Irına translate Portuguese
12,412 parallel translation
- Bırak gitsin, tatlım. Sahaya çıkıp gol atma zamanı geldi.
- Deixa-o ir, está na hora de entrar em campo e marcar.
Yaklaşık bir haftalığına Santa Barbara'ya gitmek zorundayım.
Tenho de ir a Santa Barbara durante uma semana.
Yarın bir Wheaties kutusuna veya Gatorade reklamına çıkmam gerek diye düşünüyorum. Disneyland'e gitmek istiyorum.
Acho que amanhã devia estar numa caixa de Wheaties, a fazer anúncios ao Gatorade, ir à Disneylândia.
İkiniz bugün havuza yüzmeye gitmelisiniz.
Vocês as duas deviam ir dar um mergulho na piscina.
Bergen Kasabası'na tek başına gidemezsin.
Não podes ir sozinha à Cidade Bergen.
Babamın Harvard mezuniyetime gelmeyip seninle X Oyunları'na gelmesine ne diyorsun?
O pai faltou à festa da minha formatura em Harvard para ir contigo aos X Games.
Düşündüm de her şey çok iyiydi, teşekkür ederim ama gitsem iyi olur.
Sabe que mais? Isto tem sido fantástico. E eu agradeço-lhe, mas está na hora de ir.
Ama benim olaya bakışım şu : O kızla seks yapmak son çırpınışım.
Na minha perspectiva, ir para a cama com aquela miúda é a minha última oportunidade.
Çamur odasına gitmemiz gerek.
Nós devemos ir!
Sen devam et.
Podes ir na frente.
Futbol maçına gidiyor diye bir adamı suçlayamazsın.
Não se pode condenar um homem por ir num jogo de futebol.
Bilirsiniz Bay Stello, sahil güvenlikte derler ki, gidin ama geri dönün.
Sabe, Sr. Stello, na Guarda Costeira dizem que temos de ir, mas também dizem que temos de voltar.
Rüzgar solumdan estiğine göre gemiyi sağıma alsam, doğru yöne gitmiş oluruz.
Tinha o vento à esquerda quando parti. Se o mantiver à direita, vamos estar a ir na direcção certa.
Bu işler bittiğinde, zira elbet bir gün bitecektir şekerim lütfen bana hatırlat da az evvel Westwood'un vitrininde gördüğüm çizmeleri alayım.
Quando isto acabar, e um dia há de acabar um dia, querida és capaz de me relembrar de ir buscar as botas que vi na montra da Westwood?
- Beni bırakacağına söz ver.
- Vais-me deixar ir?
Kalacağına mı yoksa gideceğine mi karar vermesi gereken sensin.
És tu que tens que decidir se queres ficar ou ir.
Süngü Koyu'na doğru gidiyorsunuz.
- Estão a ir para os pegadores.
Eve gitmek istiyorum, annemin yanına.
Quero ir para casa, quero a minha mãe.
Sonra Jujube, ilk yardım odasına gitmek için izin ister. Diş macunu yüzünden.
E o Jujube pergunta se pode ir à enfermaria, por causa da pasta de dentes.
- Hayır. O zaman beni döven halamın yanına gönderirler.
Se eu voltar, tenho de ir para casa da minha tia e ela bate-me.
Halasında kalıp kalmayacağına yargıç karar verecek.
Ela vai voltar para ir ver o juiz, e ele decidirá se a tia fica com ela.
Belki de bu akşam onun giysilerinin altına girmelisin.
Devias ir enfiar-te na cama dele esta noite.
İyi notlar almış, üniversiteye doğru göz kırpıyormuş ta ki babası onları kumar borçlarıyla baş başa bırakıp terk edene kadar.
Boas notas, ia entrar na universidade, até o pai se ir embora, deixando-os com dívidas ao jogo.
Geveze olan bir aptalmış tek başına bir gün bile yaşayamazmış ve evine dönmeliymiş.
Diz que o linguarudo é um idiota que não duraria um dia sozinho e devia ir para casa.
