Kalıp translate Portuguese
6,828 parallel translation
Hayır. Burada kalıp diğerlerini beklemeliyiz.
Não, temos de ficar aqui à espera dos outros.
- Bakın. Kalıp size yardım etmek isterdim ama yapamam.
Ouçam, eu quero mesmo ajudá-los, mas não posso ficar.
Şimdi, ya sakin kalıp teklifimi kabul edersiniz ya da sonuçlarına katlanırsınız.
E vocês podem ficar calmos e aceitar a minha proposta... ou aceitar as consequências.
Bir kişi bile sağ kalıp olanları anlatırsa bu sancağa bir daha kimse teslim olmaz.
Pois se um único homem vive para contar o que aconteceu, nunca mais ninguém se renderá quando voltar a ver aquela bandeira.
- Bu ayrı bir kalıp.
- É um padrão.
Olmaz, Louis'in burada kalıp bazı işler yapması gerek, tıpkı babanız gibi.
Não, o Louis tem de ficar aqui a trabalhar. Tal como o vosso pai.
Lakin birisinin geride kalıp topraklarınızı ve çıkarlarınızı gözetmesi gerekiyor.
Mas alguém tem de ficar e tomar conta dos vossos territórios, e de todos os vossos interesses que aqui há.
Neden burada kalıp büyük Rayburn çemberi mallığına katılmıyorsun?
Porque é que não ficas para a grande reunião dos Rayburn?
Burada kalıp trafiği yönlendirebilirsin. - Ben içeri giriyorum.
Podes ficar aqui fora a direccionar o tráfego.
IIIyrio'nun evinde kalıp içerek kendini öldürebilirsin. Ya da benimle birlikte Meereen'e gelebilir Daenerys Targaryen'la görüşüp dünyanın uğruna savaşacak bir yer olup olmadığına karar verebilirsin.
Pode ficar aqui, no Palácio de Illyrio e beber até morrer, ou pode viajar comigo até Meereen, conhecer Daenerys Targaryen, e decidir se vale a pena lutar por esse mundo.
Ama onlar için bir kalıp var.
Mas há um padrão comum.
- Hayır, hayır. Sen burada kalıp karakola göz kulak ol, tamam?
- Não, preciso que fiques aqui e toma conta do lugar, está certo?
Çocukları görmek için uğradım, geldiğimde yalnızlardı ben de kalıp onlarla beraber akşam yemeği yiyeyim dedim.
Parei para ver as crianças, encontrei-as sozinhas decidi ficar e jantar com elas.
Acaba Bayan Abel kendini toparlamak için yalnız kalıp Bay Donovan ile konuşmamıza izin verir mi?
Talvez a Sra. Abel queira recompor-se em privado? Deixando que eu e o Sr. Donovan conversemos?
Burada kalıp sunucuyu yapın.
Ficar aqui e construir os servidores.
Yine biraz kalıp beni dinlemeniz için yalvarıyorum.
Imploro-vos para ficardes um instante para ouvirdes o que tenho para dizer.
Kalıp dinleyebilirsiniz.
És bem vindo a ficar e a ouvir.
Burada kalıp görevlerine devam edeceksin.
Vais ficar aqui, manter as tuas funções.
Burada kalıp ne bildiğini öğrenmem lazım.
Preciso de ficar aqui e descobrir o que é.
- Burada kalıp kız kardeşine göz kulak olmanı isterdi.
- Ele precisa que tu fiques aqui para cuidar da tua irmã.
Ben kalıp Malcolm'un aranmasına yardım edeceğim.
Eu fico e ajudo na procura do Malcolm.
Ben biraz kalıp araştıracağım.
Vou procurar quem possa saber o que é.
Ama burada kalıp, Yüzbaşı Bennigan'ın uçağını araştırmak istiyorum.
Mas, gostaria de ficar e efectuar alguns teste ao avião do Capitão Bennigan.
İçinde tutmayı yeğlersin, bütün gece ayakta kalıp tansiyonunun tavan yapmasına izin verirsin.
Preferes guardá-lo para ti, não dormir e deixar a tensão arterial disparar.
Birimiz uyanık kalıp nöbet tutacak.
Um de nós fica de guarda.
Kalıp yeni yatırımımızda çalışacak olanlarınız da kömür tozunu yıkasanız iyi olur çünkü Vali Odegard buzul otelin tertemiz olmasını istiyor.
