Iade translate Portuguese
2,550 parallel translation
Saat kaçta iade etmemiz gerekiyor?
A que horas temos de devolver isto?
Bunları iade et. Harika.
Arranjem modo de reembolso.
Geri iade edilmeliymişsin.
Devias pedir um reembolso.
Fakat şu an Birman topraklarında ve hırsızlıktaki rolü için onu ülkeye iade etmemiz gerekli.
Agora que está em solo birmanês, temos de extraditá-lo pelo seu contributo no roubo.
Uğur, işlerin düzelir düzelmez paramı iade edeceksin, ayrı eve çıkacağım.
Ugur, assim que te puseres de pé, pagas-me. Depois alugo casa.
Beni hayatta tutuyordu... Sonra itibarım iade edildi. Dışarı çıktım...
Que seria inocentado, que ficava livre, e depois aconteceu.
Eğer öldürürlerse, parasını geri iade ederim.
Se eles o fizerem, eu devolvo-lhe o dinheiro.
Dur biraz. Bu Tandy'e aitse ve ona iade edildiyse Matthew'in bahçesinde ne arıyordu?
Certo, mas "Tandy King", e tudo leva à Tandy, porquê que estaria no jardim de Matthew?
Arabayı iade ediyorum.
Vim devolver o carro.
Birleşik Devletler'e iade etmekle karşı karşıyadır.
Reverterão para os Estados Unidos.
Öyleyse lütfen onu bize iade edin.
Então por favor, liberte-o de volta para nós.
"E.L.F. suçlamaları yüzünden Oregon'a iade ediliyorsunuz." dediler. "İddiaları dikkate almalısın. Hayatını mahvetme."
Disseram-me que seria extraditado para o Oregon por ligações à FLT, que deveria chegar a acordo para não arruinar a minha família.
Bence iade et.
Eu cá devolvia-a.
Çünkü seni ülkene iade ettikten sonra Bangkok hapishanesine gideceksin.
Vai para uma prisão em Banguecoque depois de o extraditarmos.
Fransa'nın ABD'yle suçlu iade anlaşması yok.
A França não tem acordo de extradição com os EUA.
Parasını iade edeceksin.
Você vai devolver o dinheiro.
Hemen iade et.
Devolva-lhe o dinheiro via transferência.
Ülkesine iade etme yasası.
Porquê? - Lei de Repatriação.
Ülkeler artık kültürel zenginliklerinin iade edilmesi için dava açıyorlar. Sen ve Rigsby depoya gidin.
Os países estão a reivindicar os seus tesouros culturais.
Amerika hükümeti, sabahleyin ejderha heykelini iade edecekmiş. Tan'in diğer eşyalarıyla birlikte.
O governo vai devolver a estátua do dragão, junto com o resto dos bens do Tan pela manhã.
Depozitleri mi geri iade edilemiyor muymuş öyle bir şey işte.
Parece que os depósitos não eram reembolsáveis, ou coisa do tipo. Não sei.
Eski lastiklerini iade edeceğiz, bu arabadan da kurtulup sonra da kendi işimize bakacağız.
Vamos dar-lhe os velhos. E quando nos livrarmos deste carro, vamos procurar outros.
Armamı iade ediyorum.
Por isso... entrego as minhas asas.
Hakkında hiç iade belgesi yok.
Não há papéis de extradição.
Aynı incelikle iade etmeme izin verin.
Permita-me que lhe devolva a cortesia.
Bu antlaşmaya göre...,... müvekkillerim Hollanda'ya iade edilemezler.
Baseado em este tratado, os meus clientes não podem ser extraditados para a Holanda.
Fransa bu antlaşmayı imzaladığında ve biz başka suçlu ideasi talebinde bulunduğumuzda...,... onlar iade edilebilecekler mi?
Quando França assinar esse tratado... e nós apresentarmos outro pedido de extradição, poderão eles ser extraditados?
Bir kitap iade etmişti.
Devolver um livro.
Birden geldi, kitabı iade edip gitti.
Ela passou por cá, devolveu o livro e... foi-se embora.
Cinayet duruşmasına çıkması için iade ediliyor.
Ele está a ser extraditado para ser julgado por homicídio.
Sorun şu ki sadece iade çeki verebiliyoruz o yüzden diyorum ki eski zehirli kalçanı yerine koyalım.
O problema é que só damos crédito para a loja, por isso sugiro colocar a sua velha anca partida e venenosa aí dentro.
Gerçeği bulacağım. Ama o zamana kadar sana verilen her kuruşu iade edeceksin.
Mas até lá, vai restituir tudo o que recebeu, até ao último cêntimo.
Yakalanırsak Fransa bizi iade etmez.
Se formos apanhados em França, seremos extraditados.
Artık dava kapandığına ve sabıkan temizlendiğine göre HPD sana görevini iade etmek istiyor.
Agora que o caso está encerrado e teu registo foi limpo, a polícia quer reintegrar-te.
Sanki Sophia meselesini idare edemiyormuşum gibi. Böylece Kabine sağlık sorunlarına bakmayıp görevini iade edecek.
Como se não estivesse em controlo da situação com a Sophia então o Gabinete não ia ver os teus problemas médicos e reintegrava-te.
Kabine görevimi iade etmeli.
O gabinete tem que reintegrar.
Beyler ve bayanlar Başkan Martinez'in katılımı olmadan başka seçeneğim yok ama görevine iade talebini usulen geri çekmek zorundayım.
Senhoras e senhores, sem a presença do Presidente Martinez, não tenho escolha senão negar a sua peticao de reintegração.
Armbruster ve Sterling'in görevlerini iade edin.
Readmitam o Armbruster e o Sterling.
Göreve iade.
Reintegração plena.
- Yani bu insanları ailelerine iade etmiyor musunuz?
Não vai devolver essas pessoas às suas famílias?
Cesetleri iade edersek bunu kayıtlara geçirmemiz gerekir. Bu da Sınır Bilim Departmanını ifşa eder.
Não podemos devolver os corpos, porque isso significaria que teríamos de arquivar documentação, o que chamava atenção para a divisão Fringe.
Robert'ın cesedini iade ettiğin için sana teşekkür ediyorum.
Queria agradecer-lhe por libertar o corpo do Robert.
Onu iade etmiş olacağız.
- Seria devolvê-las.
Sara, üstünü değiştirip tüm fişleri toparlamanı öneririm çünkü bütün bunlar, dava bittiği gibi iade edilecekler.
Sara, sugiro que mudes de roupa e reúnas os recibos todos, porque isto vai ser tudo devolvido assim que o caso estiver encerrado.
İade edebilirsin.
Podes devolvê-la.
İade adresi yok. Hayır, Marisol, alma onu!
Não, Marisol não abras!
Ayrıca Drewett her şeyi iade etti.
Além disso, o Drewett trocou tudo.
İade antlaşması yapılmıyor.
Não há tratado de extradição.
İade adresi hiç olmaz.
Nunca tinham remetente
İade edeceğim.
Vou devolvê-la.
İade ettim.
- Eu devolvi.