Içime doğdu translate Portuguese
133 parallel translation
Ve sonra ertesi gece karınız öldürüldüğünde, ve sizin şu müthiş tanığınız gündeme geldiğinde, ansızın içime doğdu.
Na noite a seguir, quando a sua mulher foi morta, o senhor tinha o álibi perfeito.
- Sadece içime doğdu.
- É só um palpite.
Benim içime doğdu.
Tenho uma intuição.
Gördünüz mü? Demiştim, içime doğdu.
Que lhes dizia eu?
Bir 20'lik ver. Çabuk ol, içime doğdu.
Oh dá-me 20 Despacha-te, estou a ter um pressentimento
Şöyle diyebiliriz... içime doğdu.
Chame isto... de palpite.
Liseden sonra içime doğdu ki... öldükten sonra da tamamıyla yalnız kalabilirsin
Então, no colegial, eu me dei conta de que você também pode ficar completamente sozinho depois da morte
Bilmem, içime doğdu.
Eu não sei, eu apenas sabia.
Ed, içime doğdu, bende bu üçünü geçen seneki kayıtlardan inceledim...
Ed, de uma vez só, corri as três cassetes de vídeo do ano passado...
Zafer içime doğdu.
Um pressentimento de vitória.
Sadece "içime doğdu".
Limitou-se a dizer que foi um palpite.
O an içime doğdu işim hiç kolay olmayacaktı.
Naquele momento, percebi que o meu trabalho não ia ser fácil.
Sadece içime doğdu.
Só tive esse sentimento de coragem.
Birkaç Raider'ın o bölgeye gizlice girmek isteyeceği içime doğdu. İki iyi nişancılarımın onları karşılamasını istiyorum.
Palpita-me que alguns Raiders vão tentar entrar por esse sector, por isso quero as minhas melhores pilotos em cima deles.
Birden içime doğdu, size aktardım, tepkilerinizi ölçtüm, ve biraz fazla ileri götürdüm.
Fiquei com a noção, fui-a passando, verifiquei as vossas reacções e fui demasiado longe.
- Seni burada bulacagim içime dogdu.
- Pensei que o encontrava aqui.
İçime doğdu.
Tenho cá um pressentimento.
- İçime doğdu diyelim.
Pura intuição.
İçime doğdu Semiz Adam, bundan sonra benim borum ötecek.
Tenho um pressentimento, Fat Man, que é minha vez a partir de agora.
İçime doğdu.
Só intuição, acho eu.
İçime doğdu, bir şeyler var bana bakış tarzı hani, bir his vardır ya bir şeyler olduğunu anladığın zaman hissedersin...
Eu noto. É algo. É o modo com que me olha.
İçime doğdu.
Uma sensação que tenho.
- İçime doğdu.
- É um palpite.
- İçime doğdu.
- Eu previ-o.
- İçime doğdu.
- Foi só um palpite.
İçime doğdu.
Instinto.
İçime doğdu.
Digo-te, estou com um pressentimento.
İçime doğdu.
Intuição.
İçime doğdu.
É um palpite.
Ne yaptın? İçime doğdu.
O quê...?
İçime doğdu. 50 $ dostum.
Como sabias?
İçime kötü bir his doğdu.
Tive um mau pressentimento.
Arabadayken içime öyle bir his doğdu. Ama söylemek istemedim, söylesem de inkâr ederdi. Onu yalan söylemek zorunda bırakmak istemedim.
Tive um pressentimento no carro... mas não quis falar... porque ele teria negado... e a ideia de ele mentir me aborrecia.
- İçime bir his doğdu.
- Estava a seguir um palpite.
- Nerden anladın? - içime doğdu.
Ele curte R.E.M. Mas as mais antigas.
İçime doğdu.
Tenho um bom pressentimento acerca disso.
- İçime doğdu.
- Como sabias?
- İçime doğdu.
- Intuição.
- İşte öyle. İçime doğdu.
Acabou de me atingir.
Ben bunu yaptığımda, içime bir şeyler doğdu.
Quando o fiz, foi uma sensação extraordinária.
İçime doğdu, anlıyor musun?
Tenho um pressentimento, percebes?
İçime doğdu.
Tenho a certeza.
Bu adamlar hakkında içime bir şey doğdu.
Atenção ao Punky, estou desconfiado.
İçime bir şey doğdu.
Eu tenho um palpite.
- İçime doğdu.
- Chame-o de corcunda.
İçime doğdu?
- Isso é instinto?
Ya da "sadece içime doğdu" gibi mi?
Ou "chatear-me a cabeça"?
İçime doğdu.
Tive um palpite.
İçime doğdu.
Senti-o cá dentro.
İçime birşey doğdu.
- Tive uma premonição.
Kahvaltıda burada olmayacağına dair tuhaf bir his doğdu içime.
Tive um pressentimento que não fosses estar aqui para o nosso pequeno-almoço.