Kana translate Portuguese
3,437 parallel translation
Dinle... gece atıştırmalığın konusunda temize çıkana kadar hiçbir yere gitmiyorsun, ki o şuanda komada mutlu bir şekilde yatıyor.
Escuta, não vais sair daqui enquanto não disseres toda a verdade sobre a tua ceia antes de ir para cama... que, para que saibas, está a descansar alegremente em coma.
İç organların şişmesi akciğerlerden sıvı fışkırmasına neden olduğundan insanlar, eskiden ölülerin kana susamış hayaletler olarak geri döndüğüne inanırdı.
Sabes que as pessoas acreditavam que os mortos voltavam como criaturas sanguinárias porque o inchaço dos órgãos internos os faziam expulsar fluido dos pulmões.
Yeni yüzyılın başlangıcındaki Yeni İngiltere'de ortaya çıkana kadar.
Até que reapareceu no virar de século, em Inglaterra.
Kana bata çıka ilerleyeceksin ve ara sıra kaybedeceksin de daha güçlü olmalısın.
Vais percorrer caminhos de sangue e vais conhecer a perda, tens de ser forte.
Ta ki o askerler ortaya çıkana ve onları büyükbaş hayvanmış gibi katledene kadar.
Até que as máquinas chegaram, e abateram-nos como animais. Estamos muito orgulhosos de ti, fofinha.
"Elini kana bulamıştır."
"Meteu a mão em água fria".
Kana benziyor değil mi?
Parece mesmo sangue, não parece?
Eğer beni sevseydi, çatı katının kapısında saatlerce, gözlerim yerlerinden çıkana kadar ağlamama izin vermezdi.
Se ele me amasse, não me teria deixado horas a chorar sentada à porta de casa dele.
Ve eğlence düşkünleri, içinde eğlendikleri şimdi kana bulanmış odalarda birer birer yığılıp çaresizlik içinde öldüler. "
"eliminou os adversários contra as paredes manchadas de sangue " dos seus esconderijos, morrendo todos eles numa postura de desespero ".
Mutfaktaki kana bakılırsa, bıçak atardamarlardan birine isabet etmiş.
A julgar pela quantidade de sangue na cozinha, suponho que a lâmina tenha cortado uma artéria.
- Ağzından çıkana dikkat et.
- Então, cuidado com a linguagem.
Kan bağlantılı olduğun diğere kana doğru gitmeni sağlıyor.
O sangue conduz ao sangue.
- Kabuğundan dışarı çıkana kadar tokatlarım seni.
Vou arrancar-te o casco!
Bizim klon işten çıkana kadar bekleyeceğiz, sonra yardımını alacağız, istese de istemese de.
Vamos esperar até o nosso clone sair do trabalho e depois recrutamos-Ihe a ajuda, quer ele queira, quer não.
Gerçekler ortaya çıkana kadar her şey sadece spekülasyondan ibaret olacak.
Só podemos especular.
Şimdi böyle söylüyorsun ama, bıyıklarım ve kuyruğum çıkana kadar bekle.
Dizes isso agora, mas espera até eu ter bigode e uma cauda.
Bina biz çatıya çıkana kadar dayanmayacak gibi görünüyor.
Este prédio não aguentará o bastante para chegarmos ao telhado.
Hepsi kana susamış.
Estão sedentos por sangue.
Test sonuçları çıkana kadar elimizden beklemekten başka bir şey gelmez.
E até que os resultados voltem... não há nada a fazer além de esperar.
Temize çıkana kadar telefonunuz bizde kalacak.
Precisamos do seu telemóvel até ser libertada.
Böylesi kana susamışlığın yüzünden krallık bizim oldu.
E agora por causa da sua sede de sangue, o reino é nosso.
Ta ki Kanca karşımıza çıkana kadar.
Até o Gancho cruzar-se no nosso caminho.
Kana ve bağırsaklara falan alıştıktan sonra sanatçı ruhun varsa şahane bir esere dönüşüyor... -... ki, bence, sende o ruh var olabilir.
