English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ K ] / Kagıt

Kagıt translate Portuguese

5,246 parallel translation
Kağıt oynar.
Ele é jogador.
Benim mühimmata ihtiyacım var, bu yüzden de gücünün olduğu o küçük alana dön ve bana 1000 atışlık dokuz mil kağıt hedef mermisi ver.
Preciso praticar o tiro, por isso vai ao pequeno domínio no qual tens poder, e traz-me mil balas de 9 milímetros.
Çocuk için bana 50 kağıt vermeye ne dersin?
Que tal dar-me 50 dólares pelo rapaz?
Eğer bir kez daha para konusunu açarsan yemin ediyorum paranı kağıt öğütücüde bulursun.
- Se perguntares sobre o dinheiro mais uma vez Beth, juro por Deus. Vais para o triturador.
Dört tane ikili çıktı, şimdi en yüksek kağıt birlidir.
Os 4 duques já saíram agora o ás é o mais alto.
Sid'in kurbanın ağzında bulduğu buruşmuş kağıt Chelsea Voice Weekly gazetesine ait.
O papel amassado que o Sid encontrou na boca da vítima, veio do "Chelsea Voice Weekly".
Sid'in kurbanın ağzında bulduğu buruşmuş kağıt parçası...
O papel amassado que o Sid encontrou na boca da nossa vítima...
Kalem kağıt getirmeden önce, sana bir şey sormama izin ver.
Antes de eu agarrar numa folha e numa caneta, deixe-me fazer-lhe uma pergunta.
- Kağıt kesiği olabilir mi?
- Corte de papel?
Kağıt.
Papel!
İzlemek için önemsiz bir satış federal silah satışı kayıtları yanında bir ton kağıt angaryası.
É pequeno demais para rastrear uma compra, e com todo o acompanhamento federal de venda de armas, nós não olhamos para adicionar mais papelada para a pilha.
Kalem, kağıt alayım mı?
- Devo anotar?
Kuzenimin evinde kağıt oynuyordu.
A jogar cartas em casa do meu primo.
Ceketin astarının içinde bir kağıt parçası buldu.
Encontrou um pedaço de papel dentro do forro do casaco.
Kaleminiz kağıt üzerinde şakırken bendeniz için de hızlıca bir mektup yazsanız?
Aproveitando que está a escrever, que tal uma carta para os seus?
Ortalarda yok da... 50 kağıt borcu var.
Ele anda desaparecido e está a dever-me 50 dólares.
Sağlamından bir müzik seti ve 600 kağıt kaldırdık.
Conseguimos um aparelhagem de alta qualidade, uns 600 dólares.
Boktan bir kağıt parçası işte.
É só um bocado de papel.
Ömrü boyunca kağıt dağıtan birinin kızı, tıpkı söylediği gibi.
Filha de um crupiê, como ela disse.
Tamam, o hâlde hileye karışan iki oyuncu ve bir kağıt dağıtıcı var.
Certo, então temos... Temos 2 jogadores e um crupiê envolvidos no esquema.
O yılda sadece bir kişilik yer boştu kağıt üzerinde en iyi oydu ama senin üzerine çok yatırım yapmıştım ve karşılığını almaya karar verdim.
- Só havia uma vaga nesse ano. Em teoria, ela era a melhor. Mas já tinha investido tanto em ti, que decidi receber o retorno do meu investimento.
Taş, makas, kağıt oynayabiliriz istersen.
Podemos decidir com o pedra-papel-tesoura.
Stratejiye dönüştürdüğüm kağıt parçasını mı diyorsun sen? Yoksa senin demene göre havaalanını mı?
Estás a falar da folha que transformei numa estratégia?
2011, Cross Selüloz ve Kağıt'da çalışmış genel merkezi Calgary'da.
2011, trabalhou para "Cross Pulp and Paper". A sede é em Calgary. Espera um minuto, o que é que diz aí?
Onlar Cross Selüloz ve Kağıt aleyhine dava açan üç iddia sahibi.
Foram os 3 co-queixosos no caso contra a "Cross Pulp and Paper".
Bu doru mu? Cross Selüloz ve Kağıt adına Federal Çevre Koruma Ajansı ifadenize başvurmuş.
Você testemunhou à Agência de Protecção Ambiental Federal ( FEPA ), em nome da "Cross Pulp and Paper".
Cross Selüloz ve Kağıt için devam etmenize izin verildi aynı tas aynı hamam.
A "Cross Pulp and Paper" foi autorizada a continuar, - como se nada fosse. - Fiz o meu trabalho.
Cross Selüloz ve Kağıt...
Pasta de celulose e papel...
Efendim şahsi eşyaların yanı sıra bardaki ortaklığı belgeleyen bir kağıt vardı. Bu durum çözüldü mü çözülmedi mi bilmiyoruz.
Senhor, junto com estes objectos, havia também um bilhete sobre uma parceria no bar.
Biraz kağıt buruşturup ağzıma atabilirsin mesela.
"Podes amarrotar uns papéis e atirá-los para a minha boca".
Kağıt lazım.
Arranja-me um papel.
Hubbard, kağıt oynarken bir şey söyledi.
O Hubbard tem um defeito quando jogamos.
Kalem kağıt...
Deixa-me apanhar uma...
500 kağıt.
500 dólares, agora.
4 kağıt.
4 dólares.
4 kağıt mı?
4 Bucks?
Kağıt hiçbir şeyi açığa çıkarmayan bir anlaşmaydı.
Os papeis eram apenas um acordo para manter o silencio.
Kağıt işlerini halledip sizi ararım.
irei tratar da papelada e depois ligo-te.
Bu pamuk olmalıydı. Ama normal kağıt.
Isto é suposto ser algodão, mas é apenas papel.
Buradaki plakanın altında, bu bir yanmış kağıt, bence bir mektup.
E aqui, sob esta placa, este papel chamuscado, que eu julgo ser uma carta.
Kağıt.
Papel.
Şu kağıt parçası.
O papel.
400 kağıt imzaladım, evliliğimi bitirdim, velayeti paylaştım, sonra en kötü zamanda polisin biri çıkma teklif etti.
Assinei 400 papeis, terminei o meu casamento, dei-lhe custódia conjunta, então um polícia convida-me para sair no pior dos momentos.
Tüm bildiğim bu. Pegg'i bu odada gördüğümde kağıt bıçağım kaybolmuştu.
Só sei que encontrei o Pegg nesta sala e o abre-cartas desaparecera.
Spratt size kağıt bıçağını verdi mi?
- O Spratt deu-lhe o abre-cartas?
Kağıt var mı?
Sim.
- Kağıt havluları bitmiş.
- Que se acabou o papel toalha.
100 kağıt.
100 notas.
Saatine 50 kağıt verirse. ... istediğin her şeyi yaparız.
São 50 dólares por hora, e... podemos fazer o que quiseres.
Bu kablolar kalp atışlarından gelen voltajı kağıt üstündeki çizimlere dönüştürüyor.
Os fios traduzem a voltagem do seu ritmo cardíaco em noções gráficas no papel.
- Demek istediğim, hiçbir zaman sadece kağıt işleri yapan birinden fazlası olabilecek mi onu bilmek istiyorum.
Quero saber se algum dia ele vai ascender para alguma coisa mais do que um burocrata bem pago.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]