Bir seminer için bir haftalığına Atlanta'ya gitmemi istiyorlar.
O trabalho pediu-me para ir uma semana a Atlanta, para um seminário de formação.
Ama kızımın Olympia'dan Denver'a tek başına gitmesine izin vermem.
Mas não ia deixar a minha menina ir de Olympia a Denver sozinha.
Bizi de çağırıyor ve ben de senin onun peşinden gitmene mâni oluyorum. Üç kişinin boğulmasına mâni oluyorum.
Estou a impedir-te de ir atrás dele, porque se não são três que se afogam.
Elveda diyip, boğulmasına müsaade etmek zorundayız. Geri dönüp onu alabileceğimizi bilerek tabii.
Temos de nos despedir dele e deixá-lo afogar-se, mas sabendo que voltaremos para o ir buscar.
Tarih kitaplarına göz gezdir.
Basta ir buscar um livro de história.
Savaş alanına niye gidiyoruz ki?
Para que queremos ir para o campo de batalha?
Benimle havaalanına gelmek ister misin?
Queres ir comigo para o aeroporto?
Aaron'la birlikte kasabadaki otellerden birine gitmeyi düşünüyoruz.
O Aaron e eu pensamos em ir para um hotel na cidade.
Havaalanına gidip annenizi bulmaya çalışacağım.
Voltarei ao aeroporto para ir buscar a mãe, certo?
Lucas, Alton'ı minibüse bindirebilir misin?
Lucas, podes ir pôr o Alton na carrinha?
Bırakın gitsin!
Deixem-na ir!
Wudan Tapınağına götürülmesi gerek, dağların yükseklerine.
Tem de ir para o Templo Wudang, nas montanhas.
Benden gelecek cuma müdürün ofisine gitmemi istedi.
Disse-me para ir ao gabinete do Comissário na próxima sexta.
Böylece üniversiteye gideceğim, bir şansım olacak.
Assim posso ir para a universidade, melhorar na vida.
Pazartesi kalkıyorum, masada hazır öğle yemeğimi alıp evden işime gidiyorum.
Levanto-me às segundas de manhã, tenho o almoço na mesa, saio para ir trabalhar.
Benden daha iyi bir kadınsa madem, belki de onun yanına yerleşmelisin.
Então, talvez devas ir viver com ela, já que ela é melhor que eu.
Seni gelecek perşembe doğum günü yemeğime davet etmek istediler fakat merak etme, gelmek istemiyor dedim.
Querem que o convide para o meu jantar de aniversário na quinta-feira, mas calma, já disse que não quer ir.
Aslında ben eve gitmeliyim.
Na verdade, quero ir para casa.
Michael Regan, daha önce gitmek üzere ayarlanmış ABD menkul kıymetleri ve komisyonu gelecek hafta değiştireceğim.
Michael Regan, prepara-se para ir à CMVM na próxima semana
Ne zaman taşınacağını söyleyeceğim. Salona adım atın.
Digo-lhe quando pode ir Está na entrada
İnsanların amına koyayım. Bu olay benim için kapanmıştır.
As pessoas podem ir para o inferno.
Gitmem lazım çünkü bir dolu öğrenci... sınıfı geçip geçmediklerini öğrenmek istiyor.
Tenho de ir, porque tenho miúdos à espera de saber se chumbaram na segunda classe.
Seçmeler için uzay limanına gitmeliyim. Bir saate ihtiyacım var.
Só preciso de uma hora para ir às provas no Porto Espacial.
Ayrıca Lee Strasber'in Aktörler Stüdyosu'na da gitmek istiyorum.
E também quero ir ao Actors Studio dizer olá ao Lee Strasberg.
Yarın sincap avına çıkalım mı?
Querem ir à caça de esquilos amanhã?
- İstersen ünlü bir yere gidebiliriz.
- Podiamos ir a um sitio na zona antiga da cidade.
Her zaman insan köyünün yakınına gitmememiz gerektiğini söylerdin.
Sempre disseste para não ir para perto da vila dos homens.