Assim que te habituares ao sangue e às tripas, torna-se num trabalho fascinante, se tiveres gosto pela arte, o que eu desconfio que possas ter.
O, eve çıkana dek böyle sürmeye devam etti.
E isso continuou até ele ter saído de casa.
Kalk ve ciğerlerin dışarı çıkana kadar bağır.
Levanta-te e grita.
Hodges kana karışan başka bir şey daha buldu.
- O Hodges achou algo no sangue.
10 yılın ardından ilk kez kozlarını paylaşmak üzere karşı karşıya geldiler. İntikamın peşinde, kana susamışlar.
Dez anos depois de lutar pela primeira vez, eles encontram-se de novo, famintos de sangue, em busca de vingança.
Ben sahneye çıkana kadar bir gözün hep arkada olacak.
Vais ter de estar atento, até eu fazer a cena.
Bu kana olan saplantısını açıklar.
Isso explica a sua obsessão por sangue.
Siktiğimin cumhuriyetinizi kana ve boka bulayacak!
Ele reduzirá a merda da vossa república a sangue e merda!
Kana bulanmıştı, onun ardından şehir titriyordu.
Envolto em sangue e violência. A cidade estremecia à sua passagem.
Tehdit açığa çıkana dek, senin gölgen olacağım.
Enquanto não conhecermos a dimensão da ameaça, serei a tua sombra.
Spartacus'ün karşısına çıktığınız vakit neredeydi kana olan arzunuz?
Onde estava tamanha avidez de sangue quando estavas perante o Spartacus?
Sokaklar talihsiz şekilde kana bulandığında Crixus'tan daha iyi bir lider olduğunu gösterdin.
Provaste sê-lo mais do que o Crixus, quando as ruas se encheram de sangue.
Seçtiğin tüm yollar gibi kana bulanmış olacak.
Um caminho lustroso de sangue, como aqueles que percorres.
Agron'un oğlanı olmasaydın bu amcığı kolladığın için senin de ağzını yüzünü kana bulardım.
Se não fosses o rapaz do Agron, estarias tão ensanguentando como este cabrão por o teres defendido.
Yoksa onların konaklarını da kana ve ölüme bularız!
Ou verás as casas deles seguirem a tua no sangue e na morte.
Gemiden çıkmak için hiper uzaydan çıkana kadar beklemek zorundayız.
Teremos de esperar para evacuar até esta nave sair do hiperespaço.
Belki Sevgililer Günü'nü kana bulamak isteyen biridir.
Se calhar um presente macabro do Dia dos Namorados?
Kana karıştığında, siyanür hemoglobine oksijenden daha sıkı bağlanıyor böylece oksijenin hücrelere girişini engelliyor. Sonuç :
Uma vez no sangue, o cianeto liga-se à hemoglobina, mais fortemente que o oxigénio, impedindo que o oxigénio chegue às células.
Çıkana kadar barda oturacağım.
Estarei no bar o tempo todo.
Sussman kana ve ölüme yabancı değil.
O Sussman não é alheio ao sangue e à morte.
Benim gibi kana kapılmış o da.
Ele é atraído pelo sangue, como eu.
Bunları sadece kana bakarak anlayabiliyor musun?
Consegue dizer tudo isso olhando simplesmente para o sangue?
Benim gibi kana kapılmış o da.
Sente-se atraído pelo sangue, tal como eu.
Daha iyi bir şey çıkana kadar buradayım sadece.
Só vou ficar aqui até surgir alguma coisa melhor.
Kana baksanıza.
Olha para o sangue.
Sürekli kana bakıyordun. Şaşırdım herhalde.
A noite passada no local do crime, o modo como olhava para o sangue...
Biraz düşününce iltifat da olabilir. Yeni bi şeyler çıkana kadar evinin önüne bir kaç polis göndereceğim. Hmm.
Suponho que seja estranho, lisonjeador, se pensarmos bem.
Ben partiden çıkana kadar onu görmedim.
Só o vi à saída.
Bu kadar kana bakılırsa, durumunun iyi olmadığı kesin.
É difícil ter esperanças, tendo em conta a situação.