Istihbarat translate Portuguese
5,078 parallel translation
Gizli operasyonları eleştirecek güvenlik istihbaratına sahip değiller.
Simplesmente, não têm as informações de segurança para suspeitar de operações secretas.
Bir Amerikan Hava Kuvvetleri pilotunun... düşman bir devletten para aldığına dair istihbarat aldık.
Fomos informados que um piloto da Força Aérea Americana recebeu transferências de fundos de um estado rebelde opositor.
Ellerinde varsa bile Marslılar daha fazla istihbaratı bırakmayacaklardır. Ki bende olmadığından kendilerine veremeyeceğim şeyler için kulaklarımda yalnızca B.M.'in bağırışları kalır.
Os marcianos não libertarão mais nenhuma informação, se é que têm alguma, o que só deixa as N.U. a gritar nos meus ouvidos por algo que não lhes posso dar, porque não tenho.
Bugün ikinci bir istihbaratı almak için.. .. Kandahar'a gideceğim.
Fui destacado para inteligência neste dia, por isso vou para K-City.
Tabii Pentagon'dan daha güvenilir istihbaratınız varsa başka.
A menos que tenha mais informações do que o Pentágono.
Tüm Rus diplomatları FSB'den karşı istihbarat eğitimi alırlar.
Os diplomatas russos são treinados em contraespionagem pelo FSB.
Konuşlandırma için daha sağlam istihbarat gerekir.
Precisaríamos de mais informações.
Samimi olursak efendim, doğru istihbarat olmadan yüzde 50'den fazla diyemem.
Sinceramente? Sem informações adequadas, não poderei dizer que são mais de 50-50.
Böyle bir istihbaratı elde etmek için ucuz şarap ve şüpheli yemeklerden fazlası gerekir.
Será preciso mais que vinho barato e comida má para obter essa informação.
Eğer istihbarat kötü olursa yaralanabilir.
Nós estamos nos bastidores. - Se as nossas informações não prestarem, ela magoa-se.
Şimdi de istihbarat aygıtlarımızı askerileştiriyor.
E, agora, ela está a militarizar o nosso aparelho de recolha de informações.
Rus istihbaratı peşindeydi.
Os serviços secretos russos andam a segui-la.
Bobbi'nin istihbaratıyla çapraz referanslandırılmış.
Cruzei-as com os dados da Bobbi.
Bakshi'nin istihbaratı hakkında bizi bilgilendir.
Ponha-nos ao corrente das informações do Bakshi.
Amerika'nın gizli istihbarat kurumu.
A Agência secreta e pioneira da Inteligência nos EUA.
Amerika'nın gizli istihbarat kurumu.
A primeira agência americana de contra-inteligência.
Howard, tüm Amerikan istihbarat ajansları tarafından fark edilmeyi riske ederek New York'a geldin.
Howard, voltaste a Nova Iorque, arriscando expor-te a todas as agências de Inteligência Americanas.
SSR için çalışıyorum. Amerika'nın gizli istihbarat kurumu.
A primeira Agência de Inteligência dos EUA.
Amerika'nın gizli istihbarat kurumu.
A primeira Agência de Inteligência dos EUA.
Senatör Royce istihbarat komitesi kızışırken gitmene izin verir mi sanıyorsun?
Achas que o Senador Royce te autorizaria, com a comissão de informação ao rubro?
İlk salgın bir istihbarat teşkilatının elinden olmuştu.
O primeiro surto foi causado por uma agência de inteligência.
Çeçenistan'da saklandığına dair bir istihbarat var.
Há informações de que está escondido na Chechénia.
Başka bir istihbarat kurumuna mensup birinden para ya da hediye aldınız mı?
Já aceitou dinheiro ou presentes de algum representante de outra agência?
Gördüğünüz gibi, Washington yakınlarındaki şüphelenilen Espheni hareketi istihbaratımızı engellemeye devam ediyor.
Como podem ver, a actividade Espheni suspeita perto de D.C., continua a obstruir a nossa rede.