E para aqueles de vocês que ficarão para trabalhar na nossa nova aventura, é melhor limparem o pó do carvão. A Governadora Odegard quer aquele Hotel Glaciar impecável.
Geçen gün otelde kalıp kalmadığını sorduğumda şu anda olduğu gibi yüzünüz kıpkırmızıydı.
Quando lhe perguntei se ele tinha ficado naquele hotel, você corou, como está a corar agora.
Geçen gün size otelde kalıp kalmadığını sormuştum. Sizinle tanıştığım gün şu anda olduğu gibi yüzünüz kıpkırmızıydı.
Quando lhe perguntei no outro dia se ele tinha ficado no hotel... no dia em que a conheci... você corou como está a corar agora.
Tek başına burada kalamaz bu yüzden kalıp onunla ilgileneceğim.
Não pode ficar aqui sozinha, então... ficarei com ela. Tomarei conta dela.
Kalıp konuşsam olur mu?
Posso ficar e conversar?
Bir süre annemizin tutsağı olarak kalıp zor zamanlar geçirdiğinden dolayı bazı yan etkiler yaşıyor kendisi.
Ele tem sentido alguns efeitos secundários desde que esteve prisioneiro da nossa mãe.
- Ben de kalıp izlesem sorun olur mu?
- Posso ficar e ver também?
Birinin burada kalıp kontrolü sağlaması gerek.
Alguém tem de ficar aqui e controlar a situação.
Tamam ama kalıp sabunlar daha da geniştir.
Barras de sabão? São ainda mais largas.
Karanlık çökünceye kadar kampta kalıp güvende olduğundan emin olacağım.
Vou ficar no acampamento até ao anoitecer... para certificar-me de que ficas segura.
Danny otelde kalıp bizimle beraber çalışıyor artık.
O Danny está a viver e a trabalhar no hotel, agora.
Baba, sen Danny'nin burada kalıp kalmaması konusunda kararı bize bırakmıştın.
Pai, deste... Deste-nos o poder de decisão, a mim, à Meg e ao Kevin, sobre o Danny poder ficar ou não. Lembras-te disso?
Çoğu, salgında hayatta kalıp zombi virüsünü taşıyan ve getiren kişiler.
Muitos deles são sobreviventes de surtos anteriores e carregam o vírus zombie. Digo o que é.
Bakın, bir arada kalıp, bir plan yapmamız lazım.
temos de ficar juntos e conceber um plano.
Müjdemi isterim, yemek sipariş ettik böylece hepimiz burada kalıp Lord of the Rings Risk oynayabiliriz.
Boa notícia, nós pedimos o almoço, então podemos ficar aqui e jogar Risk Senhor dos Anéis.
Burada kalıp ve savaşmalıyız. Hayır, mümkünatı yok.
- Temos de ficar, temos de lutar.
Tüm gün içeride tıkılıp kalıyordum.
Eu tinha que ficar sentada em casa todo o dia.
Ben de evin içinde tıkılıp kalıyorum.
E eu tenho que ficar sempre nesta casa.
Eğer enerji boşalırsa, burada sıkışıp kalırız.
A energia será descarregada e nós ficaremos presos.
Geri dönmezsen, sıkışıp kalırsın.
Não está de regresso, ficará lá preso.
-... ayrıştırıp üç farklı boyutta ve belirli oluklu polen kalıntıları buldum.
Filtrei o mel contaminado e encontrei grãos de pólen com 3 tamanhos - e entalhes diferentes.
Büyük bir olasılıkla kan pıhtısının diğer parçası serbest kalır, damarı tıkar.
Um pedaço do coágulo deve ter-se soltado e está a bloquear um vaso sanguíneo.
Kalın harflerle "Son" yazıp yoluma devam etmek.
Escrever "finis" em negrito... E seguir em frente.
Savunma Bakanlığı'ndaki tam dosyan... şu anda Washington'daki muhtelif kurumların kalın kütüklerinde... aranıp çıkarılmakta.
O seu dossier completo do Departamento de Guerra está a ser desentocado dos livros grossos em diversas agências de Washington.
Burada kalıp iyileşmesi en iyisi.
É melhor ele ficar e convalescer.
Bu yüzden, hatırasını onurlandırıp bu yılın her maçına kazanmak için çıkalım.
Então, vamos honrar a sua memória e jogar cada jogo este ano para vencer.