English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ K ] / Kanser

Kanser translate Portuguese

3,534 parallel translation
Kanser ciğerlerine vurduğunda haftada bir sigara içerdik.
E quando o cancro lhe atingiu os pulmões, uma vez por semana partilhávamos um cigarro.
Eşinin kanser olduğunu ve parayı onun için aldığını söyledi.
Disse que a mulher tinha cancro e que precisava do dinheiro para tentar salvar a vida dela.
Braddock'ın 4. seviye kanser olduğu yazıyor.
Diz que ele tem estágio 4 de cancro nos ossos.
Helen da kanser hastası.
A Helen também tem cancro.
Kanser yardım grubuna gidiyorduk.
Íamos ao mesmo grupo de apoio.
Kanser yok olmaya başlamıştı.
O cancro estava a ir-se embora.
Sakın kanser olma.
Não tenha cancro.
Bir kanser hastasına göre bayağı iyi koşuyor.
Muito bom para uma paciente com cancro.
Nasıl bir kadın kanser taklidi yapar?
Que tipo de mulher finge ter cancro?
Kanser destek grupları, hayır.
Grupos de suporte a cancro, não.
Kanser olmadığımı?
Que eu não tinha cancro?
Bunlar kanser.
É cancro.
Belki de kanser yok oldu.
Talvez o cancro tenha desaparecido.
Kanser tedavisinde kullanılan radyasyondan çok daha güçlüdür.
É muito mais poderosa, do que a radiação usada para tratar o cancro.
Kanser çalışmaları piyango gibiydi ve sen de kazanan biletleri satıyordun.
Estudos de cancro são como as lotarias, e você vendia os bilhetes vencedores.
O sürtükle kanser yürüyüşüne bile gitmiştim.
Fiz uma caminhada do cancro por aquela puta.
Kanser herkesin sandığından daha hızlı yayılıyormuş.
O cancro está a espalhar-se mais depressa do que se imaginou.
Dinle, kanser çok kötü bir şey, ve benimki kadar kötü olduğu zaman, onunla mücadele edecek küçük hazin girişimlerimize güler.
Ouve, o cancro é terrível e, quando é tão grave como o meu, ri-se das nossas tentativas patéticas para o combater.
Kanser kitapçıkların mı var?
Tens aí panfletos de cancro?
Oğluna kanser olduğunu söylemelisin, Bobby.
Tens de contar ao teu filho que tens cancro, Bobby.
Bana kanser olduğunu açıklaman sırtıma yük olmazdı. Hayatının bir parçası olmama izin verirdi sadece.
Contar-me que tens cancro não é uma preocupação.
Babam kanser.
O meu pai tem cancro.
Kanser oldum.
Fiquei com cancro.
Hasta gibi hissediyorum. Ne oluyor? Yine kanser mi oldum?
Estou mal disposto, o que se passa, tenho cancro outra vez?
Kanser olmadığın sürece.
A menos que seja cancro, aí esquece.
Sanki annem kanser olarak kolay yolu seçmiş.
É como se a mãe tivesse tido cancro, para ter uma escapatória.
Babam, annemle evlendikten birkaç ay sonra kanser olduğunu öğrenmiş.
O meu pai descobriu que tinha cancro, uns meses depois de se casar com a minha mãe.
Hastanıza riskli organlar nakledip diğer her şeyden geçtim, onu kanser etmek mi istiyorsunuz?
Grande ideia? Querem colocar órgãos comprometidos num recetor de transplante e além de tudo isso ainda lhe dão um cancro?
Tibet'ten buralara kadar geldi ve adam kanser.
Ele acabou de chegar do Tibete e tem um cancro.
Bana kanser seni kalbura çevirmiş diyorlar ve yapayalnızım.
Dizem-me que estou crivado de cancro e estou totalmente sozinho.
Kanser olmuş.
Ela tem cancro.
Ameliyat sırasında bir şeye rastladık. Gastrik kanser.
Encontrámos uma coisa quando fizemos a tua operação... um tumor gástrico.
Ben kanser değilim.
- Jackie, Jackie...
Umarım sen kanser olursun!
Espero que tu tenhas cancro!
- Kanser tedavisi. Nekrotizan fasiit değil.
É para que o cancro, fasciite necrosante.
Sharon kanser hastasıydı.
A Sharon tinha cancro.
Malibu kanser Enstitüsünde epidemiyolojist olan bir Dr.Rachel Holden var.
Uma Drª. Rachel Holden, ela é epidemiologista no Instituto do Cancro de Malibu.
Kocam gırtlak kanseri ve çoktan kanser vücuduna yayılmış, hanımefendi.
O meu marido tem cancro na garganta e já metastizou.
Kanser herkesin sandığından daha hızlı yayılıyor.
O cancro está a espalhar-se mais depressa do que se imaginou.
Kayleigh babam kanser yüzünden ölüyormuş.
Kayleigh, o seu pai estava a morrer de cancro.
Kanser korkun varken seninle üç gece boyunca uyumadan bekleyen.
Passei três noites seguidas contigo quando pensaste que tinhas cancro.
Kanser. O gerçekten ölecekti.
Ela ia realmente morrer.
- Kanser değil.
- Não é por causa do cancro.
Kanser ve ameliyat... Hank'in vurulması...
Com o cancro, a operação o atentado contra o Hank...
Müşterilerimizden çaldığın paranın eşinin kanser tedavisi yerine nereye gittiğini görüyorum.
Podes pagá-lo. O dinheiro que roubaste aos nossos clientes não foi para os tratamentos da tua mulher.
Benim hedef aldığım insanlar tehlikeli ve yozlaşmış insanlardır aynı zehirli bir kanser gibi.
Os homens e as mulheres que tenho como alvo são perigosos, corruptos, um cancro maligno.
Kanser ucuz değil.
O Cancro não é barato.
Kenny G müziği beni ikinciye kanser edecek.
Essa merda do Kenny G vai dar cancro ao meu cancro.
Ailenizde hiç kalp krizi, inme, kanser gibi hastalıklar var mıydı?
Tem histórico familiar de enfarte, derrame, cancro?
- Kanser olduğunu biliyorum ayrıca bu sabah seni soymak için dükkâna gelen adama bıraktığın zarftaki 10.000 dolardan da haberim var.
- Como é que...? - Eu já sei do seu cancro. E dos 10 mil dólares que deixou no envelope para o homem que assaltou a sua loja hoje.
Kanser.
- Cancro.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]