em Alexandria, no Egipto, há três anos.
Çünkü buraya gelmeden önce inşaata uğradım patronunun dediğine göre üç haftadır işe gitmemişsin. Bana ihtiyaçları yok.
É que antes de vir para aqui, passei na obra e o teu patrão disse-me que não apareces lá há semanas.
Hayır, hayır, hayır. 4. Cadde'de daha az trafik var.
Há menos trânsito na 4th.
Yaklaşık bir saat önce, Jadalla Bin-Khalid New York Şehri'ne ağır bir terörist saldırısı tertibledi.
Há uma hora, o Jadalla Bin-Khalid lançou um enorme ataque contra Nova Iorque.
Sanırım 20 dakika önce bir arama yaptı.
Ele fez um telefonema há 20 minutos.
Orada çok fazla ışık yok, ama sanırım halledebilirim.
Não há muita luz lá em baixo, mas creio que o apanhei.
Yıllardır kullanılmamış gibi gözüküyor.
Parece que não é usado há anos.
Böyle zamanlarda, meslektaşlarım ve dostlarım yanımdayken, tiyatro oyunu yazma amacıyla dostça bir araya gelmişken, akıllardan hiç çıkmayan bir soru vardır ortada...
Nestas alturas, rodeado de colegas e companheiros reunidos em comunhão com o objetivo de planear teatro, há uma eterna pergunta que vem sempre à cabeça...
Hizmetkârlar bölmeden önce demekte olduğum gibi oyunculukta bencillik yoktur, benmerkezci dürtüler yoktur, kibir yoktur, ego yoktur, gösteriş yoktur, kendini aşırı büyük görmekten doğan tehlikeler yoktur.
Como eu estava a dizer antes de ser interrompido pelos criados não há individualismo na representação, não há desejos egoístas, não há arrogância, não há ego, não há vaidade, não há a superabundância perigosa de autoestima inflacionada.
Yalnızca tek bir şey vardır, o da Fransızların deyimiyle... "escargot."
Só há aquilo a que os franceses chamam um certo escargot.
Hiç yoktan iyi olan birçok şey vardır.
Há muitas coisas que são melhores do que nada.
Ve Baudelaireların da göreceği gibi, gece boyunca kendi içinde muhakeme yapmanın dahi değiştiremeyeceği bazı şeyler vardır.
Como os Baudelaire iriam descobrir, há coisas que nem mesmo uma longa noite de introspeção pode mudar.
Bu pozisyondan vazgeçmeye hazır oldun Birkaç saat önce Long John Silver'a.
Estáveis preparado para render a nossa posição ao Long John Silver, há poucas horas.
Vali günler önce buradan gitti, Adayı tekrar ele geçirme girişimlerinde hayal kırıklığına uğradı.
O governador zarpou daqui há dias, frustrado nas suas tentativas de recuperar a ilha.
Medeniyet, 10.000 yıldır savaşı kazanıyor Senden zengin, cesur, güçlü ve akıllı olanlara karşı.
A civilização anda a ganhar essa guerra há dez mil anos contra homens mais ricos, corajosos, fortes e espertos do que tu.
Ne zamandır haberi vardı?
Há quanto tempo ela sabia?
Söylediklerim ne gizli mesajlar ne de farklı anlamlar barındırıyor.
Não há mensagem escondida, nem equívocos.
Bu gemi çok uzun zamandır oradaymış.
Este navio tinha lá permanecido há bem mais tempo que esses.
Uzun zamandır kendimi böylesine uyanık hissetmemiştim.
Não me sentia tão acordada há muito tempo.