Ihtiras translate Portuguese
255 parallel translation
Ninotchka, kutsal ihtirasın belirtilerini hafif de olsa hissediyorsun, değil mi?
Ninotchka, certamente sente algum sintoma da divina paixão?
Bana samimi bir şekilde bak, ihtiras dolu bir şekilde.
Agora, olhe para mim intimamente, carinhosamente.
- O eski ihtiras.
- A faísca.
Onu öptüğünde, o eski ihtirası duyuyor musun?
Quando o beijas, sentes a faísca?
Sen o eski ihtirası düşünüyorsun, bense hayatımın geri kalanını.
Estás a pensar na faísca, mas eu estou a pensar no futuro.
- Eski ihtiras.
- A faísca.
Elbiseler benim en büyük ihtirasımdır!
Adoro roupas.
Annenden başka rakibim yok benim ve babanı geçme konusundaki şu delice ihtirasından başka.
Nenhuma mulher é minha rival, excepto sua mãe... e seu desejo desenfreado de superar seu pai.
İki haftalık ihtiras uğruna.
Duassemanas desem-vergonhice.
Sör Richard ihtirasıyla patlamadan önce hemen onu görmelisiniz.
Vê-la-ão imediatamente, antes que o Sir Richard rebente de paixão.
Bu yüzden, iş üzerinde yakalamak kısmı başarısızlığa uğradığı için... incinmiş onur kısmını biraz abartarak... ihtiras ateşi kısmını yasanın gereğine yeterli hale getirebilirim.
Estava claro, por isso, que faltando o flagrante, era necessário exagerar a mão da honra ofendida. para que o estado de ira alcançasse a intensidade requerida pela lei.
Majestelerinin tarih, felsefe ve ihtiras dersi hocası.
Tutor de Sua Majestade em História, Filosofia e ambição.
Nefsimi, görevimin... ve ihtirasımı, saygınlığımın üzerine koyarak.
Pondo o desejo acima do dever e a ambição acima da dignidade.
Yaratılmak için güçlü bir ihtiras ile doğdum.
Nasci com uma paixão para fazer coisas.
Buraya benimle dönmen ihtirasından başka bir şeyden kaynaklanmıyor, değil mi?
Não vieste para cá comigo por paixão, pois não?
Olumsuz tarafı, sizin tabirinizle, düşmanlığı, ihtirası, vahşiliği.
O seu lado negativo, a que chamam hostilidade, luxúria, violência.
Birden tüm formaliteleri bir kenara bıraktı... -... onun ateşi, ihtirası. - Aman tanrım...
De repente ele deixou de lado as formalidades e há fogo, há paixão.
Birden bende aynı... ateşi ihtirası... içimde hissettim.
De repente tudo é... o mesmo fogo a mesma paixão em mim.
Bir erkeğin kadın giysili bir erkeğe aşkının ihtiras dolu öyküsü.
A história terna e compassiva do amor de um homem por outro homem travestido.
Bence, bu İngiliz görünüşünün altında... öyle bir ihtiras var ki, senin yanında... Lord Byron tekel bayii gibi kalır.
Acho que sob essa armadura inglesa há uma paixão que faria do Lord Byron um balconista.
Onun ihtirası neydi, biliyorum.
Sei quais eram as suas ambições.
Bu adamın, ikimizin de yabancısı olduğu bir ihtirası var.
Aquele homem tem uma sede de poder que nem vós, nem eu, conhecemos.
O herifin ihtirasını göremeyecek kadar kör.
Ele não consegue ver as ambições daquele homem.
Benim dünyam aşk ve ihtiras dünyasıdır, cinayet değil.
O meu mundo é de paixão e romance e não de crimes sujos.
Cesaret ve gurur, ihtiras ve fedakarlığın zamanıydı.
Era uma época de coragem e honra, paixão e sacrifício.
Kasvetli bir ihtiras çağrısı beliriyor yüzünde.
Por entre as pestanas, E a alma perfura...
Yüzlerini örtselermiş eğer tüm vücudunu, ihtiras ateşi sararmış.
Somente se elas tivessem coberto as suas faces que fogo da paixão teria-o percorrido.
Kendini, arzunun en büyük objesi, erimiş ihtiras dağı olarak tanımlayan adam, eşsiz, benzersiz, Thunderlips.
Um homem que diz de si próprio ser o supremo objecto de desejo, a montanha da sensualidade, o incomparável Thunderlips.
Gerçekten de Dr. McCoy, ihtirasınızı dizginlemeyi öğrenmelisiniz.
Tem de aprender a controlar as suas paixões.
Gül ihtirasın çiçeğidir, değerini bilene...
Ah, a rosa. A rosa é a flor da paixão que deve ser devidamente apreciada...
Küstahça ihtirasıyla kötülüğe meyletmiş bir adam.
Um homem torcido por uma ambição desenfreada.
Sonunda, bu yıllardır gizlenmiş ihtirası tükettik.
Acabámos por saciar esta vaga paixão antiga.
Bu araba onun aşkı ve ihtirası.
É o amor dele, a sua paixão...
Baldrick, şalgam sahibi olmak hariç, hayatta başka bir ihtirasın var mı senin?
Baldrick, tens algumas ambições na vida para além da aquisição de nabos?
Korkarım ki, ihtirasım, Batı Londra'daki profesyonel ahmaklığın biraz ötesine geçiyor.
Temo que as minhas ambições vão um pouco além da idiotice profissional em Londres ocidental.
Baldrick, şalgam sahibi olmak hariç, hayatta başka bir ihtirasın var mı senin?
Há muito que te quero fazer uma pergunta, Baldrick. Tens algumas ambições, sem ser a aquisição de nabos?
Aşk, nefret, ihtiras konularının dünyaca ünlü ismi..
"com o famoso conselheiro em assuntos de relacionamento"...
İhtirasın beni korkutuyor.
Há aqui qualquer coisa que tenho de investigar e o Jerry acha que eu...
" İhtirasın Yok Oluşu.
" O Esmorecer da Paixão.
Kate, bu oyunun başlığı, İhtirasın Yok Oluşu.
Kate, o título desta peça é O Esmorecer da Paixão.
"Bu gece, İhtirasın Yok Oluşu perdesini açarken..." "... ben çok, çok uzakta olacağım. "
" Hoje, quando o pano subir para O Esmorecer da Paixão, estarei muito longe.
"İhtiras ateşi" eşittir "iş üzerinde yakalamak" artı "incinmiş bir onur"
Estado de ira igual a flagrante mais honra ofendida.
İhtirasımı tatmin etmek.
Satisfazer a minha ambição!
"İhtiras" dersem ne dersin?
Se eu dissesse "ambição", o que responderias?
onun kanını kaynatacaktır kemirici tanınmayan ihtiras
Que a sua paixão... desenfreada.
İhtiras yerine geldi. Bunu Peygamber Jeremiah bildirmişti.
Finalmente realizou-se o que foi previsto pelo profeta Jeremias.
"Ağaç Altında İhtiras" ı böyle yorumladığınız için üzgünüm.
"Paixão Sob a Árvore do Dióspiro" não era para ser interpretado assim.
İhtiras, açgözlülük ve kıskançlık yerine mantıklı hareket edilen bir dünyaya başlamak için. - Bu anlamlı.
Teríamos um mundo mais lógico, em vez da paixão, as condições.
İhtirasım bitmez tükenmez gibiydi.
Minha luxuria era incansavel.
İhtiras Çiçeği Shirley'i iste, Yokohama Kelebeği.
Peça a Passionflower Shirley, a Borboleta de Yokohama.
"İhtiras Kurbanları".
"The Way of All Flesh".