Nadia adında bir kadından istihbarat almaya çalışıyordunuz.
Estavam a tentar extrair informação de uma mulher chamada Nadia.
İlk adım istihbarat toplamak olacak.
O primeiro passo é sempre adquirir informação.
Düşmanın gücünü bilmek istihbaratın temelidir.
Conhecer a força do nosso adversário é fundamental.
İsveç istihbarat servisinin yardımına ihtiyacı var.
A Inteligência sueca, precisa de si.
CIA'den bu sabah bir istihbarat aldık.
Recebemos informações da CIA esta manhã.
İlk görevi SVR'yi bulacak karşı istihbarat üzerineydi.
A sua primeira missão foi na unidade de contra-inteligência, a vigiar o SVR.
Biz de bunun başka bir istihbarat servisi olabileceğini düşündük.
A ideia inicial foi que talvez sejam outros serviços secretos.
Lakin istihbaratı işimize yarayacaktır.
Mas espero que a inteligência dele seja construtiva.
Hele istihbarat vermeye razı olsun.
Assim que estiver disposto a oferecê-la.
Nick Vera'nın Filipinler'den verdiği istihbarat yardımcı olmuyor.
A informação do Nick Vera das Filipinas não está a ajudar.
Ayrıca bu hamle yetkiyi, istihbarat topluluğumuza sempatisi ve Başkan Hanım'a zaafı olan birine verecek.
Assim, também estaríamos a atribuir responsabilidade neste caso a alguém que reúne simpatia dentro da comunidade da CIA, e um ponto fraco por uma determinada Senhora Presidente.
Bir istihbarat ajansı mı elinde tutuyor sence =
Um órgão de inteligência está com ele? Achas?
Tutuklu getirilir, bilgi ondan çıkarılır, bilgi, istihbarat, değerli ne varsa.
Espiões entram, informações são retiradas. Dados, conhecimento, qualquer coisa de valor.
Bunu yaparken sizin Ulusal Güvenlik'iniz için hayati öneme sahip gizli bir istihbarat pakedini de çalacak.
E quando fugir, vai roubar um pacote de inteligência que contém segredos vitais para a Segurança Nacional.
Ayrıca altıncı seviye bir istihbarat merkezi.
É um elo de inteligência Nível 6.
İngiliz Askeri İstihbarat ile çalışıyor.
Pertence à inteligência militar britânica.
I etkilendim ya endişe edilecek olup olmadığını bilmiyorum. Adam, ı size hakkında soran vardı o büyük fırtına istihbarat var.
Nem sei se deva estar impressionado ou preocupado.
İstihbarat verilerine göre ya güvenli evde.. .. ya da tören alanında bu gerçekleşecek. .. yani gözümüz ikisinin de üzerinde olacak.
A Inteligência pensa que vai aparecer quer na casa segura ou na cerimónia, por isso precisamos de ficar de olho em ambos.
- İstihbaratımız çok sağlam değil.
As informações não são completas.
İstihbarat elimizde.
Temos a informação.
- İstihbarat terimlerinde bu buz çağı demek.
Em termos de Inteligência, equivale a uma era glaciar. Tenho que tentar.
- Al sana şanlı ABD Ordusu İstihbaratı.
Pois, a Inteligência do Exército a fazer o trabalho deles.
Royce, Senato İstihbarat Komitesi'nde.
- Está tudo bem. O Royce é da comissão de inteligência.
İstihbarat komitesinde olmanın iyi yanı bu.
- Terias de ser morto. Um prazer do Comité da Inteligência.
İstihbaratın gelmeye devam etmesini istiyorsak bu seferkini unutmalıyız.
Para a inteligência voltar, precisamos esquecer isso.
Volm İstihbaratı olmadan mı?
Sem nenhuma informação dos Volm?
Ne? Alman ve Amerikan İstihbaratı arasındaki illegal bir anlaşmadan bahsediyor.
Descreve um acordo ilegal entre os serviços secretos alemães e americanos.