English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ I ] / Iş

translate Portuguese

117,074 parallel translation
Çok iyi... bir iş çıkarırdım.
Eu fá-lo-ia tão bem.
Karısını aldatır, iş yaparken dolandırır.
Trai a mulher e no trabalho.
Federaller ile iş birliği yapma ihtimalin gözümde giderek arttı.
E ficou bem claro para mim, que é bem possível que andes a trabalhar com o FBI.
Galiba bu yüzden evimize gelip o adama görünmektense iş yerime kadar beni takip ettiniz.
Aposto que foi por isso que veio atrás de mim até ao meu trabalho, em vez de me abordar em casa, à vista dele.
Kime ne iş yaptığımı bilmiyorsun, doğru mu yanlış mı?
Seja como for, você não faz ideia do que faço ou para quem o faço.
Benimle iş birliği yapmadın ve asla da yapmamış olacaksın.
Nunca me ajudou e garantirei que nunca o fará.
Byrde iyi bir insan ve harika bir iş adamı.
Ele é um bom tipo e um excelente homem de negócios.
Amcanızla birlikte bir iş fırsatı yakaladık.
Eu e o vosso tio tivemos uma oportunidade de negócio.
- Evet, iş.
- Sim, negócio.
İyi bir iş.
Um bom negócio.
Babam ve Boyd bir iş bulmuşlar, kasabadan ayrılıyoruz.
O pai e o Boyd arranjaram um negócio e vamos sair da cidade.
Galiba yasal bir iş değil.
Mas não deve ser nenhum negócio.
Ben iş adamıyım.
Sou um homem de negócios.
Evde doğum yapılabilir, bu iş için ebeler var.
Há partos em casa, as parteiras.
Marty de kendini korumak için iş birliği yapması gerektiğini anlar.
Pois. E o Marty saberá que terá de cooperar para ter proteção.
Birkaç ay önce bana bir iş vermişti.
Ele contratou-me há uns meses.
Ne iş yapıyorsunuz?
O que faz exatamente?
Işıkları kapatın.
Desliga-as.
- Işıkları yak!
Acende as luzes!
Bu iş onunla başlamadı.
Não começou com ele.
- Bu iş çocuklarla başlamadı.
- Não começou com os miúdos.
Bugüne kadar hep ithalatçı konumundaydın, ama bu iş farklı.
Sempre foi um importador, mas isto é uma coisa nova.
İyi iş çıkardın.
Estiveste bem.
Bu iş sana düşer.
É todo teu.
Buradaki varlığımdan sıkıldığınızı biliyorum ama bu iş olana kadar eve dönmeyeceğim.
Sei que estão fartos que eu esteja aqui, mas só saio daqui quando for feito.
- Öyle bir botla tek bir iş yaparsın ancak.
Só se faz uma coisa num barco daqueles.
Sadece iş bu.
São apenas negócios.
Bu iş mahkemeye giderse hepimizi mercek altına alırlar.
Se isto for a julgamento seremos colocados sob um microscópio.
İyi haber, hepsi de iş bittikten sonra aynı bara gidiyorlar.
A boa notícia é que vão todos ao mesmo bar depois do trabalho.
İlk iş Topher'a telefon açarım.
Amanhã de manhã falo com o Topher.
Hakkında gerçekten heyecanlandığım yeni bir iş girişimim var.
Tenho um novo negócio e estou muito entusiasmado.
Yarın ilk iş buluşalım, kahve alırız, kafa kafaya veririz ve bir şey buluruz, tamam mı?
Encontramo-nos amanhã, bebemos café e pensamos em algo?
Seni tekrar iş başında görmek güzel.
É bom ver-te de volta ao trabalho.
Şey, iş... geçmişimi istiyor.
E se não tiver?
Benim iş geçmişim yoksa ne olacak?
- Nenhum?
Yani, Carson için çok şey yaptım. Bir eve... ve de bir kocaya bakmak, tam günlük bir iş.
Cuidar de uma casa e de um marido, é um emprego a tempo inteiro.
Dünyanın geri kalanında buna iş deniliyor.
Na China, chama-se de trabalho.
Şey, siz önemli iş yapıyorsunuz.
Estão a fazer... um trabalho importante.
Jacksonville'deki Memorial'ın iş görüşmesinin ilk bölümünü geçtim zaten.
Já passei a primeira seleção para o Memorial em Jacksonville.
Anlamaya çalış, yapmam gereken bir iş var.
- Escuta. Tenho um trabalho a fazer.
İş arkadaşım.
É um colega.
İş olarak satılık ev güzelleştiriyormuş.
Ouvi dizer que a profissão dela era decorar casas.
- İş ortağın var mı?
- Tem algum sócio?
- İş mi?
- Negócio?
İş fırsatı? Kasabadan ayrılma?
Uma oportunidade de negócios?
Ne iş?
O que se passa?
- İş başına, hadi.
- Vamos lá.
İş ortaklarım.
Parceiros de negócios.
İş bulamam.
Não conseguirei arranjar trabalho.
– İş benden çıktı, biliyorsun.
Sabes que não depende de mim.
İş ona göre bir şey değildi.
era indigno dela.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]